Söz konusu Covid-19’sa, nispeten daha iyi bir yıl bekliyor bizi. Neticede tüm dünya yavaştan ‘aşılanmaya’ başladı. Muhtemelen biz de bu ay içerisinde bu furyaya gireceğiz. Kısa sürede her şey eskisi gibi olacak beklentisi hakim! Yeni normal bitiyor ama bizi bekleyen yeni bir ‘yeni normal’.
Financial Times’ta Emma Jacobs IK araştırmalarında kafa karıştırıcı olarak yorumlamış. Araştırmasında olumlu eğilimli, edindiğimiz iyi alışkanlıklar üzerinden bir yeni yeni normal gözlemlemiş. Aslına bakarsanız bu olumlu eğilim denilen şey, masa başı çalışanların çoğunun kalıcı ofisleri salondaki kitaplıklarının önü oldu diyebiliriz.
Zoomagedon!
Bunun olumlu etkileri olduğu kadar bi’nevi mecburi devamlılıkları da olacak. Ofis maliyetlerinden sıyrılan patronlar bu dönemde yoğun iş seyahatlerine de gerek olmadığını gördü. Yüksek uçuş sınıflı, transferli, konaklamalara gerek kalmadığı gibi seyahat edecek kişiyi zaman olarakta daha efektif kullanabileceği görüldü. Siz bir de buna şehir içindeki 2-3 saatleri bulan trafiği de ekleyince ortaya fazladan zamanlı beyaz yakalar ortaya çıkıyor.
Beyaz yakalar ileride yeni bir kriz geldiğinde bu zaman tasarrufundan kendilerinin de tasarruf edilebileceğinin farkında! O sebepten yeni ‘yeni normal’de Zoom toplantıları daha da uzun olacak. Birbirleriyle çalışan iki farklı şirketin profesyonelleri netice odaklı olduğu kadar zaman tasarufunu da zoom üzerinden dolduracak. Yani o bildiğiniz 20’şer dakikalık iki dilimli verimli toplantı öğretilerini çöpe atın. Yaşasın 10 kişi katılımlı üç saatlik ‘Zoomagedon’ toplantılar.
Park köşelerinde toplantılar
Beyaz yakalılar Zoom’dayken, patronlar ya da küçük girişimciler nasıl toplantı yapıyor dersiniz? Yürüyerek! Bebek sahilinde gezen ya da park köşelerinde ellerinde karton kahveyle söyleşen kelli/felli, sakallı bir kalabalığı gözlemleyebilirsiniz. Keşke otellerle ilgili verilen açık tutma kararının kapsamı genişlese, 2021’de de boş kalması muhtemel toplantı odaları bu şartlara göre dönüştürülebilse!
MUTFAĞIN MİLLİYETİ OLUR MU?
Türk mutfağı ilk 10’a girer mi? Böyle bir sıralama kim neden yapar bilmiyorum ama şu dönemin tartışmasız en popüler üç şefinden biri Somer (Sivrioğlu) Şef’in çıkışı girmeyeceği yönünde.
Polemik olan sorunun kendisi değerlendirdiği mutfağa yanlış yerden bakıyor olabilir mi?
Yapılan en büyük hatalardan biri mutfağın coğrafyadan doğduğunu unutup milliyeti olduğu yönünde değerlendirmeler yapmak.
Şefin anlatmak istediği ‘pazarlayamıyoruz’ haykırışına birçok kişi katılmış. İyi de neyi pazarlayacağımızdan haberimiz var mı? Lokal mutfaklar ilk kez kendilerini 1900’lü yıllara gelirken ABD’de göstermeye başladı.
Bir zamanlar göçmenlerin vatanı olan ABD’de o dönemki kayıtlarında Birleşik Krallık’tan en fazla sayıda göç Osmanlı İmparatorluğu’ndan olmuş. Yunan, Ermeni, Sırp, Arap ve niceleri Osmanlı yani Türk mutfağını kendi milliyetleriyle taşıyıp kültürlerine taşımış.
O sebepten baklava, yoğurt, döner ve nicelerini sahiplenmedeki boşlukta bu sebepten. Belki de biz pazarlama olarak ‘Türk mutfağı’ yerine ‘Anadolu Mutfağı’nı sahiplenmemiz çok daha doğru bir yol olacak...