Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta kalp hastalığı şüphesiyle kontrolden geçmekte olan Cemil Bey’in muayenesinden söze başlamış ama kilo meselesinin ötesine geçememiştik. Fazla kilolu olması ve yağlanmanın daha çok bel çevresinde belirgin olması kalp damar hastalığı riskini artırıyordu.
Hekimlik çok eski bir meslek. Son 50 yılda baş döndürücü teknolojik ilerlemeler kaydedilmiş olsa da temel noktalarda değişiklik yok. Hasta muayenesinde üç ana yöntem var: Gözlem, elle hissetme ve dinleme. Hasta kapıdan girer girmez gözlerimizle muayeneye başlarız: Rahat nefes alıyor mu, rengi soluk mu, elleri titriyor mu gibi bir çok soruya cevap buluruz. Daha doğrusu bu soruların cevaplarını bulmak için bakarsak görürüz. Daha da ötesi, bakıp da görmediklerimizi de olmayan bulgular olarak deftere işleriz. Teşhisin ne olabileceğini araştırırken bir taraftan da tek tek olasılıkları gözden geçirip ekarte etmek işimizi kolaylaştırır. Cemil Bey’de dikkatimi çeken biraz yorgun ve bezgin görünüşüydü.  

Nabız

Elle yapılacak ilk muayene nabzın tutulması. Kalbimizin hızlı mı, yavaş mı, düzenli mi, düzensiz mi, güçlü mü güçsüz mü attığını  gösteren penceredir nabız. Nabız alırken hissettiğimiz, kalbin sol karıncığı her kasıldığında kanın  vücuda atılmasıyla ortaya çıkan basınç dalgasıdır. Atardamarların nispeten yüzeysel olduğu bilek, dirsek içi, kasık, ayak sırtı gibi yerlere dokunmakla nabız kolayca hissedilir. Cemil Bey’n bileğini kavrayıp bir dakika süreyle tüm dikkatimi nabzına yoğunlaştırdım. Kalbi dakikada 88 kere atıyordu (Dakikada atım sayısı 60 ile  90 arası normal kabul edilir). Genel olarak düzenli  - birbirine eşit aralıklarla gelen vurular - olsa da 1 dakikada 2 erken vuru saptadım. Ekstrasistol olarak da adlandırılan erken vurular, ahenkli atan kalbin arada bir teklemeleridir. Kalp hastalığının sonucu olarak ortaya çıksa da sapasağlam olanlarda da görülür.
Buna karşılık nabzın çok hızlı, hele hele düzensiz aralıklarla atması hemen hemen her zaman altta yatan bir kalp hastalığının habercisidir.
Cemil Bey’in nabzını tüm nabız noktalarında kuvvetle hissetim fakat diz arkası ve ayaklarda çok hafif olması dikkatimi çekti. Ayaklarından sıkıntısı olup olmadığını sorunca, genellikle hiç bir sıkıntısı olamadığını, ancak çok hızlı yürürüyüp yorulduğunda bazen baldırlarına kramp girdiğini söyledi.  

Tansiyon

Sıra geldi tansiyon ölçümüne. 120/80’in normal sayıldığı bu ölçümde büyük rakam kalbin kanı aortaya atmak için kasıldığı zaman yarattığı en yüksek basıncı ifade eder. Tıbbi adı sistolik kan basıncıdır. Küçük rakam ise kalp gevşeyip kanla dolarken hâlâ damarların içinde dolaşmakta olan kanın damar duvarına yaptığı basınçtır. Buna da diyastolik kan basıcı denir. Cemil Bey’in sağ kolundan ölçülen kan basıncı 150/90 mmHg, soldaki ise 146/87 mmHg. Milimetre cıva olarak ölçülen kan basıncı halk arasında yuvarlanıp 14 / 9 diye söylenir. Dilimizi buna alıştırmamalıyız çünkü yuvarlayıp 14 dediğimizin aslında 140 mı, 144 mü yoksa 136 mı olduğu çok önemli bir ayrıntıdır.  
İki koldan ölçülen kan basınçları arasında fark olması hiç de ender değildir. İki yıl önce yapılan bir araştırmada 147 hastanın kan basıncı her iki koldan aynı günde ve ayrı günlerde defalarca ölçüldü. Sağ koldaki büyük basıncın 2-3, küçük basıncın 1mmHg yüksek olduğu gösterildi. 

