Ya nasıl olabilir bu durum, ben adamı nikâh masasına oturtmak için senelerimi vereyim, kıvranayım atmadığım takla, oynamadığım oyun kalmasın ama herif yemek masasına bile ite kalka otursun. Kıskançlığımdan eteğimi yiyeceğim; bu insanlar nasıl evleniyor da ben evde kalıyorum? 20 gün ne demek yahu, 20 günde insan insanı nasıl tanıyabilir? Kendimden örnek vereyim, ben ilk aylarda, süper bakımlı, anlayışlı, komik, kılsız tüysüz, ne derse “Sen bilirsin bebeğim” diyen, PES oynamayı seven, entelektüel, adamın arkadaşlarına bayılan, kavga etmekten nefret eden, uyumlu, akşam yemeğinde dokuz çeşit yemek yapabilen yani kısa ve öz; yatakta Sasha Grey, mutfakta Emine Beder, sokakta Lady Diana.
Ben de değişiyorum adam da
Ama üçüncü ayın sonunda gel sen beni bir gör, anlayışlı halimden eser kalmaz, arkadaşlarından nefret ederim. Konsol oyununu adama sormadan karnesi iyi gelen bir akrabanın oğluna hediye ederim, benimle ilgilenmediği anlarda kıyameti kopartırım, evde yemek namına tek pişen şey tost olur, huzurdan huzursuzluk çıkarabilirim, kıskanç, illet, lanet bir kadına dönüşürüm. Valla elimde değil, bir bakmışım öyle olmuşum. Sonra tabii adamı ara ki bulasın, evlilik lafı aramızda sadece korku dolu bir şifreye dönüşüverir.
Tabii sadece ben değişmiyorum, şimdi kendime de böyle haksızlık etmeyeyim. Bir defa adam daha çok değişiyor. İlk başta, kıyafetlerine bayılan adam, üçüncü ayda, "Aç aç daha aç oranı buranı, iç organlarını da göster bi onlar eksik kaldı” demeye başlıyor. Seninle dışarı çıkabilmek için 40 takla atmak isteyen adam 90 derece dik açıyla kendini köşelendirip, "Daha geçen hafta hınının doğum günündeydik, bugün bıdının bilmem nesine gitmek ne diye, oturalım biraz evde” diyor. Ya da maçın oynandığı bir yere seni yemeğe götürüp, senin bacaklarından çok, Alex’in bacak kaslarıyla attığı topla ilgileniyor. İlk günler bıcır bıcır seninle konuşan adamın aylar sonra diline bir haller oluyor. Sorduğun sorulara bile “Hıı, evet, bilmem, orada işte” diye yanıtlar veriyor. Gözlerinin içine bakarak yıldızları ayağına indirmeyi vaat eden herif gidiyor, yatarken bir bardak su istedin diye kıyameti kopartan adam geliyor. Hayatında ilk gördüğü kadın senmişsin gibi, sana deli divane aşıkmış gibi, dünyada sanki iki kişiymişsiniz gibi davranan adamın son hali; senin yanında ön tarafta yürüyen mini etekli kadın için “Onu varrr ya şimdiii” diye cümle kurup, yanında sen olduğunu unutman oluyor.
Sorun bende
Yani işte böyle, bir sürü örnek var, insanoğlu ayrıca bu kimse 20 günde kendinin ne olduğunu gösteremez. İş görüşmesinde bile oturup; şirketine sadece paraya ihtiyacım var diye başvurdum. Sabahları muhakkak geç kalacağım, akşam işten erken ayrılmak için canla başla bahaneler uyduracağım. Her öğlen yemeğinde arkadaşlarla oturup, şirketin ne kadar kötü olduğunun dedikodusunu yapacağız, açıkçası sevmeyeceğim burada çalışmayı ama ihtiyacım var”, diyor muyuz, hayır. Belki bir şehir efsanesi olur da, deriz dürüstlüğümüzden bizi işe alırlar diyeceğim ama ıı ıh maalesef.
Demem o ki, yediği içtiği gördüğü yaptığı onun olsun gözüm yok valla billa, beni de bağlamaz ben sadece nasıl 20 günde evlenirler, ben nasıl bunu beceremem derdindeyim. Sorunum kendimle yani, ahh ahh...
Yazının Norma’sı:
Evde arı böcek gibi şeyleri görünce yaşadığım panik, aman yarab!!! Sanki pencereden bazukalı bir katil, tecavüzcü sapık girdi zannedersin...