Sosyallikte alışkanlıklar değişiyor, moda olan demode; unutulan da tekrar gündem oluyor. Medyada sosyallik Alaçatı olarak konuşulsa da dinginlik yavaş yavaş Çeşme tarafına kayıyor. Çok değil, 10 yıl önce bunun tam tersini söylerdik aslında. Sakin akşam yemekleri, sessiz plajlar Alaçatı’dayken kalabalık eğlence Çeşme mekanlarında fazlasıyla olurdu. Marina sosyalliğine de bu yansımış durumda. Port Alaçatı’daki popüler mekanların başarısından bağımsız Çeşme Marina’daki sakin anlayışın müdavileri oldukça fazla. Müdavimleri en sevdiği mekanın Çeşme Marina Yacht Club olduğunu söyleyebilirim.
Çok yer verilmeyen müzik tarzlarına ev sahipliği yapmaya çalışan Jazz ağırlıklı sahneleriyle bilinsede iddialı bir mutfağa sahip marka. Mutfağın başında Aylin Güvenek var. Harika da tadım menüsü hazırlamışlar. İpek börülce, deniz mahsüllü mantı, semiz otlu köy salatası, Urla kınalı bamya kızartması gibi muazzam spesiyalleri var. Enginar ve kuşkonmaz eşliğinde yorumladığı Kaya Levreği de oldukça denenesi. Mekanın sahibi Aytunç Peksev ve Engin Sivrioğlu özellikle iyi tedarik konusunda fazla hassaslar. Ege’nin sunduğu tüm doğru ürün fırsatlarını değerlendiriyorlar. Hatta yine sahibi oldukları Kepler’de de sade, ürün odaklı harika bir kahvaltı menüleri var.
Sessiz bir sahil
Beach partİ hareketliliği, üst üste güneşlenmeden sıkılanlar için bir vaha Altınkum bölgesi. Öyle bir durumdaki Çeşme, iyi müzik isteyenler dışında ‘hiç müzik’ tercih edenlerin sayısı da az değil. Dokuz Buçuk Beach bu konseptin en iyi örneklerinden. İyi deniz, sessiz sahil, bohem ambiyans. Mekanla alakalı söylenebilecek tek kötü şey tercih ettikleri kahve! Dinlenmek isteyenlere tavsiye edilir!
Müze hissinde
Yıllar süren renövasyonun ardından geçen ay tam anlamıyla kapılarını açtı Divan Kuruçeşme. İlk kez Milliyet okurları için bu köşeden olacakları yazmıştım. Hayal ettirdiğinin çok çok ötesinde gerçek bir müze hissinde mekan kazandırılmış İstanbul’a. 1100 metrekare sütunsuz binada kazılarla ortaya çıkan tüm eserler kat kat sergileniyor. Büyük salonun zemininde hamamın ‘cehennemlik’ bölümü cam döşemeyle açık şekilde sergileniyor. Divan Grubu bunu kutlama ve anlatma yemeğini Semahat Arsel Hanımefendi’nin himayesinde yapması da ayrı bir değer kattı. Divan Grubu Ceo’su Murat Tomruk kendi anlatımıyla yapıyı bir tarihçi gibi anlatıp tüm konsepti özüne sadık kalarak dizayn ettirmesi şahane. Boğaz kıyIsında bir açık hava müzesini andıran yapı umarım haftanın belli bir günü biletle ziyarete açılır. Özellikle turistler için bambaşka bir deneyim olacağına eminim.
Ronay dokunuşu
Birkaç yıl önce ‘tutmaz’ denilen otel çatıların İstanbul sosyal hayatındaki evrimi bambaşka seviyeye geldi. Eskiden samimiyetsiz gelen otel disiplini özellikle pandemi sonrası misafire ayrı bir güven veriyor. Oteller de restoranlarına farklı bir mekan hissi verecek uygulamalar yapıyor. CVK Park Bosphorus terasındaki Izaka’nın danışman şef olarak Ali Ronay gibi bir isimle anlaşması gibi. Şef burada sade, İstanbul’un dokusuna, tarihine gönderme yapan harika bir menü hazırlamış. Ronay menü konsepti için “Boğaz’a karşı oturduğun zaman gördüğün şehrin yemeklerini yaptık, abartıdan kaçındık” diyor. Lakerda, tarama, yaprak sarma gibi harika başlangıçlar da bu hissi ispat eder nitelikte…