16.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
EDA ÜNSÜN
The Beatles, The Rolling Stones, The Kinks ve The Who gibi gruplarla anılan The Animals, kurucusu ve sesi Eric Burdon ile ülkemize geliyor. 75’inci yılını kutlayan Yapı Kredi ana sponsorluğunda, Piu Entertainment ve Atlantis Yapım tarafından, 20 Haziran’da Volkswagen Arena’da konser verecek gruptan Burdon, ilk İstanbul sahnesi öncesinde merak edilenleri CADDE’ye anlattı.
Orijinal müzik gurubunuzu bırakıp Animals’ı kurmanızın sebebi neydi?
Genel geçer şeylerdi... Hayat, kişiler, güçlü egolar, gençlik, ne derseniz. Tüm bunların arasında ben müziğe ve hayranlarıma karşı dürüst kaldım.
78 yaşına giriyorsunuz. Bir müzisyen olarak bu yaşa kadar sağlığınızı korumanızın anahtarı nedir?
Dürüst olmak gerekirse kendimi bir fitness aşığı olarak görmüyorum. Her zaman sağlıklı, Akdeniz diyeti uygulamışımdır. Ama bazen de İngilizler gibi beslenmişimdir. Bu yaşam tarzını seviyorum. Sıkı diyetlerde ya da egzersizleri yapamıyorum. Astım hastasıyım bu nedenle hiç koşamadım, sonuç olarak atletik biri olamadım. Tüm enerjim şarkı söylemeye gidiyor.
‘Amerikan Blues’ müziğe sizi ilk yönlendiren an neydi?
Siyah Amerika dediğimiz Afro-Amerika’dan gelen her tür sound’a, her zaman saygı duydum. Blues ve R&B müzikten, çağdaşım bir çok müzisyenden daha çok etkilendiğimi ve ilham aldığımı söyleyebilirim. Çünkü köklerini, en karanlık ve umutsuzluktan, dürüst ve güzel bir şey yaratmaktan alıyor. Acının üzerinde yükselmekle alakalı bir müzik. İnsan özleminin dürüst bir ifadesi. Vatandaşlık ve sınırların ötesinde çünkü insanlığa hitap ediyor.
‘House of the Rising Sun’ tüm zamanların en sevilen şarkılarından biri... Bu parça nasıl kaydedildi ve ilk hit olmayı başardı?
Müzikteki kahramanlarımızdan biri olan Chuck Berry ile çıktığımız bir turnedeki, tek günlük iznimiz esnasında tek seferde kaydettik şarkıyı. İlk kez bir yerel kulüpte duymuştum. İnsanları hemen harekete geçirecek, mükemmel ve zengin bir melodisi vardı. Seyirci tepkisi çok büyüktü, bu yüzden bir şansımız olduğunu biliyorduk. Bugün hâlâ genç müzisyenler üzerinde büyük bir etkisi var. Her gitaristin, işe ilk başladığında öğrendiği bir şarkı...
Daha önce festivaller, casinolar, arenalar ve konser alanları da dahil olmak üzere her yerde çaldınız. Hangi performans merkezi sizi daha çok memnun ediyor?
Hepsini seviyorum. Küçük caz ve blues kulüplerinde başladım. Orada seyirciyle öyle yakındık ki, alın terlermi bile görebiliyorlardı. Ama elbette binlerce insan şarkı söylemek, onlara mikrofonu uzatmak ve bana nakaratı geri söylemelerini duymak gibisi yok! Sonuç olarak her yerin pozitif tarafları var. Müzik hayattır. Bizi izleyen kalabalık da çeşit çeşit insanlardan oluşuyor...
Ölmeden önce yapılacaklar listenizde başka neler var?
Hayatımı dolu dolu yaşadım ve gelecek için hâlâ planlar yapıyorum. Hatıralarımın üçüncü bölümünü derliyorum ve yakın zamanda yeniden stüdyoya gireceğim. Ölmeden önce yapılacaklar listesini gerçekleştiremecek kadar meşgul bir hayatım var.
Kariyeriniz boyunca ilk kez İstanbul’da sahne alacaksınız. Neler hissediyorsunuz?
Çok heyecanlıyım ve sabırsızlıkla bekliyorum.