“Kalbi delik doğmuş” dendiğinde ilk akla gelen soru, deliğin nerede ve ne kadar büyük olduğudur. Beraberinde başka bozukluklar var mı diye de araştırılması gerekir. Ancak bu özellikleri bilirsek, hayati tehlike olup olmadığı, tedavinin ne zaman ve nasıl yapılacağı konusunda doğru karar verebiliriz. Kimi delik, uzun seneler kalbe hiç zarar vermeyebilir, bazıları ise hayatın ilk gününde yenidoğanın ameliyatını gerektirebilir.
Kalp denilen ev
Kalbin yan yana bitişik iki evden oluştuğunu düşünelim. Evler iki katlı ve iki ev arasında ortak bir duvar var. Sağdaki evde oturan aileye mavi aile, soldakine ise kırmızı aile diyelim. Bitişik evlerde otursalar da bu iki ailedeki insanlar evlerine girip çıkarken ve evde otururken, ne birbirlerini görürler, ne de birbirlerine gidip gelip görüşürler. Çünkü hem iki ev arasında duvar vardır, hem de iki evin giriş ve çıkış yolları birbirlerinden tamamiyle ayrıdır.
Kalbin sol aşağı odası oksijenden zengin kanı–kırmızı aileyi-vücüda atar. Oksijenini verip maviye dönen aile, sağdaki evin üst sonra da alt katına gelir. Buradan akciğerlere atılır. Oksijenle dolup kırmızıya döner. Buradan sol ve alt kata gelir. Kırmızı ve mavi aile hiç karşılaşmaz.
Kusurlu bina
Kalpte delik, bebek ana karnında büyürken oluşur. Yukarıdaki örneğe uyarlayacak olursak, ev yapılırken duvarın hatalı örülmesinden kaynaklanır diyebiliriz. Problem ya baştan sıkıntı vererek kendini gösterir ya da sorunlar zamanla ortaya çıkar.
İki ev arasındaki duvar iyi örülmemiş, geriye bir delik kalmışsa kırmızı evde yaşayanların bir kısmı mavi eve geçip orayı kalabalıklaştırırlar, bazı durumlarda da mavi ailenin fertleri delikten geçip kırmızılara karışırlar.
Delik nerede?
Delik, bu iki evi ayıran duvarın herhangi bir yerinde olabileceği gibi, bazen de kalbin içinde değil de kalpten yanyana çıkan büyük damarlar arasında olabilir. Yani kırmızı ve mavi evin çıkış tünelleri arasında.
Deliğin, hangi odaların arasında olduğunu bilmek yetmez, yerini de tam olarak saptamak gerekir; tavana mı yakın yoksa tabana mı, yanda mı ortada mı? Yeri kadar büyüklüğü de önemlidir.
A- En sık rastlanan delik kulakçıklar arasındakidir B- Karıncıklar arasındaki de pek ender değildir. C- Bebek anne karnındayken, kırmızı ve mavi kanı taşıyan iki büyük damar arasında bir delik vardır. Doğumdan sonra kapanmazsa sorun yaratır.
Üst katlar arasındaki delik: ASD
Kalpte delik en sık üst katlar arasındaki duvarda görülür. Tüm doğuştan kalp hastalıkları arasında, en sık rastlananlardan biridir. “Kulakçıklar arası duvar kusuru” sözlerinin ingilizcesinin baş harfleri olan ASD bu doğumsal kalp hastalığına verilen addır.
Üst kat duvarındaki delikler (ASD’ler) çoğunlukla duvarın ortasındadır. Daha ender olarak duvarın en altında da olabilir. Bunlar üst ve alt katlar arasındaki kapıları - kalp kapaklarını - da etkileyip bozabilir. Bazen delik tavana çok yakın yerde olur, dikkatlice bakılmazsa gözden kaçabilir. Tavana yakın olanlar kalbe kan getiren damarlara kadar uzanabilirler.
Deliğin yerini ve büyüklüğünü saptamanın en kolay yolu eko dediğimiz kalp ultrasonudur.
ASD’nin ne zararı var?
Normalde kalbin sol tarafında basınç daha yüksekdir. ASD’li hastalarda sol kulakçıkdaki kırmızı kan (oksijenden zengin olduğu için kırmızı) duvardaki delikten sağ kulakcığa geçer. Bu, doğumdan itibaren her kalp atımında devam edip gider. Benzetme yapacak olursak; kırmızı evdekilerin bir kısmı, gece gündüz demeden, delikten mavi eve geçerler. Mavi ev, içinde nüfus attığından, ev yıpranmaya başlar. Yani normalden fazla kan ile baş etmek zorunda kalan kalbin sağ tarafı zamanla, genişlemeye ve zayıflamaya başlar. Soldan sağa ne kadar çok kan geçiyorsa yıpranma o kadar hızlı olur. Delik ne kadar büyükse, içinden geçen kan ne kadar fazlaysa kalbin sağ yanı o kadar büyür.
Delik küçükse yıllarca, hatta hayat boyu belirti vermeyebilir. 40 yaşına gelip, tesadüfen ASD tanısı konmuş kişiler az değildir. Buna karşılık, delik yeterince büyükse bebeklik döneminde, bronşit ve astım benzeri şikâyetler yaratıp kendini belli eder. Çoğu kişide ASD bu iki ucun arasındadır. Genellikle, çocuklukda, ergenlik çağında veya daha sonraları, çabuk yorulma, nefes dalığı, çarpıntı şikayetleriyle ortaya çıkar. Bazen de okul veya askerlik için yapılan taramalarda doktorun duyduğu bir üfürümle tesadüfen teşhis edilir.
Hastanın şikâyeti olmasa da, kalbin sağ odalarında genişleme varsa veya soldan sağa geçen kan miktarı fazlaysa deliği tamir etmek şarttır.
Her kalp atımında, üst kattaki delikten geçen kırmızı ailenin fertleri mavi evin içini kalabalıklaşırır. Üst ve alt katlar, hatta akciğere giden damar, başetmek zorunda kaldıkları ek kan yükü nedeniyle genişler. Sonunda kalp yorulunca, halsizlik, ve çarpıntı şikâyetleri baş gösterir.
Nasıl onaralım?
ASD, 1950’lerden bu yana cerrahi olarak güvenli bir biçimde onarılabilmektedir. Ameliyatta cerrah, deliği ya doğrudan diker, ya da kalp kesesinden kestiği bir parçayla yamar. Kapaklara veya damarlara yakınsa deliklerin onarılmasında ameliyattan başka çare yoktur.
Son yıllarda duvarın ortalarında yer alan delikler artık ameliyata gerek olmaksızın, kateter yoluyla kapatılmaktadır. Bu işlemde, kateter dediğimiz ince borunun ucuna iliştirilen iki kanatlı bir tıkaç kullanılır. Kasıktaki damardan sokulup, kalbe ilerletilen kateterin ucundaki tıkaç, deliği kapatacak biçimde yerleştirilir. Tıkacın üstünü, kalp bir kaç ay içinde kendi dokusuyla örter.
Kasıkdaki damardan sokulan boru (kateter) delikten sol kulakçığa geçirilir. İnce bir telin ucundaki iki kanatlı tıkacın bir kanadı sol, diğer kanadı sağ odada açılıp delik iki taraftan sandöviç içine alınmış gibi kapatılır. Röntgen ve eko ile iyice yerleştiği kontrol edilip bırakılır.