Eskiden üç kız, bir kedi yaşadığımız için çok istediğim halde bir köpek alamamıştım. Hatta öyle ki buna cesaret edip, bir günü dolduramadan başaramayacağımı anlayınca onu benden daha iyi sahiplenecek birine ağlaya ağlaya vermiştim
Öyle böyle derken biz taşındık, verdiğim kişiden tabii dalga geçer gibi isteyemedim, zaten hayvancık o kadar mutluydu ki geri de almaya yüzüm olmadı. Gel zaman git zaman, bir gün alışveriş yapıyoruz, bir arkadaşım aradı. Petshop’tan kendisine bir pekingese satın almış(!) Alır almaz gitmiş veterinere götürmüş. Bir gözü kör ve epilepsi hastası çıkmış köpekcik. Arkadaşım olan zat koşarak petshop’a giderek, köpeği verip parasını almak istemiş. Petshop sahibi de bunun imkansız olduğunu, para iadesi yapılamayacağını, başka bir petle değiştirebileceğini söylemiş. Alacağı hayvanı satamayacağı için çiftliğe uyutulmaya gönderilecekmiş, bunu da belirtmiş adam; üremesi olmayacak, kimse satın almayacak ve bu paraya aç insanlara zarar verecek.
Arkadaşımın beni aramasının nedeni sosyal medyada petshop’u rezil etmem. Çünkü kıza parasını geri vermemiş ve kör bir köpeği ona satmaya çalışmış. Yani ona göre sadece olay o, insanların bangır bangır petshop’lardan hayvan almayın diye bağırmalarını dinlememiş bile, o küçücük canın uyutulacağı umurunda bile değil, umurunda olan tek şey parası. Petshop olayına o kadar karşı olmama rağmen o an sadece o kızı evire çevire dövmek istedim.
Kanım kaynadı ona
Bir sinirle evden çıktım, o ortada kalan canlı için istedikleri neyse verip, onu ellerinden aldım. Bir tarafta ticaret için o canları dolar işaretinden farklı görmeyen bir petshop sahibi, diğer tarafta nasıl arkadaş olduğumuzu anlamadığım kişi. Hemen veterinere götürdüm, ne sorunu varmış bebeğin öğrendim, bir gözü maalesef görmüyor, diğeriyse az görüyor. Yüzünde olan asimetri bozukluğu beynini etkilediği için epilepsi nöbetleri geçirebilir. Bu arada ben de epilepsi hastasıyım, o yüzden sanırım daha da bir kanım kaynadı ona, şimdi belli değil ama az gören gözü için ileride bir şeyler yapılabilirmiş, çok düşük bir ihtimal bile olsa onu da kaybetme olasılığımız varmış çünkü. Hiçbir şeyin kötüsünü düşünmeyerek öpe koklaya beraber sonunda evimize geldik.
O benim canım
Pıtı pıtı hemen evde koşmaya başladı, bazen dengesini kaybetti oradan oraya düştü, gecelerce kendine yatacak yer bulamadı, eve her gelen onu “Oyy bu çok çirkin” diye sevdi, toplantılardayken yemeğini verdim mi acaba diye telaşımdan koşarak çıktım. Ne zaman dışarıda işim uzasa eve neredeyse uçarak geldim, saatlerce oyun oynadım, ayağım kırılsa doktora gitmeye üşenen ben ona bir şey olacak diye korkumdan gün aşırı veterinerinin yanına götürdüm, getirdim.
Eskiden köpeklerine kızım diye seven insanları hiç anlamazdım, oysa şimdi o benim canım diyebiliyorum. Ben uyumadan uyumuyor, gözlerinden uyku aksa bile dibimde durup beni aklı sıra koruyor. Eli kolu ille bir yerime değecek yoksa asla rahat etmiyor, dişleri kaşındığı için ellerimizi ısırıyor ama biraz acıttığını anlayınca hemen yalamaya başlıyor.
Onu çok seviyorum, hayatım hep ipe sapa gelmez insanlara aptal gibi aşık olup ortada kalmakla geçiyordu. İlk defa koşulsuz, şartsız seven biri var yanımda, umarım Puki’nin bu sevgisini hak ederim. Tabii anasına sadece hastalığı değil başka yerleri de benzesin diye Puki’ye bir de blog açtım. Onun ağızından kendi hikayesini anlatabilmek için; pukigunluk.blogspot.com.
Yazının Norma’sı:
Bir ilişkiyi bitirip, yeni bir ilişkiye başlama arasındaki süreyi ne kadar uzun tutarsan o kadar acı çekiyorsun. Kısa tutsan yenisi sağlam olmuyor, ortasını bir bulsak her şey daha güzel olacak.