Kalbi dinleme

Sıra geldi kalbi dinlemeye. Hekimler kalp ve akciğerlerden kaynaklanan sesleri duyup anlamak için yüzlerce yıldır çalışıyorlar. Önceleri kulaklarını göğüs ve sırta koyarak dinlemeyi denemişler. Bu yöntem teknik ve sosyal sorunları nedeniyle yaygın olarak kabul görmemiş. İlk defa 200 yıl önce dinleme aletleri kullanılmaya başlanmış. Stetoskop denilen bu aletleri doktorlar hâlâ her gün kullanmaktalar.
Kalbin üst (karıncık) ve alt (kulakçık) odaları arasındaki kapaklar açılınca alt kat odalar kanla dolar. Kanla dolan karıncıklar kasılınca önce bu iki kapak kapanır. Kalbi dinlediğimizde duyduğumuz birinci ses kapanan kapakların çıkardığı sestir. Hemen sonra aortun ve akciğere giden büyük damarın ağzındaki kapaklar sessizce açılır.
Kan akımı bittikten sonra kapaklar birbiri ardına kapanırken tek bir ses duyulur: Ä°kinci kalp sesi. Aynen uzun süre yaÅŸadığımız bir evde her kapının kapanırken çıkardığı sesi tanıdığımız gibi doktorlar da kalp seslerini tanırlar. Bu iki normal sesten baÅŸka sesler  duyulduÄŸunda altta yatan bir kalp hastalığı hakkında fikir edinirler.Â
Cemil Bey’in kalbini dinleyince üfürümün yanı sıra bir de yüksek tansiyon sonucu kalınlaÅŸmış veya kansızlıktan esnekliÄŸini kaybetmiÅŸ kalp kasının yarattığı dördüncü ses adı verilen bir ses duydum. Â
Kalp kapaklarının iyi açılamaması veya iyice kapanmaması, açık kalmış pencereden esen rüzgârın çıkardığı uğultulu sese benzer üfürüm denilen seslerin oluşmasına yol açar. Üfürümler çoğunlukla çalışması bozulmuş kapaklardan kaynaklansa da hafif şiddetli ve kısa süreli olanları normal kalplerde de duyulabilir.
Cemil Bey’in orta ÅŸidetteki üfürümü, sol kulakçık ile karıncık arasındaki mitral kapağının iyice kapanmadığını düşündürtüyor.Â
Kalbin dışında büyük damarları da dikkatle dinlemek gerekir. Boyundaki şah damarlarının üstünde veya bacağa giden damarlar üzerinde üfürüm duyulursa damar sertliğinin yarattığı darlıklar var demektir.
Muayeneyi tamamladık, sıra kan tahlillerine ve EKG çekmeye geldi. Onlar da gelecek haftaya.

Haberin Devamı

Hasta kalpten gelen sesler: Üfürümler
Kalp kapakları tam olarak açılamadığında daralan aralıktan geçen kanın sesini (üfürüm) muayenede duymak mümkündür. Kapakların iyi kapanamadığı hallerde de duyulabilen bu üfürümlerin şiddeti, süresi ve müzikal özelliklerine göre bozukluğun hangi kapakta ve ne kadar ciddi olduğu anlaşılır.

Haberin Devamı

Büyük tansiyon, küçük tansiyon
Bir bahçe hortumunu avucunuzun içinde sıkıca tutun, musluğu sonuna kadar açın, kapayın. Kasılan kalbin yarattığı büyük tansiyon, musluk açılınca elinizin altında hissettiğiniz basınç dalgasına benzer. Buna ‘sistolik kan basıncı’ denir. Musluk kapalıyken hortumda hissedilen dolgunluk ise damardaki kanın durağan basıncı gibidir. Buna ‘küçük tansiyon’ ya da ‘diyastolik kan basıncı’ denir.