Hayatımın dört senesini verdiğim, uğruna kitap yazdığım adam geçen hafta evlendi. Nasılsın diye sorarsan şu an üzerimden üç adet çimento yüklü tır geçmiş gibi

Öğrendiğim gün kaburgalarımı çatır çatır kırmışlarcasına ağladım, öyle bir acı vardı ve buna bir çare yoktu. Artık bütün umudum bitmişti, ne kadar çok başkalarının yastığında uyanmış olsam da bir şey vardı içimde; onunla ben romantik komedi filmleri gibiydik. Birbirimizden nefret etsek dahi bir gün İstiklal Caddesi’nde karşılacaktık, orada birbirimizden hiç kopmadığımızı anlayacaktık. Ama şu an sanat filmine dönüştük. Adam terk etti, kadın gri renkli betondan eve kendini hapsetti.

Haberin Devamı

Ben küfretmeyim de...
Ayy bir de Allah günah yazmasın ama nasıl çirkin, nasıl korkunç at gibi bir şeyle evlendi. (Yazar burada kıskançlığından kuduruyor) Yaa tamam kadın hoş bir şeydi aslında ama yani, sakalı olsa bizim Bakkal Muzaffer Amca'yı andırıyordu yalan yok. Şimdi onlar balayında hayatlarının en güzel anılarını yaşarken aklına bile gelmiyorum, bense burada utanmasam cinsel hayatlarını bile düşünerek kahroluyorum. Adalete bak, sonra PuCCa neden küfrediyorsun? N'apayım sevgi kelebeklerini alıp içime mi doldurayım? Öyle çok mutlu olsun, ayy piyango ona vursun, ben kahrolayım, o şen şakrak yaşasın ihihih kadınlarından değilim vallahi. Mazoşist miyim yahu, ne diye mutlu olsun elin karısıyla. Çok mutlu olası varsa benle olsun zaten. Ölsün, kahrolsun, kendini kessin, bana muhtaç olsun, yana yana ağlaya ağlaya kapıma gelsin, sürünsün dursun, yüzü güldüğü an donu düşsün rezil olsun!

İsyanım var Rabbim
Bu nasıl bir kader ya, ayrıldığım adamlar hoop evleniveriyor benden sonra bulduklarıyla. Telli baba kukusuna mı sahibim neyim anlamadım ki, bana dokunanın kısmeti açılıyor. Hayır, madem evleneceksiniz be adamlar benle evlensenize. Bana gelince senelerce dur dur yanımda iş ciddiye binsin topuk, elin karısına gelince “Al sana tek taş.” Bana mı gareziniz vardı ağzını burnunu kırdıklarım! Bırakın bari önce ben evlenseydim inanın hayat hepimiz için daha yaşanılır bir yer olurdu. İsyanım var Rabbim neden bana sevdiğim adamların düğünlerini göstermeyi reva gördün? Bir kendiminkini göstermedin, ben ne zaman evleneceğim yahu?

Haberin Devamı

Sorun bende
Ama sonra oturdum düşündüm, her düşündüğüm şeyin sonucu gibi sorun yine bendeydi. Ben yoran bir kadındım. Sorunlu bir hatundum, dengesizdim, ne istediğimi bilmeyen ama her şey avucumda olsun isteyen birisiydim. İlişki de kavga etmediğimiz zaman huzursuz oluyordum. Huzurdan bile sorun çıkartıyordum. Sürekli taktik, oyun peşindeydim. Çünkü o kadar doyumsuz ve güvensizdim ki ancak bunlarla eğleniyordum. Devamlı sana ait değilim alt mesajı vererek, aşkımdan ağlıyordum. Söylediğimle hissettiğim çoğu zaman birbirini tutmuyordu. Bazen kimi sevdiğimi bile bilmiyorum. Bir adamı düşünürken, geçmiştekiyle hayale dalıyordum. Biriyle birlikteyken daha iyisini arıyordum. Sadece sıkıldığım için bile yedekte tuttuklarıma ara gazı veriyorum. Sonra utanmadan sadakat bekliyordum, böyle de biriyken ben neden yalnızım diyorum. Haa bunlar kendime dair özeleştirilerim. “Hiç mi iyi huyun yok, iğrenç karı” dersen, var ama şu an konumuz bu değil.
Bunların hepsinin suçu; babamın bana ergenlik döneminde okuttuğu Rus Klasikleri. Kızım olursa kesinlikle buluğ çağında Budala’yı okutmayacağım! Tom Amca'nın Kulübesini okusun, büyüyünce hayatı çay partileri içerisinde geçeceğini zannederek İpek Ongun okusun, zaten kendi kitabımı okutamam, annesinin ne derece psikopat olduğunu bilmesine gerek yok. ‘Yavrum annenin kaderi kızına’ gibi, kendisine Anna Karenina’yı örnek alacak. Sonra al başına belayı. Eğer ben de kendimi sürekli Nastasya Filipovna ile özdeştirip devamlı taktik oyun peşinde koşmasaydım şu an 3'üncü çocuğuma hamileydim.

Çok acil, benimle evlenir misiniz


Yazının Norma’sı: Hayatıma girip beni ben yapan, benden bin tane daha ben alan adamların hepsi bitti... Hepsini affettim, zaten hiç birinin de soyadı bana yakışmıyordu...