Ajda Pekkan’ın son çıkardığı single’ı: ‘Yakarım Canını’. Volga Tamöz’ün yaptığı

6 farklı düzenleme ve Pekkan’ın yorumuyla insanın içine işliyor şarkı.

Söz ve müziği magazinin yıldız isimlerinden Can Tanrıyar’a ait. ‘Magazinin yıldız ismi’ derken, ‘Televole’yle başlattığı, ‘Uçankuş’la devam ettirdiği magazin kariyerinden bahsediyorum.

Magazinde bir mihenk taşıdır Tanrıyar ama magazinin ünlü olan ya da olmaya çalışan kadınlarının da yıldızıydı kendisi.

En bilinen ilişkisi Petek Dinçöz’le -ki ekranlarda milyonların önünde, Beyaz Show’da evlenmişlerdi.

Haberin Devamı

O zaman hepimiz gülerek izlemiştik bu görüntüleri, gülümseyerek okumuştuk büyük aşklarını anlattıkları röportajlarını.

Ne onca yıllık karısının ne de iki evladının ne hissettiğini düşünmeden.

Alkışlar, alkışlar, alkışlar...

Ah bu alkışlar! İnsanın başını döndüren, ben ne yapsam doğru zannettiren,

şımarttıkça şımartan, özünde kişiyi hayli yalnızlaştıran şakşaklar...

Yaşasaydı kendisi yazacaktı

Can Tanrıyar kitabında ilk eşi Şafak Tanrıyar’ın hakkını teslim ediyor ve kendisine büyük bir aşkla bağlı olan çocuklarının annesinden yıllar sonra ‘içten bir özür’ diliyor.

Bu vicdan muhasebesini de Şafak Hanım’ın günlüklerini - mektuplarını onun el yazısıyla kitaba koyup, onlara yanıt vererek yapıyor. Zaten ‘Yakarım Canını’ şarkısını da Şafak Hanım’ın ‘Yaktığın kadar yakarım canını’ sözlerinden yola çıkarak yazıyor.

Şafak Hanım tüm bu olanlardan sonra çok genç yaşta, ciğerini sarmaşık gibi saran bu aşkla, kanserden vefat etti ve “Tüm günlüğümü kitap yapacağım. Sen de bedeniyle değil, kalemiyle ünlü olan bir kadının kocası olacaksın.

İnsanlar senden tiksinecek ama böyle bir kadınla 15 yıl yaşayabildiğin için biraz saygı duyulacaksın. Belki o rezil imajın silinmiş olur Koçum” dediği için, Tanrıyar da yıllar sonra onun bu dileğini ‘zor da olsa’ yerine getirdi.

Vicdan er geç hesap sorar

Can Tanrıyar, tüm içtenliğiyle itiraf ediyor kitapta zaten suratına tükürülmesi gerektiğini ama ben hiç oralarda değilim. Yansın canı şimdi, hakkıdır. Vicdanı geç de olsa sızım sızım sızlamıştır ki bu da onun vereceği bir hesaptır.

Haberin Devamı

Ben Şafak Hanım’a çok üzüldüm.

Sabahlara kadar camda kocasının sazdan sözden dönmesini beklemesine... “Öyle özledim ki sevilmeyi” cümlesiyle, bir gün olsun onu sevsin diye umut etmesine... Gece insanı içine alacak kadar üzerine gelen duvarlara ve yalnızlığına isyan bayrağı açmasına... İkiyüzlü insanları, rüzgar nereden eserse oraya yanaşanları dost sanmalarına... Kendisini eksik hissetmesine, hep yarım kalmasına...

Tanrıyar’dan (o dönem için) hâlâ kendisine ‘saygın’ ve ‘seven’ bir koca, çocuklarına ‘iyi bir baba’ çıkarmaya çalışmasına...

Sadece seven insanda olan, bitmek bilmez umuduna, hayal kırıklıklarına...

Değer mi bu adamlara?

Sırf Şafak Hanım değil ki... Yok mu etrafınızda sabırla, sebatla, umutla ve aşkla bekleyen kadınlar... Bir gün hatasını anlayıp ‘sevdiğinin’ geri döneceğini ümit edenler...

Değer mi yahu bu adamlara!

Bırak kime gittiyse gitsin, bu saatten sonra senin olsa ne fayda! Herkes kendi layığını bulur hayatta. Olan size oluyor, anlasanıza…

Haberin Devamı