‘Boşanacaklar’ söylentileri ayyuka çıkan ama bunu henüz duyurmama kararı almış ünlü çiftler ne yapar? Çoğunlukla, giyinip süslenip, gazetecilerin de olduğu bir mekana gider.

Orada el ele, kol kola şakalaşır, birbirlerine sevgi dolu bakarken gazeteciler de ‘tesadüfen’ fotoğraflarını çekivermiş olur. Varsa, yanlarına çocuklarını da alan bu çiftler için ertesi gün gazetelerde şu haberin yeri çoktan hazırdır: “Boşanacakları konuşulan ünlü çift, mutluluklarıyla düşman çatlattı.”

Buradaki düşman kim, onu hiç çözemedim ama algı yönetiminin en geçerli yollarından biri görsellik; onu biliyorum.

Haberin Devamı

Görselliğin de en etkili yöntemi, verilecek mesajın anlaşılır ve açık olması.

Algı değiştirme

Bir fotoğrafa bakarsın ve o fotoğrafta ne anlatılmak istiyorsa çoğu zaman onu tam da öyle alırsın. “Mutluyuz” diyorlarsa evet, karşımda bir mutluluk fotoğrafı var ve tabii ki “Ayrılacaklar” diyenler de hep o yalancı gazeteciler!

Eğer toplumsal algıyı iyi yönetebiliyorsan, sırtın yere gelmez. Bu konuya en iyi örnek, iki gün önce Danimarka’dan geldi. Sığınmacılar için, Orta Doğu gazetelerine “Ülkemize gelmeyin” ilanları veren, hatta Türkiye’ye, “Ülkenizden geçişe izin vermeyin, sizde kalsınlar biz de size para yardımı yapalım” türü önerilerde bulunan Danimarka, bir anda sığınmacı dostu oluverdi.

Özenle seçilmiş

Tüm dünyaya servis edilen, yakışıklı, genç, sevimli Danimarka polisiyle dünya güzeli sığınmacı çocuğun, otoyola oturmuş oyun oynarken çekilen fotoğrafları görenlere “Vay be, insanlık ölmemiş” dedirtti. Üstelik bu fotoğraf için özenle seçilmiş polise dünyanın dört bir yanından, iyiliğe aç kadınlar tarafından evlilik teklifi yağdı. Bingo! Danimarka imajını düzeltti.

Büyük prodüksiyon

Aylan’ın minicik cansız bedeni Bodrum kıyısında fotoğraflanıp, önce vicdanları sonra da toplumları ayağa kaldırmasaydı üzerine de Macar kameraman Petra Laszio sığınmacı çocuğa tekme atmasaydı ne Danimarka bu prodüksiyonu yapardı ne de Macar polisinin Suriyeli bir çocuğa uzattığı bisküvi, sosyal medyada dünya gündemine girerdi.

Haberin Devamı

Siz siz olun, her gördüğünüze inanmayın; çünkü çoğu, algı değiştirmek için itinayla hazırlanmış dev bir prodüksiyon...

BU ARALAR...

Canım sıkkın, bu topraklarda yaşayan herkes gibi...
Bu dönemde kendi adıma çareyi, ayarsızlığın, sahtekârlığın cirit attığı sosyal medyadan olabildiğince uzak durup; kitaplara sarılmakta buldum.
Çok sevdiğim arkadaşım Oben Budak’ın yazdığı ve “Bir günde bitirirsin, kafan dağılır” dediği ‘Falan Filan’ serisinin üçüncü kitabı ‘Büyük’e başladım. Kolay okunan, neşeli bir kitap.
“İnsanların iç dünyalarına ışık tutuyor” diyor Budak romanı için. Gerçi okurken, “Bu dünya benden uzak olsun” demedim değil ama müthiş güzel tespitleri var karakterler üzerinde.
Tanıdık çok
Kelimeleri harflere indirgeyerek mesajlaşan, örneğin, “Kendine iyi bak” demek yerine ‘kib’, “Seni çok seviyorum” yerine ‘sçs’ yazan yarı kıro, yarı tiki kendi dilini oluşturmuş gençlerden tutun da sosyal medya kullanımını bir çeşit ‘eski sevgiliye duyuru panosu’ sananlara kadar rahatsız olduğumuz ne varsa onları ti’ye almış Budak.
Konuşurken iki lafın arasına mutlaka bir İngilizce kelime sıkıştırmayı marifet sanan züppeler de burada...
Eğlendim okurken, tanıdık çok kişiyi bu kitapta başka başka isimlerle görmek de güldürdü beni...