Kuruçeşme'de Reina fırtınası

Efendim, çok hareketli geçiyor yaşamım, çok. 'Atom Karınca' gibi oradan oraya koşturup duruyorum. Zevk aldığımı sananlar yanılıyor, çünkü artık kırk kapının ipini çekmek zevk olmaktan çıktı. Hafta sonları, özellikle de pazar günleri keyif için gittiğim balıkçıda yediğim salata bile yazı konusu olunca arkadaşlarım kafayı işle bozduğumu söylüyorlar. Neyse ki arada bir İstanbul ya da yurt dışı geziler çıkıyor da biraz iş biraz gezi derken rahatlıyorum. İtalya dönüşü kilo aldım ya, günde 120 dakika koşu bandında ter attım. Bir haftada 2 kilo verdim, şükürler olsun. Kendimi ödüllendirmek için de Levent'teki Venge Kebap'a gittim.. Ne zaman gitsem alt salon da üst salon da dolu. Gelenler tanıdık. O gece kavalyem Ali Sayar, Dünya Göz Hastaneleri'nin sahibi Eray Kapıcıoğlu ve Hasan Yılmaz ile gittim. Rezervasyon yaptırmamıştım ama sağolsun, buranın dünya tatlısı işletmecisi Dilek Terzioğlu hemen bir masa ayarladı. Ama siz siz olun, rezervasyonsuz gitmeyin. Venge'nin genç patronlarından Erdem Ataç da oradaydı. Meze olarak ortaya közde patlıcan, gavurdağı salatası, çöp şiş, fındık lahmacun istedik. Ardından da kanat, terbiyeli şiş, Urfa ve Adana kababın da içinde olduğu karışık kebap söyledik. Pidelerin içine kebapları koyduk, araya soğan ve sarmısakları doldurduk, dürüm yapıp bir güzel yedik. Şimdi bu yazıyı okuyan POSTA Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Rifat'ım Ababay'ım çıldırır. Kendisi soğan ve sarmısak kokusunu 1 kilometreden alır. Ve nefret eder. Ama ben bol maydanoz, üzerine de bir fincan soğuk sütle hallediyorum kokuyu. Aklınızda olsun. O gece tanıştığım Eray Kapıcıoğlu'na hayran oldum. Ne büyük müteşebbis öyle! Yaptıkları bu köşeye sığmaz, tam sayfa röportaj olur. Sevgili röportajcımız Arzu'nun dikkatine (Arınel)! Nasıl, beğeniyor musunuz Arzu'nun PAZAR POSTASI'na yaptığı röportajları? Ölmeden mirasıma kondu. Malum, POSTA'nın röportajlarını son bir yıldır ben yapıyordum. Ama Allah'ı var, Arzu başarıyor. Köşe yazıları da hoş. Yine dağıttım konuyu. Venge'nin şefleri Cemal Yalçın ve Orhan Gümüş arı gibiydiler. Bu arada bir masada 'Çocuklar Duymasın'ın yapımcısı ve senaristi Birol Güven ile Tamer Karadağlı'yı gördüm. Çok heyecanlı bir şeyler konuşuyorlardı. Bir başka masada İnci Gazioğlu'nun oğlunun nişanlanması şerefine, Binnur Gazioğlu'nun aileye verdiği yemek vardı. Venge Kebap'ın telefon numarası (0212) 264 07 20.

Geçen kışın en iddialı kulübü olan Kuruçeşme'deki Reina geçen yıl dekorasyonda siyaha ağırlık verirken bu yıl beyazlara bürünmüş. Aydınlık, ferah ve sıcak, hem de sımsıcak bir kulüp olmuş. Ünlü dekoratör Barbara Pensoy imzalı dekorasyonun en büyük özelliği, beyazın metalik renklerle birleşimi ve konforu. Reina'nın 40 kişilik VIP bölümünde ise minimalist çizgiler ağırlıkta. Yemek yenilen localar rahat. Mutfak yine Tevfik Alparslan'a emanet. Mönüde Akdeniz mutfağının yanı sıra Türk yemeklerine de yer verilmiş. Müzik muhteşem. Sevgili arkadaşım Suat Ateşdağlı bence bu konuda rakipsiz. Büyük patron Memo (Mehmet Koçarslan) keyifli bir yer için para harcamış, belli. İşin başında efendiliği, çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile tanınan işletme ortağı Ali Ünal var. Ekip, tabir-i caiz ise canavar gibi. İlk gece sadece patlıcanlı risotto yedim. Yani İtalya'nın özel pirincinden yapılan lapa. Muhteşemdi. Bir gece de yemek sonrası İzmir'den gelen konuğum Kemal Subaşı ile gittim. Kemal, kadın giyimde önemli bir marka olan Kemas'ın genç sahibi. Reina hep havasında. Kışın da yazın da. İzzet Antebi, Murat Aslan, Yağmur Ünal, Barış Yaman, Selma Bezmen ve oğlu Destan, Semiramis Pekkan, Aslı Altan, Emre Kütük, Clio Mutaf, Samim Baki, Ozan Şen ve eşi Bahar, İlhan Kütük gibi isimler o gece Reina'daydı. Reina, her zaman olduğu gibi lezzet, servis, müzik konusunda favori mekanım. Telefon numarası (0212) 259 59 19.

