Hava kirliliğinden yakınmayanımız yoktur. Bazı kış günlerinde sokağa çıkınca, hele yoğun trafiğin olduğu bir yola yakınsak, genzimizin yandığını hissederiz. Akciğerlerinden hasta olanların böyle zamanlarda artan nefes darlığı şikâyetleriyle acil servislere koştuklarını duyarız. Ama hava kirliliğinden söz ederken kalp hastalığı pek aklımıza gelmez. Oysa kirli hava, damar sertliğinin ilerletip kalp krizi hatta ölüme neden olmasına yol açabilir.
Havayı kirli yapan ne?
Karbonmonoksit gibi gazların yanı sıra gözle görünmeyen, havada asılı kalan küçük parçacıklar da havayı kirletir. Boyları, şekilleri, kimyasal bileşimleri birbirinden farklı olan bu parçacıklar, kalp ve akciğerlerimizin baş düşmanıdır. Isınma amacıyla yaktığımız odun, kömürden, sanayinin atmosfere verdiği atıklarından ve otomobillerin egzosundan havaya yayılan bu parçacıklar çeşitli büyüklüktedir. Çapı 10 mikrondan (1 mikron bir milimetrenin binde biri) küçük olan parçacıklara PM10; 2,5 mikrondan küçük olanlara ise PM2.5 denir. PM harfleri, parçacık halindeki maddelerin ingilizce karşılığı olan “particulate matter” in baş harflerinin kısaltmasıdır.
Hava kirliliği nasıl zarar veriyor?
Çok küçük olan PM2.5 soluduğumuz havayla beraber akciğerlerimizin en derin köşelerine kadar gidip oralara yerleşip yangı oluşturur. Tıbbi adı enflamasyon olan yangıyı, günlük yaşantımızda ortaya çıkan ve bizi çok kızdıran bir olayın yarattığı huzursuzluğa benzetebiliriz. Öfkemiz, sağduyumuzu, muhakeme kabiliyetimizi etkileyince, tepkimizi başka tarafa yöneltip hırsımızı suçsuz birinden almamız gibi vücudumuzun bir yerindeki yangı da, öfkemizin bize yaptırdığını, damarlarımıza ve kan hücrelerimize yapar; damarlarımızın içini döşeyen ince örtünün sağlığını bozar, damarların yer yer büzüşüp daralmasına yol açar, kanı pıhtılaştıran hücreleri azdırıp, damarın pıhtıyla tıkanmasına yol açar.
İş yangıyla bitmiyor. Kirli havadaki PM2.5 dan 20 - 30 kat daha küçük olan parçacıklar (PM0,1) kana karıştığından kalbi ve damarları doğrudan etkilerler. Bu parçacıklar akciğerlerdeki havayla kanı ayıran incecik duvardan geçecek kadar küçüktürler. Kan dolaşımına geçen bu zararlı maddeler damar duvarındaki tahribata bizzat katılıp damar sertliğini ilerletirler.
Kirli hava sağlam insanı kalp hastası yapar mı?
Bu soruya cevap vermek için uzun süreli çalışmalara bakmamız gerekiyor. 2004 yılında yayımlanan bir bilimsel makalede, ABD’nin 50 eyaletinde 500 bin kişinin 16 yıl izlenmesiyle yapılan büyük bir araştırma anlatılıyordu. Havadaki PM2.5 miktarının ölçüldüğü bu araştırmada en önemli bulgu, havadaki zararlı parçacıklardaki küçük artışların bile kalp krizi ve ani ölüm riskini arttırdığıydı. Sigara içenlerde bu risk daha da yüksekti.
Yine ABD’de, 50 yaşın üstündeki 65 bin sağlıklı kadının 6 yıl izlendiği bir çalışmada sonuçlar korkutucuydu. Solunan havadaki parçacıklar arttıkça, kalp damar hastalıkları da artıyordu. Bu çalışmaya göre, bir metreküp havada PM2.5 miktarı her 10 mikrogram arttığında kalp krizi riski yüzde 76, inme riski yüzde 34 artıyor.
Bir araştırma da Almanya’dan. 4 bin 500 kişinin evinin, trafiği yoğun bir kara yoluna uzaklığı tek tek kaydedilmiş. Yola 50 metre yakın olanlarda damar sertliğinin, 200 metreden uzakta oturanlara göre, 2/3 oranında daha fazla olduğu görülmüş.
Bu bulguları somut ortaya koyan ilginç bir çalışma da Abant İzzet Baysal Üniversitesi Düzce Tıp Fakültesi’nde yapıldı. Araştırmacılar ultrason ile şah damarının duvar kalınlığını ölçüp damar sertliğinin şiddetini incelediler. Kara yollarındaki gişelerde çalışıp her gün egzos dumanı solumaya mecbur kalan 61 kişide kalp damar sertliğinin daha ileri olduğunu gösterdiler.
Bu araştırmalar hava kirliliğinin sadece var olan kalp - damar hastalıklarını azdırdığını değil aynı zamanda damar sertliği oluşumunu ve ilerlemesini hızlandırarak, yeni kalp hastaları yarattığını da gösteriyor.
Kalp hastaları dikkat
Hava kirliliğinin kalp sağlığımıza uzun vadede verdiği zararların yanı sıra çok kısa sürede yaptığı olumsuz etkiler de var. Almanya’nın güneyinde yapılan bir araştırmada yoğun trafikte 1 saat geçirenlerin kalp krizi risklerinin o gün neredeyse 3 kat arttığı gösterildi.
Benzer bir çalışma da ABD’den. Hava kirliliğinin ve parçacık miktarının her gün ölçüldüğü Boston şehrinde, 770 kalp hastasına kalp krizi geçirmeden önceki saatlerde ne yaptıkları soruldu. Kalp krizlerinin daha çok, artan hava kirliliğine maruz kaldıktan sonra oluştuğu ortaya çıktı.
Bu bugular hava kirliliğinin kalp krizini yoktan var ettiği anlamına gelmiyor. Ama, kalp krizi oluşmasına müsait damar sertliği plakları olanlarda, baca dumanlarının, egzos gazlarının neler yapabileceğini gösteriyor. Solunan kirli havanın çektiği tetikle, damarın zaten hasta olan bölgesinde oluşan pıhtı, kan akımını durdurup krize yol açıyor.
Hava kirliliğiyle mücadele şart
ABD’de son 30 yılda başarıyla yürütülen temiz hava kampanyası sonunda hava kirliliğinin yarattığı kalp hastalıklarında önemli azalmalar saptandı. Bizim de ülkemizdeki hava kirliliğini düzelttiğimiz ölçüde, kalp sağlığımızı koruyacağımızdan hiç kuşkum yok.
Sağlığımızı korumayı tek başına kişisel gayretlerimiz veya doktorumuzun çabalarıyla başarmamız mümkün değil. Toplumsal düzenlemelerimizin de bu yönde olması şart. Şehirlerimizde çok ciddi hale gelen hava kirliliğiyle mücadelede devlet, vatandaş el ele verip, ısınmak için yaktığımız kömürden, işimize gücümüze giderken bindiğimiz motorlu araçlara, sanayimizin kullandığı yakıta kadar her adımı sorgulamamız, sorunlara çareler arayıp bulmamız, kısacası üstümüze düşen görevi yapmamız gerekiyor.