İstanbul sosyalliği popülerliği ‘Çeşme ve Bodrum’un’ yenilerine devrettiği dönemdeyiz. Şehirdeki hareketlilik de genelde otellerin teraslarına kayma hazırlığında... İşte böyle bir dönemde açıldı Divan Brasserie Fuaye. Atatürk Kültür Merkezi’nin renovasyonunun en heyecan verici yanı, alandaki sosyalliğin ilk meşalesi belki de...
İslimiye’nin eseri önünde...
Fuaye’deki o ilk yemeğin misafirlerinden biri olma şansını sahip Divan Grup Genel Müdürü Murat Tomruk ve ekibini tüm heyecanına tanıklık etme şansı bulduğumuz Fuaye’deki ilk yemeğin misafirleriydik. Melkan Gürsel’in o harika dış cephe uygulamasının uzun pencerelerle içeriye düşmesi alanı büyüleyici hale getiriyor. Duvarlardaysa yakın tarihte kaybettiğimiz sanat kitapları, şiir ve öyküleriyle adından söz ettiren Türk ressam Balkan Naci İslimiyeli’nin eseri eşlik ediyor.
Sanat, tasarım, mimarlık, moda, gastronomi gibi disiplinlerden önde gelen isimlerin yanı sıra, koleksiyonerler, küratörler ve sanatçıların da uğrak noktası olacağına inandığım Divan Brasserie Fuaye, İstanbul’un en ikonik binası olan AKM’nin sunduğu kültür-sanat etkinliklerini ve iyi yemek ayrıcalığını bir arada yaşamak isteyenlerin buluşma noktasında tüm misafirlerini bekliyor.
Tabii ki, lezzetler uzun yıllardır Divan Grubu’nda görev alan Corporate Executive Şefi Giancarlo Gottardo’ya emanet. Gottardo da kendi köklerine yönlendirme yaparak burada harika İtalyan dokunuşlar yapmış. Siyah Mürekkepli Tagglioni, adeta bir baş yapıt; Enginarlı Deniz Levreği, menüdeki en iyi seçenekler arasında. Özel yapım fırını sayesinde ise, şehrin en iyi pizzasını yiyebileceğiniz yerlerden biri olacağını söyleyebilirim. Hatta, Divan Otel Grup Müdürü Murat Tomruk’un kalın kenarlı pizza ile alakalı ısrarlı başarısını, burada bir daha görmüş olduk.
Bin 600 yıllık taşlardan 500 yıllık ahşaplara...
İstanbul’un en eski yolunda yeni sanata yürüdüm! Cümle çok saçma gelse de böyle bir şehirde yaşıyoruz. Yedikule Hisarı iki yıldır farklı bir renöve projesiyle hayata geçmeye hazırlanıyor. Aslında bir yandan da etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Aynı Avrupa’da görüp özendiğimiz gibi yaşarken yenileniyor. Tabii bu durumun öncüsü Fatih Belediyesi ve ekibi olduğunu söyleyebiliriz. 14 yıldır kapalı olan Yedikule Hisari belediyenin girişimleriyle, Anıtlar kurulunun proje destekleriyle harika bir restorasyona uğruyor. Hatta şu an 4. Uluslararası İstanbul Trienal’ine de ev sahipliği yapıyor. Ben de bu vasıtayla bu değişimi tesadüfi gördüm.
Şimdilik rezervasyonla içeri girilebiliyor. Tabii Yedikule Hisarı’nın içerisinde en dikkat çeken alan Bizans döneminden kalma altın-bronz kapılar ve 500 yıllık ahşaplar üzerinde hâlâ ayakta kalabilen Osmanlı yapımı Yedikule Zindan Odası. Ben gezerken büyük bir İspanyol turist grubu da buradaydı.
Trienal Yedikule’de
Trienal’in ana konusu olan mekansal katmanlar ve zaman dışı diyaloglar mekanla muazzam eşleşmiş. Hele ki benim de sıkı hayranı olduğum Hakan Yılmaz’ın ‘gate of eternity’ işleri sur zeminine harika yakışmış. Mutlaka yazının başında da belirttiğim gibi Yedikule Hisar’ını bin 600 yıllık Roma Zafer Yolu’ndan adımlamaya başlayarak deneyimlemenizi öneririm.