Bu aralar tek eğlencem ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisini izleyerek o sarışın, o içi pislik dolu, o yuva bozucu Caroline denilen kadına en ağır bedduaları etmek...
Salı günleri bütün işi gücümü bırakıp, televizyon başına kitleniyorum, kalbim Cemile ile çarpıyor, Ali Kaptan’a bol bol küfür edip, Caroline’nin kafasını kuytu bir köşede kesmek istiyorum. Öyle bir kaptırıyorum ki diziye sanki karşı komşularıyım. “Cemilee inanma Ali Kaptan’a yapma bunu yapma bunu!!!”, “Ahh kızım Aylin ahh, o adamın kardeşinin sana aşık olduğunı ben anladım buradan”, “Yavrum Metecim bir cinsel hayatın olsa böyle mi olacaksın, ahh öğretmenin de gönlü var da sende sözlü be evladım.” Tabii hepimizin sevgilisi, durup durup çocuk doğurma isteğini içimize alev gibi düşüren bebiş Osman. Ne zaman görsem o ay parçasını, bir Osman doğurasım geliyor o an.
Eski sevgili=Ali Kaptan
Ali Kaptan’ı ne zaman görsem aklıma eski sevgilim geliyor, aynı onun gibi bencil, kinci, yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmayan, gel git akıllı ve vicdanla acımasızlık arasında gelip giden bir bünye. Bu kadar çok diziye adapte olmamın tek nedeni de bu bile olabilir. Ali Kaptan’ın Cemile’ye yaptığı her yamukta burada ben kendi geçmişimle yüzleşiyorum. Ayy çok şükür ki, bir Caroline görmedik ama Caroline’ni eski sevgilimin yeni manitası olarak düşünüyorum. Yani öyle bir karakterde olan kişi en fazla eskisinin yenisi olur. Malum hepimiz onlardan nefret ediyoruz haklı ya da haksızız ama n’apalım yani eskilerin yenileri bizim için nefretlikler. Aynı Caroline gibi, bunca emek verip senelerimizi verdiğimiz adamın bizden bambaşka bir tipe aşık olduğunu kabullenmek çok zor. Benim sutyen askım görünüyor diye kıyametleri koparan adamın, benden sonra memelerini ulu orta seren bir kadını, “Namusumsun sen” diyerek sol koluna taktığına görünce insan ister istemez uyuz oluyor tabii. Neyim eksik yani benim Caroline denilen ucubeden. Bacak boyumsa haa yani napalım evet 10 cm. kısaysa günah benim mi ha, benim mi? Ama bu diziden de öğreniyoruz ki uzun bacaklı ve sarışınsan tehlikeli ve pisliğin tekisin. Yapacak bir şeyin yok yani...
Cemile canımız ciğerimiz
Üç çocuk daha doğursam tam bir Cemile olurum tek eksiğim resmen o şu an. Adamı ne pahasına olursa olsun bekleyen, ne yaparsa yapsın kabul eden, “Bana emek verdi”, “Bana şu verdi” diye yalan bir hayala kapılıp, bir gün güzel bir hayatım olacak umuduyla sadece bir kişiye bağlı kalan bir kadınım resmen... Ve ansızın sarı saçlı, kemçük ağızlı, uzun bacaklı bir kadın gelip benim yaptıklarımı yapmaya bile değer görmeden hayatımı canıma verdiğim adamı, yanına alıp çeker giderler hayatımdan. Cemile’yi bu yüzden seviyorum, aşık çünkü adama, ne yaparsa yapsın aşık yani hep yanında. Boşanıp, “Seni ve çocuklarının hayatlarını söndüreceğim Cemile” derken bile umudu var Cemile’nin, döndüğü zaman her şey geçmişe dönecek diye. Çünkü Cemile iyiye dair unutmuyor yapılanları, o hâlâ ona evlenme teklifi eden Ali Kaptan bir gün dönecek diye bekliyor. Ama dönmüyor işte Ali Kaptan, hatta düşündükleri, özledikleri arasında Cemile bile yok, sadece minnet var. Ali Kaptan’ın umurunda değil Cemile, vicdanı bile onu rahat bırakmazken Cemile’nin C’si geçmiyor aklından, Cemile sadece hasta bakıcı, onu seven, koruyan bir kadın, sadece Cemile o, özür dilediğinde kabul eden, gidiyorum deyince ağlayan bir kadın. O güçsüz, o sadece anne ve o mutsuz... Ama Caroline öyle mi sinsi, pislik, fesat, çirkef ve onu avucunun içine alan bir yosma... Bizim olmadığımız o kadın gibi... Cemile, bir dizi karakteri olsan bile sen benim kahramanım oldun, sen kendini güçsüz zanneden bütün kadınların gücü oldun, en önemlisi sen aldatılanların sesi oldun, sen bildiğin bir numaralı canımız ciğerimiz oldun!
Yazının Norma'sı:
Bir su bardağı içine atılmış izmaritten tiksindim bir de sizden Ali Kaptan ve Caroline pislikleri.