Havalar biraz ısınmaya başladı ya, dolabın önünde bağdaş kurup “Giyecek bir şeyim yok” çığlıklarım evde yankılanıyor. Tabii bu çığlıklarımda öyle bir gerçek var ki, giyecek şeylerim artık bana olmuyor, o yüzden yoklar maalesef!
Bahar geldi sonunda, yani umarım artık gelmiştir, kar kar kar vallahi içimden dışımdan kar çıkacaktı. Beyaz renkten nefret ettim, evde oturup battaniye altında film izleme keyfim bile kaçtı, “Yine mi battaniye?” diye çığlık atıyordum en son. Her şeyi uzaktan sevmek daha güzelmiş, eskiden kar yağan memleketlere özlemle bakardım, şimdi korkuyla!
Baharın gelmesiyle tabii birtakım gerçekler suratıma suratıma vurulmadı değil. Mesela bütün kış boyunca, hareket etmediğim için resmen bir ‘oturan boğa’ya dönüştüğüm gerçeği. Geçen sene gerçekten dünya için küçük ama benim için büyük bir rakamı kilo olarak vermiştim. Tartıda 57 rakamını gördüğüm anda, bıraktım diyet meselesini, spor olayına zaten istesem de çok fazla giremiyordum. Ne zaman girmeye çalışsam dönüşünde kendimi kokoreççide buluyordum. Ama baktım ben bundan daha fazla veremem, boyumla da orantıya vurduğumda zayıf diyor bana, oturdum ne varsa yedim, ne varsa ama...
Hepsi tayt yüzünden
Tatmadığım tatlı, pasta, börek kalmadı. Sabah köy kahvaltısı, öğle iskender, akşam ne geldiyse günlerim bile oldu. Toplantılara gittiğimde eskiden bir su içip milleti dinlerdim, artık kendi ağzımın şapırtısından insanları dinleyemez oldum. Bir de evden çalışmanın verdiği en büyük zarar var ki, sadece abur cuburla yaşamaya başlamışım. Bu arada ben bunun farkında bile değilim tabii. Aynaya bakıyorum, “Ay ben biraz kilo mu aldım ne?” diyorum, sonra hop montu üzerime çekip gidiyorum. Tabii tayt denilen nanenin altımdan çıkmamasının da etkisi büyük. Esniyor canına yandığım, “Ayy olmadı” demiyorsun hiç.
Ensem bile kilo almış
Ama geçen gün dedim işte, öyle bir dedim ki hem de çok pis koydu bana. Markafoni için çekim yapıyoruz, Pucca’nın bıdıbıdıları diye 13 Nisan’da yayınlanacak. Elimi kolumu sallaya sallaya gittim, kabinin içerisine girdim bana verdikleri şeyi giydim. Biraz giyerken zorlandım, yalan söylemeyeyim patlamanın ucundaydı işte. Bir çıktım dışarı, bildiğin Gözlemeci Sultan Anne olmuşum ben. Kollarım nasıl lombur lombur, bacak kısmına hiç girmiyorum bile. Aynada kendime bakıyorum ama yok, bana ait olamaz onlar. Artık kilo alacak yer kalmamış ensemden bile almışım!
Tabii ekiptekilerin “Vay be kızın özgüvenine bak” bakışlarını da fark etmedim değil. İnsan kabinde kendisiyle yüzleşiyormuş meğersem. Yapacak bir şey yok, oraya kadar geldik çektireceğiz foto. Yani ne diyeceğim, “Yaa ben biraz geri zekalıyım da sekiz kilo almışım haberim yok” biraz garip olabilirdi. O yüzden ben de poz verdim durdum, en azından dedim, tombik kızlar bakarken “Bunda böyle durduysa tamam bana da olur” der diye. Yani kaç kişi oradaki mankenlerin fiziğinde değil mi?
Çekimde çok eğlendim
Kendimi böyle kandırmaya çalışıyorum siz devam edebilirsiniz bana üzülmeye bu arada. Çekim harika geçti Allahtan, bir süre sonra et yığını olduğumu unutup Laetitia Casta gibi saçlarımı sağa sola attırıp poz vermeye bile çalıştım. Karşısında ayna olmayınca insanın, bir de ekip süperse iyi gaza geliyorsun.
Hah işte ne diyordum, hal böyle olunca bilmem kaçıncı sonuna ulaşılmayan Pucca zayıflama programıma girdim. İlk iş spor salonuna yazıldım, ikinci işse şu lanet boğazımı tutmaya çalışıyorum. Onda biraz zorlanıyorum ama bence olacak, yani olmalı başka çarem yok açıkçası.
Yazının Norma’sı:
“Kilo sana çok yakışıyor”, “Abartma be fazla bir şeyin yok”, “Yüzün böyle daha güzel” diyen arkadaşlar yüzünden nice kadın kendini iskendere veriyor, yapmayın!