Hepimizde aynı korku; pandeminin o ilk günlerine dönmemizle ilgili! En az 20 saniye elimizi sabunladığımız, dezenfektanların, maskelerin hayat kurtardığına olan inancımız uygulamada aksıyor.
Bu bir yaz rehaveti mi, ya da süreci yok saymak mı? Aslında dünya biraz bu duruma yok sayma gözüyle bakıyor. Mevsimsel olarak hastalığın öldürücülüğünün azalmasına kanıyor belki de!
Haziran itibarıyla sosyal hayat kademeli olarak açılmaya başladı. İlk günden beri sosyal mesafeli masalar, siperlikli salon, mutfak personelleri, QR menüler ve açılmamış servisler var. Mesleğim gereği sürekli sosyal hayatta olan biri olarak en ufak bir gevşemeye rastlamadım. Peki ya sosyalleşenler?
Aslında en büyük sorun insan rehavetinde... Bu sadece mekanlarda sosyalleşirken değil; alışverişte, yolda yürürken ve arkadaş gurubuyla sohbet ederken de aynı...
Neticede buradaki en büyük faktör insan. Restoranlar bu işi çok ciddiye alıyor ama işin içine müzik girince insan davranışlarında belli bir rehavet oluyor.
Yeni döneme adabımuaşeret!
Aylar önce bu köşeden yeni normalde adabımuaşeret üzerine bir yazı kaleme almıştım. Yazdıklarım o dönem için fantastikti ama şimdi bir ihtiyaç gibi görüyorum. Sadece bizde değil tüm dünyada artık bir kapanma ya da yasak olacağını düşünmüyorum. Ekonomik sebeplerden ziyade insanların psikolojisi bunu bir daha kaldırmayacaktır. Nitekim İspanya’daki bazı kasabalar karantina kararına karşı çıktı.
Süreci hem icraat hem de iletişim olarak harika yöneten Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tebessüm ettiren tweet’lerini bu konuya da ayırsa. Maske bizim hayatımızda bu kadar önemliyse restoranda bunları nasıl kullanacağımızı anlatsa... Belki ses tonumuzun, kahkahamızın bile yeni normale göre tanımlanmış bir nezaketi olmalı. Bilim Kurulu’ndaki sosyologlar ya da sosyal hayatın içinde olanlar maskeli bir adabımuaşeret manifestosu çıkarmalı. Mekanların, misafirlerine karşı ricalarını daha keskin yapmasına yardımcı olacaktır. Dünyada henüz böyle bir uygulamanın olmaması da bizi öncü yapar. Ne de olsa yıllardır evimize gelen misafiri kolonyayla dezenfekte eden toplumun torunlarıyız...
BRAVO SEYHAN’A!
Futbolun kültür olarak biraz daha erkek egemen yorumlanması aslında yanlış değil. Ama dünya değişiyor. Bu yeni dünyada kadın-erkek ayrımı kalktığı gibi kadın egemen bir anlayışa doğru evriliyoruz.
İşte bu yüzden ‘ataerkil’ anlayış kelimede bile tarih oluyor. Yılların spikeri Melih Şendil’in ‘Real Madrid’in pembe formasını eleştireyim’ derken saçmalamasına dili sürçmüştür diyeceğim ama futboldan, basketbola kadar girdi örneklemelerine! Sosyal medya bu fırsatı kaçırır mı? Şendil’in yorumunu fırsat bilip, kendi kişiliklerini tanımlayan reklamlarını yapıp linç ettiler. Twitter’dan hayatımıza yansıyan ‘echo chamber’ fikir yankılanması hastalığı bu...
Sosyal medyadaki tepkilerden ziyade, Seyhan Şaşko’nun pembe ceketiyle Şendil’i eleştirmesi dozundaydı... Şaşko’nun aynı çatı altında diye bu hataya sessiz kalmaması futbolun içindeki kadınların ne kadar güçlü olduğunun göstergesi. Bravo Seyhan...