MÜHENDİSLİĞİN GELENEKLE BULUŞMASI

Nasıl ki 150 yıl önce Manhattan’ın inşasını konuşuyorsak, belki de önümüzdeki dönem Arap yarımadasındaki şehirlerin mühendislik harikası yapılarını konuşuyor olabiliriz! Petrol ve doğal gazla gelen güçle sıfırdan planlanan bu şehirlerin hızlı gelişimine tanık olmak ayrı bir deneyim. Dubai’yi ‘büyükler için lunapark’ gibi gören biri olarak, Katar devletinin davetine de benzer ön yargılarla gittim diyebilirim. Çadırlarda hayatını sürdüren bir kültürün ara geçiş olmadan gökdelenler arasındaki yaşamını pek samimi bulmuyordum. Doha beni yanılttı mı? Nispeten!

Dünya Kupası heyecanı

Dünya Kupası burada yapılacak. Sekiz stadyumun inşa edildiği, bunların dördünün hemen söküleceği bir planlama yapıyorlar. Yeniden inşa edilen şehir derken inşaat tüm hızıyla da devam ediyor.

Akıllara, “Tesisler yetişir mi?” sorusu geliyor. Katarlılar’ın bu konuda en ufak endişesi yok. Dünya Kupası klasiği haline gelen, otel tutmadan sokaklarda maçı bekleyen taraftarları burada göremeyeceğiz. Şampiyonanın düzenleneceği sürede Katar turistik vizeye kapalı olacak. Kış aylarında yapılacak olmasıyla da her anlamda birçok farklılığı olan bir organizasyon olacak.

Katar’ın diğer mühendislik harikası Arap şehirlerinden en büyük farkı, tarihlerine verdikleri büyük önem. Tarihlerini ve kültürlerini bu yapıların önünde tutmaya çalışıyorlar. Daha önce geçimlerini sağladıkları ahşap balıkçı tekneleri sahil hattını süslüyor.

Tarihine bağlılığını en güzel gösteren yerlerin başında Souq Vaqif geliyor. Çıkan yangın sonrası tamamen yok olan bu pazar yeri, bire bire yakın renöveyle tekrar hayata geçmiş. Yoğun kokuları, kuş pazarını ve yöresel lezzetleri yiyebileceğiniz eskiyi size veren bir alan burası.

Çöl Gülü’nden müze

Tarihini teknolojiyle birleştirdiği en görkemli yapı şüphesiz ki Katar Ulusal Müzesi. Çöl gülü şeklinde tasarlanan bina, önceleri esinlenmeye uygun şekilde yerin altında olması planlanmış. Sonrasında dış cephenin görkemine karar verilip, Jean Nouvel’e bu ihtişamlı bina tasarlatılmış. Belki de gördüğüm en şık dizaynlı, teknolojiyle birleşmiş müzesi diyebilirim. Müzenin üst katında Jiwan isminde geleneksel lezzetleri Fransız bir şefin yorumladığı başarılı bir restoran var.
Katar’ın belki de en deneyimsel halini çöl safarisiyle yaşıyorsunuz. Katar’daki bu çölü özel kılan denizle birleşmesi, safari deneyiminizi farklı kılıyor.

Lezzetlerde Türk-İran etkisi

Türk ve İran yemeklerinde benzer tarifler var. Tipik Arap mutfağındaki ağır yağlar Katar’da yok. Denizciliğe önem vermelerine rağmen mutfaklarında etki et ve pilav üzerine. En önemli geleneksel yemeklerinden Macboos diyebilirim. Uluslararası yedi kitap yazan, bir nevi Katarlılar’ın Martha Stewart’ı Aisha Altamimi, oğluyla yemek akademisi kurmuş. Geleneksel pişirme tekniklerini merak edenler için değişik bir deneyim.

Bir başka geçmişin ruhunu kaybetmeden inşa edilmiş alan Katara Kültür Köyü’nün girişinde Zeynep Fadıllıoğlu ve ekibinin tasarımı Cuma Camii sizi karşılıyor. Köyün içerisinde ilerlerken, deniz kenarına kurulan amfi tiyatronun bitiminde Lorenzo Quin’in ihtişamlı heykeli bulunuyor.