Micheal Jackson, Madonna... Tüm dünyada ortak bir görüş ‘ikon çağının’ sonunun geldiği. Eskinin o ulaşılmaz yıldızları, yeni dünyada fotoğrafına yorum yapabildiğimiz tipler olduğundan bu yana eski parıltıları yok. Peki ne oluyor da bu ikon çağı K-Pop’la minikleri etkisi altına alıyor? Tek tip sevimli bu çocuklar uzmanların gördüğü gibi büyük bir tehlike mi? Yoksa eğlence sektörünün karar vericisi Amerika’nın dominasyonunu kaybetmesi mi?
Aslına bakarsanız 90’ların sonunun Baharat Kızlar’ı ve Backstreet Boys’undan pek bir farkı yok bu Koreli gençlerin. Yapım şirketleri tarafından bir araya getirilen minimum beş üyeli bu gruplarda herkesin farklı özellikleri yansıtılıyor. Taklit edilebilen senkronize dans figürleri, basit melodileri ve kliplerdeki masumiyet kurgusu, 13-19 yaş grubunu hedef alıyor. Bizim ülkede dahi çok ciddi anlamda bir fanatik kitlesine sahip!
Yedi kişilik evlerde proje hayatlar
Ergen yaş gruplarının psikolojisine zarar görülen en büyük husus, bu grup üyeleri arasında sıklıkla görülen intihar vakaları. Gördüğümüz o havalı çocukların hepsi bir proje dahilinde seçilip, grup haline getiriliyor. Kore gettosundan zorlu hayatlardan seçilen bu çocukların kendilerine ait hiçbir tercihleri yok. Anlaşamadığı yedi kişiyle aynı evi paylaşıp, 10 saat dans çalışması, giydikleri kıyafetler dahi bir proje dahilinde. Beğeniye göre küçük yaşta estetik operasyon geçirmeleri bile olağan bir durum.
Kore ekonomisine girdisi yüksek
K-Pop fanlarının hayran oldukları kişilerden etkilenmesinin ardında da profesyonel bir yapılanma var. Olayı sadece algoritmalar kullanmak ve hedef kitleyi etkilemek olarak görmeyin. Bu yapılanmanın neredeyse okullarda, hatta sınıflarda temsilcileri var. Çocuklar üzerinde büyük bir baskı yaratan bu durum, ebeveynler tarafınan ‘zamanın gerçeği’ olarak küçümseniyor. Tüm dünyayı kasıp kavuran yedi kişilik BTS’in başı tuttuğu bu gruplarla alakalı atılan bir
tweet’e dahi tarikat mensubu gibi kör
olmuşçasına planlı saldırıya geçiyorlar.
Trump hareketinin aksiyonları
ABD’de bu Uzak Doğu akımlarına olan düşmanlık ise tamamen ekonomik. Başkan Trump’ın MAGA yani ‘Amerika’yı Tekrar Harika Yap’ hareketinin içerisinde de bu var. TikTok’u yasaklama isteği, Huawei’yle alakalı yaptırım kararları hatta Fransız peynir ve şaraplarına ek vergiler getirmesi, en büyük aksiyonları. Milenyumda Nickelodeon’dan çıkan her çocuğun oyuncu ya da şarkıcı olmasında da benzer planlama var. Güney Kore; K-Pop ile bu sistemi daha mükemmelleştirmiş durumda. Bu gruplardan ülke ekonomisine çok büyük kazanç sağlanıyor. Lisanslı ürünler ve reklamlar, global pazarı sadece teknolojik değil popüler kültür açısından da sürüklüyor.
Sektör olarak baktığımda gördüğüm bu başarı, (henüz ergenliğe erişmemiş) iki çocuk babası olarak beni endişelendiriyor. Günümüzde yasakların pek bir şey ifade etmediği gerçek. O yüzden devletten düzenleme beklemek yerine, çocukları gözlemleyip arkadaş gruplarındaki ailelerle de bu durumu değerlendirmek gerek. Bence hiç azımsanmayacak kadar ciddi!
YENİ NESLİN KÖPRÜALTI KODLARI
K-Pop’ta bahsetmişken yeni neslin Türkçe sözlü müzik sevgisinde de dipten gelen bir dalga var. Bu tip proje müzikleri yabancı oldukları için severler ama işin içinde Türkçe olunca samimiyet ararlar. Popstar dediğimiz isimler de trendleri takip edeceğiz diye özellikle kliplerde bu samimiyetten uzaklaşıyor.
Geçtiğimiz hafta gerçek anlamda bu samimiyeti yakalamış bir klibe rastladım. Afro saçlı, delikanlı (!) edasıyla gettoda yürüyen “Alayı yalan” diye içerlenen bir genç: Mela Bedel! Şarkıda arabesk ve R&B ritimleri var. İnce belli bardakta arkasında Azer Bülbül fotoğrafı. Tam anlamıyla yeni kuşağın köprüaltı kodları da bu değil mi?