Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sefa Bey’i geçirdiği trafik kazasından sonra acil servise getiren ambulanstaki görevli, kaza yerinde gördüklerini nöbetçi doktora kısaca aktardı. Mavi otomobil kaldırıma çıkıp elektrik direğine çarparak durmuştu. Görgü tanıkları, arabanın pek hızlı gitmediğini, sanki bir anda kontrolden çıkmış gibi seyrettikten sonra direğe çarpıp durduğunu anlatmışlardı. Selim Bey kafasını çarpmıştı, ama bilinci açıktı. Emniyet kemeri takılıydı. Omurgalarında kırık olabileceği düşüncesiyle, boynunu oynatmamaya dikkat ederek taşımışlardı ambulansa.
Doktor, hastasıyla konuşup bilincinin tamamiyle açık olduğunu doğruladı. Biraz başı ağrıyordu, bir de sağ omuzu ve göğsünde bir acı vardı. Oldukça kilolu olduğundan muayenesi kolay değildi. Nabzı dakikada 80, tansiyonu 160 / 90 bulundu. Kan şekeri normalden yüksekti. Kanında alkol yoktu. İdrarda uyuşturucu maddeye rastlanmadı. Beyin yaralanması veya omuz kırığı olmasın diye röntgen servisine yollandı. Baş, boyun ve göğsün bilgisayarlı tomografisinde iç kanama, kırık, gibi ciddi yaralanma belirtisi yoktu.
Sefa Bey kazanın nasıl olduğunu hatırlamıyordu. Acaba bu başını çarpmasının yarattığı kısa süreli bir hafıza kaybı mıydı? Doktor ‘belki de bir baygınlık geçirdi ve o nedenle araba yoldan çıktı’ diye düşündü. Hem bir süre gözlemek, hem de baygınlık ihtimalini araştırmak için hastaneye yatırdı. İki gün boyunca yüksek tansiyon ve gece zaman zaman nabzının yavaşlamasının dışında kayda değer bir anormallik saptanmadı. İlk gün yatırıldığı odadan, çok horladığı için tek kişilik bir odaya geçirilmişti. Hastaneden çıkma hazırlıkları sırasında laf oda değiştirme konusuna gelince, eşi Hüner Hanım gülüp “Ah doktor bey yıllardır Sefa’nın horlamasından ne çektiğimi bilemezsiniz” dedi ve ekledi: “Horlamak neyse de bazen hiç nefes almadan duruyor, o zaman çok korkuyorum. Hele içki içtiğinde veya yorgun olduğunda bu nefes durması o kadar sık oluyor ki, önceleri öldü mü acaba diye paniğe kapılıyordum.”
Bunu duyan doktor, hemşireye çıkış işlemlerini iptal etmesini, hastanın ileri tetkik için birkaç gün daha hastanede kalacağını söyledi.


Uyku apnesi
Doktor birbiriyle ilgisiz gibi görünen belirti ve bulguların bir bulmacanın parçaları gibi yerlerine oturduğunu düşündü. Sefa Bey’de büyük olasılıkla “uyku apnesi” hastalığı vardı. “Apne” Yunanca “nefes almak” demek olan “pnoia” kelimesinden geliyor. Önüne “-a” eki gelip biraz değişince İngilizce’de “nefes almanın durması” anlamına gelen “apne” sözcüğü türemiş. Uyku apnesindeki ana problem, gece nefes alıp vermenin sık sık durması. Bu nedenle kişi farkına varmasa da uyku bölünür, gün boyunca uyuklamalara neden olur.
Sefa Bey’de uyku apnesi olmasına hiç şaşmamak gerek. Şişmanlığı bu hastalığın oluşmasına katkıda bulunan en önemli etken, sigara içmesi de öyle. Şeker hastaları veya gizli şekeri olanlarda daha sık görüldüğü biliniyor. Bunların hepsi Sefa Bey’de mevcut. Bazı insanların ağız, yutak ve burun yapılarından kaynaklanan daralmalar, ya da burun tıkanıklıkları da aynı belirtilere yol açıyor.

Horlama  deyip geçmeyin


Soluduğumuz hava boğazımızdan geçip akciğerlere gider. Boğazı oluşturan dokularda veya dilde irileşme varsa veya uyumlu çalışmıyorlarsa havanın geçtiği alan daralır, nefes alma güçleşir, horlama başlar. Bu darlık daha ilerleyip hava yolunu tıkarsa, nefes alımı tümüyle durur, apne oluşur. Boğazda hiçbir sorun olmasa da, solunumu düzenleyen sinir sistemi iyi çalışmıyorsa benzer sorunlar ortaya çıkabilir.


