16.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
ORKUN BULUR
Özellikle Mikonos’a giden sosyal tayfanın klişesidir ‘Türkiye’de dans edemiyoruz kasılmaktan’ diye! Evet; İstanbul eğlence hayatının sadece tamlamasında ‘eğlence’ var. Bol kasılmalı, alttan süzülen bakışlarıdır en büyük dans figürleri... Mekanları siyah ve bol localıdır. Doğru terim midir bilmiyorum ama iyi anlamda olmayan ‘maço’ stillidir İstanbul eğlence hayatı. Böyle bir şehirde pembe, dişi bir mekanın tutacağını hiç tahmin etmezdim.
Pink Mama şehrin o maço kasıntı haline tepki bir mekan olarak doğdu diyebilirim. Son beş yılda müzikal anlamda şehrin eğlence kodlarıyla oynayan İsmail Alper ve Esra Türker’in ortak konsepti mekan, Klein’ın yerinde Klein’dan farklı bir kitleyi eğlendiriyor.
Bu kadar başarılı bir Klein’ı ekol yapmak yerine, taşıması ve burayı Pink Mama yapmasını İsmail Alper değişen jenerasyona bağlıyor. Her beş yılda bir değişen İstanbul eğlence dünyası alışkanlıklarına, elektronik müziği daha büyük alanlara taşıyıp, içinde Türkçe olan bir eğlence fikriyle yola çıktığını anlatıyor. İletişim dehası Türker’se bu kadar yıl danışmanlık yaptığı bir yığın mekandan sonra ilk kez işletme tarafında bir deneyimde de yer alıyor. Bu konuda Alper, kendisini cesaretlendirmiş. Marka yönetmeyi çok iyi bilen biri olarak Türker kurgulamasını da buna yönelik yapmış.
Mekanı dişi yapma fikrini pembe tonlarla mimar Cemalettin Gökdemir’e harika uygulatmışlar. Gerçek anlamda kadınlar için bir fon etkisi oluşturulmuş. Alper’in ortağı Burak Yön, Eelence zamanındaki Türkçe müzik setleri müziklerine hakim olunsun istenmiş. Türker ise bu setlerin yabancı müzik ağırlığında olmasına onu ikna etmiş.
Demet Akalın çalmıyor
Mekanda müzik olarak ne çaldığından çok, neler çalmadığı ilgimi çekti. Mesela Demet Akalın şarkıları asla çalınmıyormuş! Alper kendi müşteri kitlesinin Akalın’ın şarkılarıyla eğlenmediğini söylerken, “Ben arabamda 2000’lerin başındaki Demet şarkılarını hâlâ dinliyorum” diyor.
Magazin polemiği olacak ama Akalın’ın olmadığı mekanda, Hande Yener şarkıları gırla çalınıyor! Yabancı şarkılarda da ‘Missing’ gibi şarkıların editleri çalınmıyor; yani çöllerin yağmuru özlemesi pek de Pink Mama personasına uygun düşmüyor.
Aklımda kalanlar...
- Tatlı niyetine kahkaha!
Beş yıl önce başında bulunduğum bir yayın için İstanbul’a çağırdığım oyuncu arkadaşım Jonathan Kite’ın, TV ve sinema kariyerini bitirme isteği üzerine uzun uzun konuşmuştuk.
O dönem ‘2 Broke Girls’te Oleg rolüyle tüm dünya onu tanırken, o tek başına sahnede Comedy Club’larda kalabalık sahneler yerine, küçük kitlelere performans hayaline kapılmıştı. O sürede Jonathan, TV kariyerinin yanına bunu başarıyla ekledi.
Türkiye’de benzer bir hikayeye, geçtiğimiz cumartesi Four Seasons Sultanahmet’te şahit oldum. Cumartesi brunch’ının ardından Miray Akovalıgil tatlı niyetine harika bir performans sergiliyor. Esprileri sosyal medya ve güncel hayat üzerine kurması da kahkahalarla çevremizdeki tiplerin tekrar farkına varmamızı sağlıyor.
- Geleceğin şeflerinden...
Aralığın bir ritüeli, yeni yıl daveti yemekleri! En etkilendiklerim geleceğin şeflerinin elinden olandı.
Emel Arslan Güryıl-dız’ın ev sahipliği yaptığı bu yemekte, sanat, iş ve medya dünyasının önünde harika bir iş çıkardı Usla öğrencileri...
Bu yemeklerin en sevdiğim tarafı, mutfağın gelecek trendlerinden de çağrışımlar yapması...
Edindiğim izlenim; bu yıl şefler başlangıç, çorba ve ana yemek ayırt etmeden, pastırmayı bolca kullanacak.