Virüsün bizi izole ettiği şu dönemde, her gün dinliyoruz ballandıra ballandıra anlatılan futüristik sektör değişimlerini... Kendi hayatına sıkışmış insanlık, ruhun dışa vurumu olarak sanat ve müzik anlamında bir dönüşüm yaşıyor mu? Belki de dijital, sanatın gerçek hissini yok ediyor! Online açılan müzelerde yapılan gezintilerde o değerli eserleri ‘değerli’ görebiliyor musunuz? Ya da tişörtüyle size evinden konser veren şarkıcının performansını?
Dijital sanat eseri, belki de sanat dünyasının en büyük tartışma alanı. Okul yıllarımızda geleneksel sanat tarihini savunan eğitmenlerimizin etkisiyle ben de dijitalin karşı cephesinde oldum sürekli... Hangi LED ekran Henri Matisse’in canlı renklerini verebilir ya da silikon kinetik heykeller 500 yıl önceki Michelangelo’nun mermer işleme hissini yaşatabilir mi?
Dijital sanat işlerinin, klasikçilere rağmen hızla konumlanacağının herkes farkında... Sanat dönüşecekse, Yoko Ono’nun kıl üzerine eserleriyle ya da banda yapışmış bir muzla olmayacaktı bu!
VAN GOGH STİLİNİ BİLGİSAYARA ÖĞRETEN TÜRK
Dijital sanatta Türkler’in ayak sesleri hiç de azımsanmayacak kadar kuvvetli çıkıyor. Refik Anadol’un, Los Angeles’taki Walt Disney binasının cephesi için hazırladığı eser hâlâ konuşuluyor. Son dönem dikkat çeken isimlerden biri de medya artist ekibi Under One Minute... Ekibin görsel yönetmeni Hakan Yılmaz’la iki yıl önce tanıştıktan sonra klasik bakış açımı da katarak
eserlerini gözlemlemeye başladım. Görsel anlamda muazzam olan işlerinin sonuncusu ‘Animal Carnival in Starry Night’ tüm fikrimi değiştirdi. Evet; sanatın geleceği dijitalde!
Yılmaz, Vincent Van Gogh’un bence en önemli yapıtı ‘Yıldızlı Geceler’ tablosunu hareket ettiren bir eser yapmayı başardı! Bir Fransız’dan önce bunu akıl edip yaptı... Sanatçı, eseri yapmadan önce ‘Yıldızlı Geceler’in en başından beri hareket ettiği fikrindeymiş. Ama bu fikri dijitale döndürmesi hiç kolay olmamış.
Bilgisayara Van Gogh’un stilini kendi simülasyonlarıyla öğrettiği bir algoritma kullanarak başlamış bu çalışmaya. Başlarda tek bir kareyi görmesi bile günler sürmüş. Bunu yapacak araçlar, işlem gücü ve yapay zekâ konusunda IBM 120 bin dolar’lık bir yatırımla destek olmuş. Ev tipi bilgisayarla bunu bitirmesi minimum 10 yıl sürebilirmiş. Claude Debussy’nin şarkılarını da bilgisayara öğretip, besteci Mehmet Ünal’ın yönetimiyle esere uygulamış. Eserin sınırlı gösteriminde, sanat dünyasından tepkiler çok etkileyici...
Yapay zekâ sanatçıların yerini alacak mı?
Hakan Yılmaz’ı tanıdığım için ve Türk olmasından dolayı bir an olsun ‘yanlı’ değerlendiriyor muyum diye kendimi sorguladım.
Ama bu eser, bugüne kadar gördüğüm en iyi geçmiş-gelecek uygulaması diyebilirim. Peki bunun da ötesi olabilir mi? Bir bilgisayar kendi eserini üretebilir mi? Mesela yapay zekâya, Osman Hamdi Bey figürlerinin önünde Şeker Ahmet Paşa’nın natürmortlarının olduğu, Tanburi Cemil Bey’in besteleriyle bir eser kodu versek? Hep kas gücünün yerine geçecek makinaları konuştuk; sizce sanatçıların yerini yapay zekâlar alabilir mi?