Simon Kuper’in ‘Futbol Asla Futbol Değildir’ kitabının üzerinden 26 yıl geçti. O yıllardaki öngörüler masumca forma satışları, tribündeki lüks locaların satışı üzerinden değerlenen ekonomiydi. Kim derdi ki bir gün bu ekonomi Avrupa Birliği’ni Brexit’ten daha fazla bölecek...
Kapitalizmin popüler olan her şeyi yutması var işin aslında. J.P. Morgan’ın başı çektiği Amerikan sermayesinin dünyanın en fazla izlenen sporunu ele geçirmesini hatta AB’ye güç göstermesi var. Futbolun masumiyetinin kalmadığı, sahadaki sporcuların Roma İmparatorluğu’ndaki Gladyatörler gibi görülmesi yeni bir konu değil. Bu oluşuma en sert tepki veren FIFA’nın, UEFA’nın leş düzeni, rüşvetlerde gölgede 40 derece olan ülkelere turnuvalar taşımaları bugünü hazırladı. Doymayan sistem Avrupa Ligi’yle doyacak mı dersiniz?
Hiç sanmıyorum!
En iyi takımlar mı, en zenginler mi?
Buradaki ayrılığı hazırlayanlar dünyanın en büyük kulüpleri olarak da görebilirsiniz. Ama detaylı bakarsanız, hepsinin sahiplik düzenine geçtiği, çoğunun Amerikalı sermaye tarafından finanse edildiği futbol şirketlerine dönüştüğünü görebilirsiniz. Liman işçilerinin kurduğu, o sınıfın takımı Liverpool’un meşhur ‘Kop’ tribününden ‘yalnız yürümediği’ şarkının felsefesiyle alakası kalmadı. Avrupa’nın en iyi 12 takımı arasındaki bir diğer İngiliz Tottenham, neredeyse 50 yıldır kendi liginde bile şampiyon olamamış. Ama arkasında Daniel Levy gibi finans dünyasında çok etkili bir yatırımcısı var. En iyi takımları birbiriyle oynarken izlemek NBA gibi zevk verse de, sahadaki ruhtan bahsetmek, o küçük takımların sürpriz yapma hayalleri resmen ölecek.
Başka alanlarda durum farksız mı? Tüm dünya aynı dizileri, aynı zamanda izliyorlar. Dijital platformda olsa televizyon ‘vakit geçirme’ aracı gibi küçümsense de edebiyat dünyası resmen bu tekelleşen platformların eline geçmeye başladı. Geliri mütevazı, özgür edebiyat yazarları önce eserleriyle sonra da senarist olarak tekelleşen bu dizi platformlarına gönüllü oluyorlar. Hepimizin her olayı bağladığı George Orwell’in ‘1984’ü de Sovyet propagandasına karşı edebiyatın kullanılması değil miydi?
Siyasilerin TikTok sınavı
Tabii ki siyasilerin en büyük kaygısı yeni seçmene; pazarlamacıların diliyle Z kuşağına erişmek. Maalesef o isimlerin kullandığı Twitch, TikTok gibi mecralar sizi gençlerin oyuncağı da yapabilir. Tabii son dönemdeki bu farklı hareketlerin sebebi tüm dünyada olduğu gibi seçim danışmanlarının kampanyayı yönetmesi. Bu mecralar en fazla 2-3 yıldır hayatımızda popüler. Bunun uzmanlarının deneyimi ne kadar olabilir ki? O yüzden gelenekseli bilmeyen birinin sadece bu konuda uzman olup, siyasileri yönlendirmesiyle empati yoksunluğu ortaya çıkıyor.
Fazıl Say’dan fenomen olur mu?
Olsa ne güzel olur! Sahte hayatların sosyal medyasında belki de en gerçek kişilerden. Tepkisini ve sevgisini hesapsızca o kadar düzgün ifade ediyor ki; çok iyi geliyor onu takip etmek. Onun bu gerçekliğiyle peşine takılan takipçileri hiç dinlemediyse bile sempatiyle onun efsane piyano yorumlamalarını YouTube’dan açıp, en az bir kere izlemiştir.