YILDIZLARIN ARDINDAN!
Her ne kadar eski önemini yitirdi desek bile ilk haftadan Michelin etkisinin hareketleri rahatlıkla gözlemlenebiliyor. Listeye giren her marka neredeyse 2022 rezervasyonlarını kapadı. Listeye giremeyen mekanlar bile bu etkiyle yoğunlaştı. Şefi garsonu tanıyıp son dakika rezervasyon yapmaya alışkın Türk müşteri Michelin rüzgarıyla bu kültürü mecburi edinmeye başladı diyebilirim. Restoranlar bütün olarak değerlendirilse de Michelin kültürü şefleri hep ön planda tutar. Türk Fatih Tutak ve Neolokal diğer yıldızlar arasında en yüksek mertebede değer gören markalarımız oldu. Bu restoranları müfettişlerin keşfi olarak görmek büyük yanılgı. Bu iki markanın şefi de son 10 yılın gastronomi dünyasında hiçte az olmayan bir şöhrete sahip. İstanbul’un ilk yılında iki yıldızı koparmayı başaran Fatih Tutak! Michelin Guide’ın direktörü Gwendal Poullennec’in aktardığına göre müfettişlerin çok etkilenmesinin üzerine bu karar verilmiş! Tutak 50 Best Asia’da Bangkok’ta çalıştığı restoranı House of Sathorn’u sokmuştu. İlk tanıştığımız gün yaptığı ‘egg botarga’yı dedesinin kümesinden aldığı yumurtalarla eşleştirdiği hikayeden çok etkilenmiştim. Onun Türkiye’ye geliş hikayesini de yakından hatta ‘komşu’ olarak takip ettim. Bugün alkışladığımız bu konsept zorlu, titizlikle hazırlanan hatta masraflı bir denemeydi. Tabii yanında Emre Karaca gibi vizyoner bir ortak olması bu başarıda en az onun kadar alkışı hak ediyor.
Sürdürülebilir gastronomisini yeşil yıldızla taçlandıran Neolokal’in hikayesi Türkiye için inanılmaz zorluydu belki de! Maksut Aşkar’ın geleneklerimizden esinlenerek sanatçı hayal gücüyle oluşturduğu çok malzemeli tabakların hepsi siparişinizi verdiğiniz an hazırlanıyor. Uykusundan özel hayatından fedakârlık yapıp Latin Amerika’dan Afrika’ya kadar dünyanın her yerinden Türk mutfağını kendi isminin önüne koyup tanıtıyor. Onun mutfak performansını kusursuz bir organizasyona çeviren Erim Leblebicioğlu’nun işletme ve finans zekasını ayrıca takdir etmek gerek. Yenilikler konusundaki cesaret ve öncü hareketlerine de en yakından tanık olan dostlarından biriyim. Dünyanın ilk gastronomi deneyim NFT’sini çıkardığımızda teknolojinin kelime anlamı bilinmediği gibi kendi yapımız Tooken henüz emekliyordu!
BİLMEDİĞİMİZ BİR TOKAT
Mütevazı bir Orta Anadolu şehri gibi görürken bambaşka bir Tokat’la tanıştım geçtiğimiz hafta. Narenciye dışında her türlü sebze meyvenin yetiştiği muazzam verimli topraklarını gastronomi anlamında kazandırmaya karar vermiş Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu ve ekibi. Tarladan sofraya konseptini de Türkiye’nin önde gelen şefleriyle kurgulamışlar. Umut Karakuş, Hazer Ameni ve Ali Dövenci, belediyenin halka kazandırdığı tarlanın ortasındaki sosyal tesiste mutfağa girdiler. Mesela Ali Dövenci’nin o meşhur Tokat Kebabı’nı Tokka ismiyle ‘taco’ şeklinde sunması bence muhteşem olmuştu. Tokat’a gitmişken bir diğer etkilendiğim konuysa şehir müzeleri. Julius Sezar’ın geldim, gördüm yendim dediği, gördüğü şehir Tokat... Tarihi ve kültürünü gelmeden anlamak pek mümkün değil. Hele ki henüz yeni faaliyete geçen Yağbasan Medresesi! Türkler tarafından Anadolu’da inşa edilen ilk medrese olan bu yapı gözlemevi olarakta kullanılıp gökbilimciler yetiştirmiş. Renövesi de muazzam olmuş. Belediyenin burayı aynı zamanda eğitim için okullara da açması muhteşem.