2010’lu yıllarda şehrin iyi yemek ve eğlenceyi aynı potada birleştiren mekanları arasında çığır açmıştı Frankie. İddiası, içeriği, hatta sürdürülebilirlikle derdi olan mutfağıyla birçok mekana ilham da olmuştur. Titiz bir çalışmanın ardından Frankie geçtiğimiz hafta tekrar hayatımıza girdi. Bildiğimiz o ‘fine dine’ yorumunu renöve ederek!
Tam anlamıyla olmasa da o bildiğiniz Frankie’yi unutun. Kaya Demirer vizyonunu bu kez markasını dünyaya açma yönünde hazırlıyor. Galataport’taki Frankie’yle de Londra ve Dubai’nin provasını yapıyor. Bütün o mükemmeliyetçiliğinin zirvede olduğu belki de gelmiş geçmiş en iyi Kaya Demirer mekanı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Kartpostallarda gördüğünüz Boğaz manzarasına dahi arkanızı döndürecek harika bir mimari operasyon gerçekleştirilmiş. Mahmut Anlar’ın bir yığın ince detayla kusursuzlaştırdığı mekanın her köşesi ayrı bir ‘date’ masası hissi veriyor. Harika müzikler ve muhteşem ambiyanstan bahsederken markanın en güçlü kasının mutfak olduğunu da söylemek gerek. Şef Melih Demirel iyi ürünün nasıl şef dokunuşuyla sanata dönüşebileceğini her tabakta muazzam sergilemiş. Fener a la plancha, balık pazarı Thai ceviche ve sinarit dilimleri mutlaka denenmesi gereken lezzetlerden. Balık yakasıysa fiyat performans olarak lezzeti ve görseli şehrin en iyisi diyebilirim.
Frankie’nin yeni halinde eskisi gibi canlı müzik yok. Bar çevresinde çok iyi bir sosyalliği DJ müziğiyle vadediyor. Mekanda Demirer’in en büyük yardımcısı grup içerisinde birçok operasyonda yer alan Çetin Kolukısaoğlu var.
D.ream’in birikim katkısı
Frankie’nin bu yeni yürüyüşünde D.ream grubuyla olması ayrıyetten kıymetli. Genelde satın almalarıyla ilgili bir algısı olsa da grup müthiş bir know-how birikimine sahip. Sahada gördüğümüz başarılı ekibin arkasında New York borsasında işlem gören dünya devi bir şirkette rahatlıkla çalışabilecek yetenekte profesyonel bir ekip var. Mesela operasyonlardan sorumlu genel müdür yardımcısı Batuhan Alioğlu! Havada olduğu süre yerdekinden daha fazladır belki de! O birikimleri dünyadaki gelişmeleri markalara muazzam yansıtıyor. Bir diğer görünmez kahraman Binnaz Yiş! Teknoloji geçmişinin verdiği avantajla D.ream’i adeta geleceğe hazırlıyor. Turizm sektöründeki pazarlama ezberlerini bozup bambaşka seviyede bir hale getiriyor.
Refik Anadol’lu brunch
‘Dijital sanat, sanat mıdır?’ tartışmasından geleneksel sanatın ‘gelenek’ olarak nitelendirilmesine çok hızlı evrilmedik mi? Sosyal medya çağının da etkileriyle artık eserin bir parçası olmak onu video olarak görmek herkesin daha fazla ilgisini çekiyor. Bu konuda dünyaca ünlü ismimiz Refik Anadol’un ilk dönem eserlerinden birinin Raffles İstanbul içerisindeki Rocca’da olduğunu biliyor muydunuz. Şehrin en iddialı brunch’larından birinin servis edildiği salonun duvarlarına yaptırıla gömme dijital ekranlarda bu eser sergilenmeye başladı. Anadol’un ihtişamlı çalışmasının yanında Salı Turan’ın devasa iki eseri de salonun girişinde bulunuyor.