Birçok derdin altında uyku apnesi yatıyor
Selim Bey’in birbiriyle ilgisiz gibi görünen birçok probleminin altında uyku apnesi yatıyor olabilir. Tansiyon yüksekliği bu hastalıkta çok sık görülüyor. Gece nefes durmaları sırasında nabzının yavaşlaması da bilinen bir belirti. Bu nedenle kalp pili takılan hastalar bile var. Her horlayanda nefes kesilmiyor, ama uyku apnesi olanlarda yüksek sesle horlama çok sık.
Uyku apnesi hastalarının daha sık kalp krizi geçirdikleri biliniyor. Gece solunum durmalarının yarattığı oksijensizlik, tansiyon fırlaması gibi nedenler kalp hastalığınının ilerlemesini hızlandırıyor. Doktoru bu ihtimalleri göz önünde tutarak radyolog meslektaşıyla beraber göğüs tomografisi filmlerini yeniden gözden geçirdi. Her ne kadar muhtemel yaralanmaları görmek için çekilmiş olsa da, tomografi filmleri kalbi de gösteriyordu. Kalp için yapılan tomografi kadar hassas değildi, ama damar sertliği var mı yok mu diye bir fikir verebilirdi. Sefa Bey’in kalbini besleyen koroner damarlarında daralmaya yol açan kireç (kalsiyum) birikintileri olduğu ortaya çıktı.
Uyku apnesinin ölüm riskini artırdığını gösteren birçok araştırma var. Geçen ay tamamlanan bir çalışmada 6 binden fazla insanı uykusunda inceleyip 8 yıl süreyle izleyen bilim adamları, ağır uyku apnesi olanlarda, uyku problemi olmayanlara göre ölümlerin yarı yarıya daha fazla olduğunu saptadılar. Bu etki erkeklerde daha belirgindi. Hastalığı hafif ve orta ağırlıkta olanlarda bu derecede bir fark yoktu.
O gece Sefa Bey’i uyku laboratuvarında birçok alete bağlayıp uyuttular. Bu aletlerin yardımıyla nefes alıp vermesinin düzenini, solunumunun kaç saniye yavaşladığını veya durduğunu, kalp hızı, tansiyon, kandaki oksijen miktarı, göz haraketleri hatta beyin ve kas haraketlerini de kaydettiler.
Teşhis kesindi: Oldukça ağır uyku apnesi. Nefesi uzun süre duruyor, bu sırada nabzı çok yavaşlıyor, kanındaki oksijen miktarı tehlikeli düzeylere düşüyordu. Sonra sarsıntıyla derin bir nefes alıyor, bu esnada tansiyonu yükseliyordu.

Horlama  deyip geçmeyin

Normal bir kişinin uykudaki kayıtlarında horlama çok az (sarı), kandaki oksijen yüzdesi 90’ın üstünde (siyah), nabız 60 civarında (kırmızı), tansiyon normal, solunum yavaşlama ve durmaları ender ve çok kısa süreli (mavi).

Horlama  deyip geçmeyin


Ağır uyku apnesi olan birinde horlama müthiş, 60-70 desibel düzeyinde, kandaki oksijen yüzdesi çok düşüyor, nabız sayısı oynak, tansiyon sık sık yükseliyor. Gece boyunca solunum yavaşlama veya durmaları çok sık.



Trafik kazası da uyku apnesinin sonucu
Bu hastalar gece derin uyuyamadıkları için gündüz sık sık uyuklar. Bazen araba kullanırken de uykuya dalabilirler. Bu yıl Amerika Göğüs Hastalıkları Derneği Kongresi’nde sunulan bir bildiride, uyku apnesi olanlarda trafik kazası riskinin iki kat arttığı bildirildi.
Sefa Bey büyük ihtimalle uyukladığı için çarpmıştı arabasını. Tedavi edilmezse tekrar edebilirdi. Tedavinin yararı yalnız baygınlığı önlemekle sınırlı değil; yüksek tansiyonu çok daha iyi kontrol edilebilecek, kalp krizi geçirme, şeker hastası olma riski azalacak. İşe önce, sağlıklı beslenmeyi öğrenip kilo vermek ve sigarayı bırakmakla başlamalıydı. Bu tedbirler sorunu çözmezse geceleri uygulanacak bir solunum maskesi gerekebilirdi. Burun ve boğazında düzeltilmesi gereken bir problemi olup olmadığının araştırılması için bir kulak burun boğaz hastalıkları uzmanın muayenesi istenecekti.
Sefa Bey ilk bakışta, ucuz atlatılmış bir trafik kazası gibi görünen olayın asıl nedenini iyi anlayıp gerekenleri yaparsa, ileride başına gelebilecek birçok derdi önlemiş olacak. Bu vaka, her şeyde bir hayır vardır sözünü haklı çıkarsa da, herkesin Sefa Bey kadar şanslı olamayacağını da unutmamalıyız.