Hayatım, zayıflamaya çalışıp bunu becerememekle geçiyor. Çünkü çok istikrarsızım, tembelim ve sonucu göremeyince aman yaa diyorum. Ama bu kez kafaya koydum, o lombur lombur yağlar gidecek!
Şişmanlık falan sorun değil valla bak, keşke şişman olsam, ona göre kendine bir tarz yaratabilirsin ama yamuk yumuk fiziğe sahip olmak korkunç dostum, anlıyor musun? Bir basenler var ki, varlığını, bedenime kattığı yararı hiçbir zaman anlayamadığım bir kuble yağ parçaları adeta. Nefret ediyorum onlardan, bıçakla “Kırt” diye kesip atasım geliyor. Elin Beyonce’sinde seksi duran popo bana gelince “koca popo” oluyor. Veliefendi hipodromu tadilata alınsa gayet gelip atları koşturabilirler yani, o derece ferah, geniş iç hacimli! Spor salonuna gidip yolda daha çok acıktığım için iki kilo alınca orayı kafadan eledim. Evde kendi imkânlarımla bunu başaracağım! Bir haftadır düzenli olarak bunları yapıyorum, önümde üç haftam daha var. Hedefim plajda pareosuz güneşlenmek!
* Uyanır uyanmaz ilk işim su içmek, artık su içmekten fenalık geçirecek hale geldim yemin ederim. Kuduz kedi gibi su gördüğüm yerde bir korku sarıyor beni. Ya bir de anlamıyorum, ben bu kadar suyu içiyorum tuvalete gidene kadar o su göbek oluyor. Lork lork bir de ses çıkartıyor.
* Bir tomar para verip aldığım o selilüt kremleriyle bacaklarımı mıncık mıncık ede ede girişiyorum. Artık bir süre sonra pestilleri çıkıyor zavallıların ama olsun yılmak yok! Gerçi hoş, bütün parayı o kremlere yatırdık, tatile nasıl gideceğim bilmiyorum ama neyse.
* Spor, aç karnına mı tok karnına mı her yerde bin türlü şey yazdığı için ben öncesinde şekersiz kahve içiyorum. Bana şimdi “Kahve miii?” deme, ne ara kendimi bir Amerikan filmi karakteri gibi hissetmeye başladım bilmiyorum ama sabahları kahve içmediğim anda ölü gibiyim.
* Sıra geldi en zor kısma; bulaşık yıkamayı spor zanneden, yukarımızdaki alışveriş merkezine bile taksiyle giden, arkadaşlarımdan apartmanlarında asansör yoksa misafirliğe gitmeyen ben için işkencenin daniskası bu durum! Tracy Anderson’ın videolarını açıp, onu izleyerek birkaç figür yapmaya çalışıyorum ama bu hatun bizim Ebru Şallı’dan daha manyak! Yok, ayak bileğini al boynuna kadar götür, oradan elini uzat, alt taraftan kafanı sok, diğer tarafa doğru esne! Yahu zaten onu becerebilecek bir fiziğe sahip olsam karşında debelenmemin anlamı ne ki? Ama neyse buna da “Eyvallah” deyip bir saat boyunca can çekişiyorum, her seferinde sıtma krizi geçirir gibi yerde yığılmış şekilde kalıyorum.
* Şimdi bu da her kilo sorunu olan kişinin söylediği klişelerden biri ama gerçekten öyle yemek yemeyi sevmiyorum aslında. Yani aklıma hiç yemek gelmiyor. Aklıma daha çok, çikolata yiyeyim, pasta yiyeyim, yok efendim börek yiyeyim, çerez götüreyim, cips alayım gibi şeyler geliyor. Diyet listeleri için, “Oha insanlar bu kadar şeyi yiyerek nasıl kilo verebilir?” diye düşünüyorum. Çünkü benim yediğim bana göre yemek değil. Adam bir tabak bezelye yiyorsa akşam, ben iki çikolata, bir paket Antep fıstığı yiyorum. Sonra da utanmadan “Ya ben bugün bir şey yemedim” diyorum. O yüzden “Kendime artık yemek yeme alışkanlığı edinmeye çalışmam lazım” diyerek meyve sebze yiyorum.
* Sonra akşam yine birkaç hareket, yine o bacak mıncıklama operasyonu ve en önemlisi 7’den sonra sadece su.En çok bu koyuyor var ya!
Bu hafta 2 kilo gitmiş, eğer ki zayıflamazsam, o portakal kabukları beni terk etmezlerse bütün zayıf kızları tek tek bulup yakacağım! Ya da orta yolu bulalım, siz şişmanlayın beni zorlamayın, belki de sorun sizsiniz, basenli olmanız gerekiyor! O yüzden “Ben görmedim, duymadım, bilmiyorum” demeyin; ya şişmanlayacaksınız ya da gaz odası inşa etmek zorunda kalacağım!
İmza: Adolf PuCCler!
Yazının Norma’sı:
Pastayı, böreği, çikolatayı sevdiğim tutku ve bağlılıkla sevgilimi sevseydim; koca bir popom olacağına iki çocuğum olurdu şimdiye!