Son ana kadar yapılacağı umudunu verse de, malum şartlardan fiziki olarak ertelenip dijital versiyonuyla başladı Contemporary İstanbul! İki hafta önce apar topar yapılan açıklama sonrası zorlama bir iş beklentisinin altından profesyonel olarak kalktı fuarın yönetimi. Tabii ki fiziki tadı vermedi ama olabilecek en kusursuz haliyle gezginlere açıldı diyebilirim.
İlk karantina döneminde Google, arts&Culture uygulamasıyla dünyaca ünlü müzeleri ücretsiz gösterime açmıştı. Müzeleri daha önce görenler için hiçbir anı canlanmazken, henüz ziyaret etmeyenler için yüksek çözünürlüklü görsellerden farksızdı. Fuarı biraz daha heyecanlı kılan belki de isminden de sebep görmediğimiz eserleri üç boyutlu salonlarda görmek oldu.
Covid-19’un mutasyona uğrama riskiyle tekrar kendini eve kapatmaya hazır dünyada böyle bir dijital fuar beklenilenden de fazla konuşulabilir. Yabancı katılımcı galeriler de bunun farkında. Opera Gallery, dünyadaki 13 farklı merkezindeki üyelerine Contemporary İstanbul’daki dijital odasını açacak.
Nisandan bu yana hazırlık
Tabii ki VIP ön gösterimdeki gör-görül sosyalliği, sanatçıların koleksiyonere gösterdiği statü sanal galerilerde yok. Fuarları gezerken protest, sadece bazı isimleri takip edenlerdenseniz, oldukça başarılı bir indeksleme yapılmış. 13’ü yabancı 37 galeri, 560 sanatçının bin 354 eserinin yüklendiği bu sanal ortam, sanıldığı gibi iki haftada değil; nisan ayından bu yana hazırlanıyormuş.
Sadece 10 kişi izledi!
Fuara gelince; 15 yılın verdiği klasik olma hissinin yanı sıra gelişen eleştiren bir yanı da hep var. Geçtiğimiz sene de aynısı vardı diyen de katılımcıları eleştiren de olacaktır elbet. Şimdilik bu eleştiriler fiziki döneme saklı kalacak belli ki! Fuarla özdeşleşen isimlerden Server Demirtaş’ın kinetik heykeli sanal nasıl konumlanmış diye araştırırken, bir YouTube linkine yönlendirildim. 18’inde yüklenen video, bu yazıyı kaleme aldığım an olan dört gün boyunca sadece 10 kez izlenmesine şaşırdım.
Demirtaş’ın o gerçekçi detaylarını yakından görülmeden pek bir şey ifade etmese de dört günde bu rakamda takılı kalması gerçekten sanatçıya ayıp. Tabii bu ayıbı sanat medyası yapıyor! Özellikle iki yıldır en fazla konuşulan/paylaşılan işler arasında olan Server Demirtaş ne yapmış deyip dijital yayınlarında link verene rastladınız mı?
Türkiye’deki sanat takipçileri sanatçıyı değil; yazı ve yorumların peşinden gittiği bir gerçek. Daha özgür olması beklenilen web tabanlı sanat yayınları her hafta yeni bir Van Gogh, Matisse, Picasso mu buluyor da yılın en popüler sanat organizasyonlarından birini detaylı inceleyemiyor. Demirtaş’ın eseri bu kadar merak ediliyorsa yeni yeteneklerin vah haline!
Kim bu taklitçi?
İstanbul the Lights’la ilgili Refik Anadol’un çıkışı, fuar kadar gündem tuttu. Açıkcası medya sanatlarıyla ilgili bir işte Anadol gibi bir ismin olmaması işin kendini zayıflatır. Ama onun çekilme kararını agresif bir şekilde yapması ne kadar doğru, orası tartışılır! Çekilme kararı, taklit edilmekle ilgili şikayeti, burada sergilediği duruşu tamamlamak için o kişi ya da kişileri de söylemeli. Sanat dünyası bu isimlerle ilgili tahminlere sahip ama kamuoyuna olayı tamamen anlatma mecburiyeti olduğunu düşünüyorum!