07.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Sercan Kısmet
Kanal D’de hafta içi her gün saat 07.30’da ekrana gelen ‘Balçiçek ile Dr. Cankurtaran’ programının sunucusu Dr. Özlem Cankurtaran, aldığı güzel yorumlarla motive olduğunu söyledi. Yıllar önce geçirdiği bir kaza sonrası nadir görülen kemik hastalığına yakalanan doktor, yaşadığı zorlu süreçlerden sonra eşiyle birbirlerine kenetlendiklerini belirtti. Cankurtaran’la programını, hastalık sürecini ve yer aldığı sosyal sorumluluk projelerini konuştuk.Kanal D’de hafta içi her gün saat 07.30’da ekrana gelen ‘Balçiçek ile Dr. Cankurtaran’ programının sunucusu Dr. Özlem Cankurtaran, aldığı güzel yorumlarla motive olduğunu söyledi.
Yıllar önce geçirdiği bir kaza sonrası nadir görülen kemik hastalığına yakalanan doktor, yaşadığı zorlu süreçlerden sonra eşiyle birbirlerine kenetlendiklerini belirtti. Cankurtaran’la programını, hastalık sürecini ve yer aldığı sosyal sorumluluk projelerini konuştuk.
Balçiçek İlter’le sunduğunuz ‘Balçiçek ile Dr. Cankurtaran’ programı ilgiyle izleniyor. Sevilmesinin sırrı ne?
Bu program bizim hayalimizdi. Çünkü aynı formatı sahada yapıyorduk. Birçok il ve ilçeye gittik. Televizyon ise çok daha büyük kitlelere hitap ediyor. Heyecan ve mutlulukla yaptığımız, doğrudan en güncel bilgileri verdiğimiz için çok sevildi sanırım.
Programa hazırlık süreciniz nasıl oluyor?
Oldukça yoğun bir tempo içindeyim gerçekten. Bir tedavi sürecim var. İlaç aldığım zamanlar yorgun oluyorum. Diğer dönemlerde önce işime, öğleden sonra ise çekime gidiyorum. Oradaki hazırlık sürecini seviyorum... Herkes çok pozitif ve destekleyici.
Eşiniz Cüneyt Cankurtaran’la muhteşem bir aşk hikayeniz var. Önce siz, sonra Cüneyt Bey ölümden dönüyor. Bu zorlu süreçte birbirinize olan sevginiz sizi hayata bağlıyor diyebilir miyiz?
Biz kolay kolay kimseye nasip olmayacak bir aşk ve mutluluk yaşadık. Çok genç yaşta hastalandım, sonra bana evlenme teklif etti Cüneyt... O anda zaten benim için ne hastalık kaldı, ne başka bir şey. Daha sonra Cüneyt yavaş ilerleyen bir nörolojik hastalık geçirdi. Biz yine birbirimize kenetlendik. Hayattan mümkün olduğu kadar kopmamaya çalıştık. Birbirimize söz verdik. Tamamen yatağa bağlı olsak da ellerimizi hiç ayırmayacaktık. İkimiz de sözümüzü tutuyoruz.
Zorlu bir yaşam süreciniz var. Bu yıllardan ne gibi dersler çıkardınız?
Hayatı olduğu gibi kabul etmeyi, her durumda içimdeki iyimseri korumayı öğrendim. Bir de sevdiklerime sıkı sıkı sarılmayı, onlar üzülmesin diye güçlü durmayı...
Eşiniz Cüneyt Cankurtaran’ın hastalığı ne durumda? Son zamanlarda bir gelişme oldu mu?
Bütün dünyadaki gelişmeleri takip ediyoruz, ara ara ilaçlar deniyoruz. Bir gün mutlaka bu hastalığın da tedavisi bulunacak. O güne kadar Cüneyt’e çok iyi bakıyoruz.
Evde nasıl bir yaşamınız var?
Cüneyt odaklı... Yatak odamız küçük bir yoğun bakım ünitesi gibi... Eve çok gürültülü girerim, ‘Sevgilim, aşkım ben geldim’ diye. Mutlaka gözlerini açar ve tepki verir. Zaten yanında yatarım ve sabahlara kadar onu sever, öperim.
‘Kitap yazabilirim’
ÇABA Derneği’nin Onursal Başkanı oldunuz. Bundan sonra ne gibi faaliyetleriniz var?
Arkadaşlarımla sürekli bir aradayız zaten. Dernek faaliyetleri ve daha çok nasıl verimli oluruz konularını sürekli konuşuyoruz. Bu sene yine güzel projelerimiz var.
Sosyal sorumluluk projelerinin neredeyse hepsine destek veriyorsunuz. Ne gibi yorumlar alıyorsunuz?
Güzel yorumlar alıyorum tabii ki... Diğer dernek ve vakıflar bizim rakibimiz değil. Herkes iyi bir şeyler yapmaya, bir ihtiyacı karşılamaya yönelik çalışıyor. Ben de hepsini çok takdir ediyorum.
Yaşadığınız süreci bir kitap olarak çıkarmak ister misiniz?
Belki ileride. Şu anda yüreğim dayanmaz ama bir süre sonra yazabilirim.