‘Ayrılık hede hödösü’nü kolay atlatayım diye ortak arkadaşlarımız peşimi bırakmıyor. Günde 50 kez aramalarını geçtim, çat kapı ‘içelim güzelleşelim, derdini paylaşalım’ durumu artık beni sinir eşiğine getirdi.

Adamla sevgiliylen yanımızda çiftlerin dolaşmasında bir sorun yoktu, işte bir yere yemeğe giderdik, önce herkes ne yaptıysa anlatmaya başlar sonrasında erkekler maç konuşurken kızlar fısıldaşıp dururlardı. Ama şimdi iş öyle mi? Üç kişilik bir aile olduk bir anda ve ben o sevgililerin yanında dolaşan kuzen gibi ezik, dışlanmış, kafasını nereye çevireceğini bilmeyen biriyim.
Çat kapı bize geliyorlar, öncesinde hiç arama da yok yalnız, öyle eminler ki evde oturup ağladığımdan. Daha kapının önünde, acıyan gözlerle bana bakıp, “Canım ya, nasılsın? Zor değil mi?” diyorlar. O sırada dizi izliyorum mesela, ikisi de birbirine bakıp, “İzler tabii, bu dönem dizi izlenir”, yemek yiyorum “Görüyor musun kendini yemeğe verniş”, Puki’yle oynuyorum, “Sevgisini köpeğe vererek durumu aşmaya çalışıyor” diyorlar. Yani ne yapsam o sırada, hepsine kulpları ayrılık depresyonu oluyor.

Haberin Devamı

Beni asıl depresyona sokan onlar

DESTEK KUVVETLERi

Bir de yanımda sevgi kelebeği olmuyorlar mı elim ayağım titriyor yemin ederim. Film izliyoruz beraber, yan koltuktan culk, şlap, muck sesleri. Boynum tutulmuş gibi kalıyorum, bir milim oynatamıyorum o boynu, ayıp olacak onları izlediğimi sanacaklar diye. Geçen gün tuvalete gidiceğim tam bir saat o seslerin kesilmesini bekledim.

Şifreli konuşmalar
Hah bir de şey var tabii, cümlenin ortasında lak diye, “Biz de dün şeyle... ” diye bir şey söylüyorlar. Sonra kursun Pucca kafasında bir sürü hikaye. Önce sormayayım diyorum, ‘Siz dün şeyle ne yaptınız, neredeydiniz?’ diye büyüdükçe büyüyor kafamda. Bu arada cümlelerinin arasındaki şifreler devam ediyor, “Ay işte şey de gidecekti de neyse ya boşver.” Sonra ikisi birbirine bakıyor uzun uzun, ben o sırada tırnaklarımı yemekle meşgulum. İki tane daha şifre söylerse boğazına atlayacağım kızın, “Nereye gidecekti, kim o yollu? Arabasını yaktırtma bana, anlat; dişlerini kerpetenle sökerim, konuş” diyeceğim.

Haberin Devamı

Barışın, üzmeyin bizi
“Hatırımız için barışın” gibi bir cümle kurduklarından beri zaten dünya benim için aynı yer değil. Bir insanın böyle bir lafı söylemesi için gerçekten epeyce özgüvene sahip olması gerekir. Hatırın ne yani senin? Senelerce çözemediğimiz sorunları senin hatırın sayesinde mi çözeceğiz biz? Ya da hatırın mı bizi ayakta tutuyor? Valla barışacağı varsa da barışmıyor insan o sırada. Bunlar gitsin barışırız kendi aramızda durumu oluyor.

Bir araya getirmeme çalışmaları
Barışmayınca da ikimizi uzakta tutmaya çalışıyorlar, tabii bu daha da sinir bozucu. Benim geleceğim yerlere onu çağırmıyorlar mesela, o geliyorsa beni aramıyorlar. Bir yerde karşılaşıyoruz, benden çok onlar panik oluyor. Sanki görür görmez birbirimize tekme tokat dalacakmışız gibi hareketler var. “Bizim sorunumuz yok” dedikçe ortada büyük bir şey varmış gibi davranıyorlar. İnsan kendini sorguluyor öyle olunca, “Acaba gidip iki tokat atsam mı?” diyerek.
İşte demem o dur ki, sevgili ortak çift arkadaşlarımız, ne olursunuz beni rahat bırakın. Bu nereye kadar böyle sürecek, sizle de ayrılmalıyız, inanın benden daha iyilerini hak ediyorsunuz. Sorunu asla kendinizde aramayın. Bir gün karşınıza çok iyi kalpli, yalnız biri çıkacak onunla oyun hamuru gibi oynayabilirsiniz. Mutlu kalın...