“Fırtınadan çıktığında, girerkenki senle aynı kişi olmayacaksın!” Murakami’nin söylevini belki de tüm insanlık olarak deneyimlediğimiz zamanlardan geçiyoruz. Pandemi sürecinde kendimizle o kadar çok baş başa kaldık ki; çoğumuz ilk öz eleştirimizi gardırobumuzla yaptık. Ne gereksiz alışverişlerle, hiç kullamadığımız parçalarla şişmiş askılar, raflar!
Yeni normalle eski normal arasında sıkışmış hayatta herkesin ilk yaptığı bu gardıroplara nefes aldırmak oldu. Giymediği parçalardan kurtulmaktan çok daha fazlasını yapan bir akım da var! Profesyonellerle rahatlatılan dolaplarda kişisel renklerinizi ve parçalarınızı buluyorsunuz. Kendi çevremde de bu gardırop detoksunu profesyonel şekilde yapan birçok iş insanı var. Konunun Türkiye’deki uzmanlarından Yeşim Tuncel de danışılan isimler arasında en tanınanlardan... Yeşim Hanım aslında insanların kendi renklerini bulup, daha öz güvenli olacakları kıyafetler üzerinde danışmanlık veriyor. Sizi yorgun, yaşınızdan büyük gösteren renklerden uzaklaştırıp, ten ve saç renginizle uyumlu renk skalaları yapıyor.
Kendiniz yapabilir misiniz?
Bir profesyonelden danışmanlık almadan gardırop detoksu nasıl mı yapılır? Öncelikle dolabın yüzde 20 değişimlerle yenilenmesi daha doğruymuş... İki sezondan fazla giyilmeyen bir parçayla vedalaşmayı bilmek gerekirmiş. Doğru renginizi bulduktan sonra kombinleyip fotoğraf çekmeninizi öneriyor Yeşim Tuncel...
Zoom’a göre giyinin
İş hayatımızın online toplantılar üzerine sabitlenmesi de büyük bir kıyafet kargaşasına sebep oluyor. Ev ortamında olmanın verdiği rahatlıkla tercih edilenlerin, işi ciddiyetsizleştirdiği savunuluyor. İşe nasıl gidiyorsanız, zoom toplantısına da öyle katılmanız gerektiği anlatılıyor. Zoom toplantıları ya da sosyal medya canlı yayınları için kıyafet seçimlerindeki en büyük yanılgı, kendinizi bütün olarak değerlendirmek. Boydan sizi harika gösteren bir kıyafetle, bilgisayar/telefon ekranının karışısında göğüs planından olduğunuzdan kilolu görünebilirsiniz. Özellikle kıyafetlerini etekle tamamlayan hanımlar bu hatayı fazlasıyla yapıyormuş...
Ne bekliyordunuz ki?
Muhtemelen Nusret’in mandalar arasındaki ‘toplantı’ fotoğrafını görmüşsünüzdür. Hepimiz rahatsız olduk bu görselin ardından... Çoğumuz vegan olmayı bile düşünmüştür bir anlığına! Tabii ki sosyal medyanın engizisyon mahkemeleri hemen kuruldu, Nusret’e ağır bir linç başladı. Burada olay Nusret’i kınamak mı, kendi duyarlılığımızın reklamını yapmak mı dersiniz!
Belki de dünyanın en ünlü kasabı Nusret... Bu kimliğiyle aynı zamanda ciddi bir dijital içerik üreticisi. Etleri havada kesiyor, tokatlıyor, tatlı yaparken yumurtayı göğsünde yumuşatıp karıştırıcıya atıyor! Rahatsız edici olsa da adam bu işin şovunda. Tepki çeken fotoğraf otomatik süt sağma tesisinden. Nusret’in burayla pek alakasının olduğunu sanmıyorum. İçerik üretmek uğruna böyle bir kurgunun peşine düştüğü açık! Onu eleştiren sosyal medya engizisyon takımı (!) Japonya Kobe’deki hayvanlara klasik müzik dinletisi verildiği için övücü paylaşımlardan geri kalmıyor. Buradaki Wagyu ırkının yağlanması uğruna bırakın hareket etmeyi, ayaklarının bile yere bastırılmamasınıysa hayvancılıkta ilericilik olarak televizyonlarda ve YouTube kanallarında anlatıyor!