ARTIK ZAYIFLAMAM LAZIM



Atmosferde yayılan kelimelerimin arasında en fazla kullandıklarım karşıma çıksa kesinlikle "Artık zayıflamam lazım” birinci olacaktır


İncecik bir kız olsam bile yuvarlak hatlarım sayesinde hep lömbür lömbür gözüküyorum. Kendimden geçip açlık grevine girdiğim anlarda bile, her bir yanım erimişti de basenlerim ve yanaklarım kalmıştı, sapı tasarım ödülüne layık lolipop gibi duruyordum. Baktım bu iş olmuyor, sal kızım dedim kendini, önemli olan iç güzellik diye götürdüm kebabı, böreği.
“Heyyo! Tombik de mutluyum, memelerim var en azından, hayat bana güzel” diyerek balık etlerimle sağda solda fink atarken, kuaförün söylediği bir söz tokat etkisi yarattı bende.
Erkek arkadaşım olmadığı için bütün hıncımı sevgili saçlarımdan çıkar-tıyorum bu sıralar. Garibanları kuş gibi yaptım ama hâlâ usanmadım, oynayacak yer aramak için kuaföre gittim. Afili de bir yer. Sana karakter testi falan yapıyor, ardından uygun saçı söylüyor, kendini ellerine bırakıyorsun adamın. Kuş olsan nereye uçarsın, ıssız ada üç şey gibi abuk subuk sorular sorup özgürlükçü bir kadın olduğum sonucuna ulaştı. Saçımı da Gülben Ergen stili şeklinde kesmeye karar verdi. Düşün artık o derece özgürlükçüymüşüm...
Hah işte, böyle saçımı keserken klişe kuaför geyiklerinden bahsediyordu ama ben çoğunu anlamıyordum. Zaten ben bu kuaförlerin inatla konuşma olayını anlamıyorum. Be adam, fön makinesini tutmuşsun kulağıma, vın vın vınnn, duymuyorum seni yahu. Hayatın anlamını anlatmıyorsan sus bari de orada zırt pırt “Hııı? Neee? Anlamadım...” diye girmeyeyim araya.
Kuaför anlattıkça anlatıyor, “Saçların yıpranmış, kime kestirdin? Çok kötü makas izleri var... Ay bunlara proteinli, fil spermli, portakal özlü, fiyatı senden fazla bir ürün gerek. Ayyy... Sen haftaya bir daha gel ense tarafını düzeltelim, neden saçlarını boyadın? Sana bebek sarısı çok güzel gider, bla bla bla...”

Haberin Devamı

Aç günler beni bekler
Ne dese "He" deyip geçiyorum, alıştım artık zaten bir tanesi beğense ve o dünya parası olan ürünlerinden önermese havalara uçacağım. Böyle böyle konuşurken bir şey söyledi; “Doğumdan sonra olur böyle” Baktım aynadan aval aval.
"Ne doğumu?"
"Yeni doğum yapmadınız mı?"
Bir sinirlendim, "Ne doğumu yahu?" diye hırsla döndüm. “Aaa ben bu kiloları ondan sanmıştım” deyince şah damarım pıt pıt atmaya başladı. Sen bu cesareti nereden buluyorsun be adam, ben senin ağzını burnunu kırmaz mıyım, kafanı gözünü patlatmaz mıyım, sarı doreler içinde seni boğmaz mıyım?
"Ya sabır" diyerek sesimi çıkartmadım ama nasıl içim içimi yiyor. Bir şey demem lazım bu şuursuz andavala. "Sen kimsin de bana içinde kilo geçen bir cümle sarfedersin. O kadar kişilik testi yaptın da, bunu nasıl gözden kaçırdın?" diyerek burnumdan soludum.
Kesimi bitirmesini beklerken aynada kendimle yüzleştim. Allahım, ay parçası gibi olmuş resmen suratım. Bisiklet pompasıyla şişim şişim şişirmişler mübarek. Kollar desen "Hayde bre pehlivan" diye güreş tutuşsak biriyle kimse yadırgamaz. Gurur duyduğum göğüslerim de sağ olsunlar hava yastığı gibi olmuş. Herhangi bir kaza anında göğüs kafesimi çok güzel koruyabilecek kıvamdalar. İnsanın burnu şişmanlar mı? Yahu burnum bile şişmiş sanki, tam anlamıyla bir İran kedisi kıvamında oturuyorum sandalyede. "Pucca eski günlerimize dönüyoruz, aç günler bizi bekler" diye ağlamaya başladım içten içe. Kuaför saçımın arkasını aynayla gösterirken “Bırak bırak ben bakarım, zaten çirkin yaptın." Bir de "Sabah ceset mi yedin ne yaptın? Ekşi ekşi kokuyorsun” deyip gittim kasaya. Ne yapayım yahu, bana şişko diyen adamdan bir şekilde intikamımı almak zorundaydım. Yıkansın dursun, boş boş keselesin kendini, acaba kokuyor muyum diye düşünsün şimdi.

ARTIK ZAYIFLAMAM LAZIM


Yazının Norma’sı: Çocukken benim için sadece iki saç modeli vardı. Biri Bendeniz modeli düz-küt. Diğeri de, Eda Özülkü modeli olurdu.