İtalya dönüşü, son çıkan albüm ve kitapları masamda yığılı bulmuştum. Ancak vakit bulup inceledim. Nilgün Belgün'ün 'İçimdeki Kadın'ını bir solukta bitirdim zaten. Bizim Aynalı Meyhane'nin patroniçesi sevgili Ece Aksoy'un kızı, genç meslektaşımız Zeynep Aksoy'un, An Yayıncılık'tan çıkan 'Denizkızı' adlı kitabını okumak üzere kütüphaneme koydum. Bu demektir ki kesin okunacak. Tarzım olmayan bazı kitapları evde tutmayıp hediye ediyorum da. Nitekim arkadaşım olmasına rağmen Medyum Memiş'in 'Cinler Alemi-1'ini hemen gazetenin arşivine hediye ettim. Şu aralar bu tür kitapları okuyamam doğrusu. Zaten son günlerde reflüm azdı. E tabii, dört ay düzenli beslenip alkol almadıktan sonra İtalya'da dağıtırsan olacağı buydu. Ama bu kez hakikaten durum vahim, o nedenle de canım sıkkın. Müzik konusunda da en az bu kadar hassasım. O gün dinlemeyeceğim albümleri de dağıttım. Fakat ANS'nin çıkardığı 'Asmalı Konak Hayat' film müziklerini içeren ve Özcan Deniz şarkılarıyla süslenen CD'yi keyifle dinlemeye başladım. Bir de Metin Şentürk'ün 'Kalpten Kalbe'sini ve Çelik'in 'Affet'ini kimseye vermeye kıyamadım. Metin harika okumuş. En sıkıntılı anlarda Metin'in CD'sini koyun müzik setinize, keyfiniz yerine gelsin. Sanatçı kişiliğinin dışında güzel bir arkadaş da olan Çelik ise hep farklı olmuştur yaşamımda. Çelik için ben de öyle olmalıyım ki CD'sini gazeteye getirip bir de güzel mektup yazmış. Çelik'in albümünde yer alan tüm şarkılar ayrı güzellikte.

İstanbul'daki pek çok ünlü İtalyan restoranında onun imzası var. Tula Karacalidis'den sözediyorum. Tula "Bir süre dinleneceğim" deyip eğlence yaşamından ayrıldı. Ama 24 Aralık 2003'ten itibaren, Etiler Akmerkez'in karşısında hizmete girecek olan yeni İtalyan restoranı Bella Notte'de. Tula bu konuda çok iddialı. Ev yapımı makarnaların, İtalyan mutfağının farklı çeşitlerinin yerli ve İtalyan şaraplarıyla sunulacağı Bella Notte'de servis saat 11.30'da öğle yemeğiyle başlayacak. Ve gece 02.00'ye kadar devam edecek. Akşamları müzik de olacak. Bir gitarist Napoliten şarkılar söyleyecek. Yukarıda belirtiğim gibi son günlerde ders çalışır gibi kitap okuyorum. Ama içlerinde biri var ki beni çok etkiledi. Zaten Türk basınında benzeri yok. Güneydoğu ile ilgili ilk kez böyle kapsamlı bir kitap çıkıyor. Arkeoloji, coğrafya, el sanatları, yemek, kültür, insan portreleri... Elinizden düşmeyecek bu kitabı işin ustası, gazeteci-yazar Azer Bortaçina yazmış. Ben ona 'Kadın Evliya Çelebi' lakabını taktım. Kitap, öykü tadında bir rehber. Oteller, lokantalar, telefonlar, Mardinli kadınların öyküleri... Kitabı okurken gözlerim doldu. Sevgili Yazgülü, Füsun ve ben bu yıl seçim öncesi nabız yoklamak için bu illere gitmiştik. Ama Azer'in kitabını okuduktan sonra en kısa sürede bir kez daha gitmek istedim. Azer bu işi gerçekten iyi biliyor. Eline sağlık güzel arkadaşım. Kitabın adı 'Kültürün Gerçek Tanığı Güneydoğu Anadolu'. Ekin Yazım Grubu'nun son yayını. Kütüphanenizde olması gereken bu kitap bence bir hazine değerinde. Evet, iyi hafta sonu dileklerimle hoş kalın ve hep mutlu yaşayın.