Dün bizim gazetenin deneyimli isimlerinden Mert İnan’ın ‘Metaverse çocuklarda bağımlılık yapıyor’ haberini okudum. Futuristik yaklaşımlarla yaşanması muhtemel konuları irdeleyerek, uzmanlarına sormuş. Yarının metaverse’üne bugünün sosyal medyasıyla yeni bir bağımlılık elde etmiyor muyuz?
Filtrelere saklanmış gerçek suretimiz kadar fikirlerimiz ne kadar özgün? Hele ki duyarlarımız... Aslında hepsi iki kutuba yayılacakçasına takım tutar gibi içerisinde olduğumuz şekle gelmiş durumda. İletişim stratejilerinde eski bir teknik olsada çağımız için çok büyük hastalık durumuna geldi,
‘echo chamber’!
Sözde özgün mecralarda itibar ve kendimizi tanımlama fırsatı verecek fikirlerin ve kelimelerin peşinde gidiyoruz. Geçtiğimiz hafta yaşanan
pitbull saldırısından sonra kutuplaşıldığı gibi...
Oruç Aruoba’nın hissi
Hayvanseverliğin tanımını nasıl yapmalıyız? Ya da bunu tanımlayacak fikir önderine katılmak zorunda mıyız?
Kimine göre onları doğasından koparmak kötülük, kimine göre onları sahiplenmek hayvanseverlik. İnsanoğlunun bitmeyen tüketim arzularında belki de en fazla onların sevgilerini tüketiyoruz. Benim kendime en yakın gördüğüm his, belki de Oruç Aruoba’ın, “Ben onun insanıyım” söylemi. Sahiplenme kelimesi bile o kadar egosal, başka duyguları doldurur gibi gelmiyor mu insana!
Öz güven meselesi
Yasak cinslerin neden yasaklandığını anlamak gerek bazı eleştirileri yapmadan önce... Daha doğrusu yasak cinsi beslemenin verdiği hazzın veya motivasyonun da sosyologlar tarafından incelenmesi gerek. Çevrenizde mutlaka Dogo Argentino, Pitbull veya Japanese Tosa gibi cins köpekler besleyen tanıdıklarınız vardır. Hepsinde köpeklerinin uysallıklarını bahsettikleri gibi pişkin bir gülümsemeyle saldırılarını da anlattıklarına şahit olmuşsunuzdur.
Asosyal, kompleksli, muhtemelen geçmişinde ya da günümüzde itibar sorunları olan insanların fazlasıyla bu yasaklı cinsleri besleyerek, öz güvensizliklerini gölgelediklerine şahit olacaksınız. Genelleme yapmak yanlış olsa da maalesef ki sorun sahiplerinde!
Beyaz perdede eğlendirdiler
Dark Marketing denen kavramda dünyanın en iyi pazarlamacılarının bizde yetiştiğini söyleyebilirim. Bu arada yasaklı iletişim konuları sadece bizde değil; dünyada da farklı bir duruma evrimleşiyor. Marka ismini söylemeden onu anlattırmanın tüketici üzerinde daha etkili olduğu ispatlanıyor.
Pernord Ricard MENA Genel Müdürü Selçuk Tümay ve ekibinin, yönetmen Tolga Karaçelik imzalı filminde İstanbul eğlence hayatına hakikaten yön veren isimler üzerinden kısa eğlenceli bir film yapmışlar. Özel bir davetle gösterilen filmin benzer projesi, farklı ülkelerde de yapılacakmış.
Farklı bir deneyim...
Metaverse’den arsa alıp, gelecekte kâr bekleyenleri bilmem ama Opensea’nin tanıtıma aldığı Decentraland gelecekteki deneyim için iyi bir iş olmuş. Dünyanın en bilinen NFT pazaryerlerinden birinin işe imza atması, online oyun dünyası sonrasında belki de en ciddi Metaverse girişimi olmuş. Bu konularla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar için de güzel bir test avatarı da hazırlamanıza yardımcı oluyor...