Kocaman kocaman otellerin büyüsüne kapılıp, ‘her şey dahil’ lafını da duyunca üstüne atlıyoruz ama gerçekten mükemmeller mi yoksa sadece tembelliğimiz yüzünden mi oradayız. Ben bu askeri kamplardan farksız sistemi açıkçası hiç sevmiyorum, sevmiyorum ama erken rezervasyonla da tıpış tıpış gidiyorum o ayrı...
Otelin kapısından içeri girer girmez askeri kamptasın gibi eline kağıt veriyorlar, “Şu şu saatler arasında yemek” diye, yemek saatini kaçırdın mı başka alternatiflerin var ama onlar da kurallı. Havuz kenarında çalışanlardan birini görüyorsun, bir yudum su isteyeceksin diyelim, “Havuzun 45 derecelik sağ koordinatlarında müşterilerimiz suyu kendileri gidip alıyorlar. Doğuya bakan yerlerde biz getiriyoruz, kuzey tarafının ise su içmesi yasak.” Havlu olayı ayrı bir durum, bir tanecik havlu alman için sana verdikleri mavi kartı sıkı sıkı saklaman gerek, o kaybolduğu an yandın ki ne yandın. Mavi kartsız hayatta havlu vermiyorlar, ömrünü bırak, kullanılmaktan artık ipleri çıkmış havlu için servet ödüyorum de, adam nuh diyor peygamber demiyor vermiyor havluyu!
“Hepimiz eşitiz bazılarımız daha eşit” olayı var bir de, sana böyle parmakla gösteriyorlar. “Canım şimdi sen şunları şunları yiyebilirsin ama eğer şuradaki lezzetli şeylerden de yemek istersen artı para ödeyeceksin.” Önce umursamıyorsun, her şeyi içinde otelin ne diye gösterdikleri şeyleri yiyeyim diyorsun ama sonra sinirinden “Getir bize onu” diyecek kıvama geliyorsun. Belli yerler var, oraya sen oturamazsın, oturduğun an başına hemen bir görevli dikilir, “Orası sadece seçkin misafirlerimiz için. eğer orada oturmak isterseniz şu kadar ödeyeceksiniz” Seçkin olabilmen için yani cebinden daha da para çıkması gerekiyor. Bir de aynı görevliyi kolunu kırsan etrafta bulamazsın ama ne zaman artı ücrete dahil bir aktiviteye göz ucuyla bakarak ol, hoop saniyesinde başının dibinde olurlar.
Bir de eğlenceleri var ki al tokatla herifleri. Tam güneşin altındasın, uykun gelmiş saatte bin otuzikinci kez tekrar tekrar çalan Serdar Ortaç şarkısıyla uyumaya dalıyorsun. Hoop havuz kenarında garip kıyafetli adamlar bitiyor. İşte havuzdakilerle bir takım komiklikler, gülmeceler. En son ortaokulda gençlik kampına gittiğim zaman gördüğüm saçma sapan su kenarı oyunları. Karpuz yeme yarışması nedir, Allahını seven söylesin. Bir insan neden elini arkaya bağlatıp, bütün otelin önünde onu yemeye çalışır hiç anlamam.
Ya bir de bu duruma sadece ben mi acaba bu kadar çok takılıyorum diye düşünüyorum, Rus turist fazlalığı. 55 yaşlarında adamları yağlayan tangalı ve üstsüz 18’lik kızlardan fenalık geldi. Adamlar için göz zevkimiz ehehe yavşaklığı olabilir ama hepinizin mi metresleri Rus olur be abicim. Yan şezlongda adam telefonda karısına bayii yemeğinde olduğunu onu çok özlediğini çocuklarını öpmesini söylüyor. Bunu söylerken ama yanında olan kızın poposuna güneş kremi sürüyor.
Yemek durumu var bir de yemekhane gibi bir yerde sıraya girip sunulan şeyleri tabağına dolduruyorsun. 7-24 diyet yaptığını zanneden ben için nasıl bir işkence bu anlatamam. Tabağıma her koyduğum şey için, “Yüzünce yakarım yae” diye kendimi avutuyorum. Bir yemek artıkları kalıyor orada aklın hayalin şaşar. Kadın, küçücük çocuğunun tabağını öyle bir doldurmuş ki çocuğun iki senede yiyeceği yiyecekler var orada. Ee tabii yiyemiyor doğal olarak, iki çatal oradan oyna, buradan dürt derken kalkıp gidiyorlar. O koca tabak arkasında öyle bakakalıyor.
Her sene güle oynaya gidip, dönüşte de “Bir dahaki sene aynı paraya arkadaşlarla birleşiriz sezonluk ev kiralarız” diye düşünerek dönüyorum. Bakalım sözümü tutabilecek miyim...
Yazının Norma’sı:
Allah herkese her şey dahil otellerde sadece salata yiyen kadın azmi ve iradesi versin.