Giyim, gıda, spor ve dolayısıya reklam sektörünün en tedirgin hedef kitlesi Z kuşağı. Onların alışkanlıklarına cevap vermek isteyen yöneticiler henüz onlar gibi düşünemiyor, dijital dünyada onların hızına yetişemiyor. Z kuşağının müzik tercihlerinde de rap önemli yer tutuyor. Bu koronavirüs döneminde müzik yapımcıları yine eski ezberlerine, pop yıldızlarına geri döndü. Çünkü anladıkları, konfor alanları bu konu! Anıl Piyancı, Khonktar, Şehinşah gibi birçok başarılı rapçi, Sagopa Kajmer ve Ceza gibi herkesin aşina olduğu isimler kadar tanınıyor. Genç kızların sevgilisi dediğimiz popstarlardan katbekat fazla dinleniyor eserleri... Aslında haklarını tam anlamıyla aldıkları söylenemez. Çünkü sektör onları anlayan nitelikte değil.
Rap, Z kuşağının hız ve sıkılma tutkusunu bire bir karşılıyor. Hit bir şarkının ömrü bu dünyada bir hafta. Duyguların dışa vurumu basit bir aşk ve terk edilmeyle oluşmuyor; günlük hayatın her öğesi şarkı sözü olabiliyor. Trafikte sıkılınca da, akşam arkadaşlarıyla yürüyüşe çıkınca da şarkılara can verebiliyorlar. Sektörde birçok duayen müzik yapımcısı rapçilere yönelse de tam anlamıyla Z kuşağının beklentilerine ulaşamıyorlar. Onlar hâlâ üç yılda biten 10 şarkılı albümlere uygun kurguları devşiriyorlar. Kendilerine her gün beste getiren, sanatçı kaprisleri pek tecrübe ettikleri cinsten olmayan bir gruba uyumlu değiller. Aslında dünyada da bu müzik sektörü kendi değerini içlerinden çıkan abilerinin prodüktörlüğünde yükseltti. Dr. Dre, Puff Daddy ve Jay-Z gibi isimlerin kurduğu yapılarla sektörün içerisinde yer buldular. Rapçilere onların dilinden anlayan, ‘abi’ isimlerin yapımcı olması lazım. Sagopa Kajmer ve Ceza gibi isimler bu işin sanatını icra etmeyi daha çok seviyorlar. Peki Funky C gibi dünya dinamiklerine hakim, çevresi olanlar bu işe girmek için niye cesaretlenmezler?
Z kuşağı rapi seviyor ama bu müzik hâlâ sokaklarda, eski köprüaltında!
TAKSİCİLERE CEO GEREKİYOR
Çok yüzeysel bir bakış açısı ama her mesleğin olduğu gibi taksicinin de iyisi ve kötüsü var. Ama genel algı hep bu kötüler üzerinde. Bu algıda kimse de haksız sayılmaz. Ne olursa olsun haklı çıkan, istediği olan bir güruh taksiciler... Kendileri de bunun gayet farkında ki resmen siyaseti tehdit edercesine açıklamalar yapıyorlar. Taksi plakasıymış, sayısıymış anlamam ama bu iş tamamen hizmet sektörü! Bizi istediğimiz yere götürmekle mecbur bir sektör. Eğer bunu bir yatırım olarak görüyorlarsa işlerine de aynı yatırımı yapmalılar. Gelişen ülkelere bakınca en kötü araba standartına sahipsin, çalışanlarının belli bir kıyafet, düzen disiplini yok, hijyen tamamen kişinin keyfine bırakılmış durumda!
Haydi işin sektör tarafına bakalım! 17 bin küsur plakanın olduğu, plaka başına da 2.5 milyon TL’ye yakın bedelin ödendiği önemli bir istihdam kaynağı bu sektör... Neden böyle bir sektör ‘oda’ yerine CEO gibi profesyonellerle yönetilmez. Dengesiz, antipatik açıklamalar yerine kendilerini doğru anlatması gereken iletişim danışmanları bulmazlar. Evet, Uber vergi kaçıran korsan sisteme benzer bir uygulamaydı. Ama ajansları ve algı yönetimiyle herkesin sempatisini kazanabildi. Taksicilerin bu algılarını düzeltmeleri yetmez, bunu doğru anlatacak dili ve temsili de bulmaları gerek!
ONLINE YEMEK FESTİVALİ OLUR MU?
Hayatımızda her şey online’a dönüyor derken yemek festivalinin de bu şekilde yapılacağını düşünmemiştim. Event dehası Kerem Savaş, pazar günü gerçekleştireceği bu festivalde ünlü şeflerin et pişirme tekniklerini anlattığı bir zoom bağlantısı yapacak. Katılımda aynı ürünlere sahip olmak isteyenlere Biletix’ten giriş linkiyle birlikte pişirme paketleri de satılacak.