23.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
Şükran Pakkan
İki Elif Ilgaz var; biri hastanede, diğeri ekranda... Doktor olanı, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi, Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde nöroloji uzmanlığını, Gottingen Üniversitesi, Washington Hospital Centre, New York State University‘de stajını yaptı, Acıbadem Hastaneleri’nin nöroloğu ve başağrısı ünitesi sorumlusu. Televizyondaki ise; tıp fakültesi öğrencisiyken bir yandan şarkıcı olma hayali kuruyordu. “Türkiye güzeli” yarışmasına da bu yüzden katıldı. İkincilik tacını takınca gelen sunuculuk teklifini değerlendirdi; Türkiye’nin en çok tanınan ana haber spikeri ve programcılarından biri oldu.
Bu koşuşturma arasında, önceki yıl âşık oldu, sessiz sedasız evlendi, hemen hamile kaldı ve 37’sinde anne oldu. Bu süreçte, ne hastane nöbetlerini, ne de ekrandaki işini aksattı. Hatta bu dönemden bir de kitap çıktı: “30’lu ve 40’lı yaşlarda gebelik”. İçerisinde ileri yaşta hamile kalan kadınlara ilişkin kolay kolay bir arada bulunmayacak bir dolu bilgi var, riskler, uyarılar, öneriler... Ama en önemlisi kitabın kapağında kocaman karnıyla gülümseyen, huzurlu ve o bilgiç kadının güç veren fotoğrafı...
Doktor olma hayali olan bir genç kızın, güzellik yarışmasında ne işi vardı?
Ailem de bu isteğime çok şaşırmıştı. Doktor ailemin uzmanlık eğitimi nedeniyle bulunduğu Almanya’da ve o kültürün etkisiyle, iki kültürlü büyüdüm. Bu yüzden, çift meslekli olmak benim bilinçaltımda varmış, iki çocuk istemem de belki bu yüzdendir. Zaten nörolog olduktan sonra bilinçaltımı daha iyi anladım. Tıpta okurken de müzikle ilgileniyordum, belki yarışmayla bu istediğimi gerçekleştiririm diye düşündüm.
Şarkı mı söylüyordunuz?
Caz solistiydim ve Antalya’da sahneye çıkıyordum. Müzik eğitimi aldım, nota bilirim, piyano çalarım.
Güzellik yarışması nasıl bir kapı açar diye düşündünüz o halde?
İstanbul’a adım atmakla beraber müzikle ilgili bir şeyler yaparım diye düşünmüştüm. Ancak gördüm ki, müzik benim tıp hayatımı çok etkileyecekti, konser için nöbetinizi iptal etme imkânı yoktu.Yarışmadan sonra teklif üzerine sunuculuğa başladım, ana haber spikerliği yaptım.
Ekranda olduğunuz dönem, bir yandan da hastanedeydiniz yani...
Tabii, bir yandan ekrandaydım, bir yandan Haydarpaşa Numune’de nöbet tutuyordum, gece yarısı muayenelerim oluyordu, gündüz canlı yayınım. Bir saat uykuyla çalıştığım çok günler oldu.
Hastanede bir popüleriteniz var mıydı?
Hiç, çünkü beni doktor önlüğüyle kimse tanımıyordu.
Güzel doktor olmak bir avantaj mı?
Sıfır! Hatta önyargıya bile neden olmuş olabilir. “Medyanın içinde, tacı var, buradaki mesaisini aksatacak” diyenler oluyor. Ama kaygı zamanla ortadan kalkıyor. Doktorluk disiplinsizlik, aksaklık kabul etmez. İşini bir gün hafife almanı bile kaldırmaz.
Peki ya medya? Niye iki ayrı stresli işi bir arada sürdürme çabası?
Birbirlerine çok benziyor, aynı ciddiyet, sorumluluk ve disiplini göstermeniz gerekiyor.
Çok tanınan bir yüz olmanıza rağmen, hiçbir zaman özel hayatınızla gündemde olmadınız. Benzer örneklere nazaran farklı olmanızın nedeni nedir?
Aslında hiç görünürde olmayıp, çok başarılı kariyere sahip birçok Türkiye güzeli var. Ben de onlardan biriyim, TV kariyerimde branşlaştım, doktorluğum devam ediyor, en değerlisi aile hayatım çok düzenli hale geldi. Geldiğim nokta itibariyle çok mutlu ve huzurluyum.
Nasıl tanıştınız eşinizle?
Karşılaşmamı engelleyen inanılmaz yoğun bir tempom vardı aslında. Uykusuz, nöbetlerde geçen bir doktorluk hayatım var. Beş yıl boyunca aynı hastanenin çatısı altındaymışız ama eşimi hiç görmemişim. Bir proje nedeniyle bir araya geldik ve ondan sonra görüşmeye başladık.
Hemen mi bebek istediniz?
Eşim de, ben de çok fazla arzu ediyorduk, ayrıca beklemenin ve yaşın getirdiği daha büyük riskler olacaktı.
Hamile kalınca, “Bunca yıllık düzenim, kariyerim riske girdi” gibi endişeleriniz oluştu mu?
Ben şunu düşündüm; artık kariyerinde belli bir noktaya geldin, nöbetlerini tuttun, TV’de belli bir yere geldin, mesailerini tamamladın. 20’li yaşlar günde sadece üç saat uykuyla geçirdiğim yıllardı, ama 30’larımda çok daha farklı bir hayat kurmuştum ve bu
değişime hazırdım.
35-40’lı yaşların en büyük avantajı nedir?
Olgunlaşmak, iç çatışmalarını halletmiş olmak. Kendinden vazgeçmeye hazırsın. İhtiyaçlarını erteliyorsun. Bebek sahibi olmak için en ideal yaşlar ama bedenen değil. Riskleri öğrenmek gerekiyor ve çok dikkat etmeniz gereken aşamalar oluyor.
Nasıl bir hamilelik geçirdiniz?
Çok motiveydim, çalıştım, moralim çok yüksekti. Bebeğin nasıl emzirileceğini, yıkanacağını öğrendiğim kurslara gittim. Beslenmemle ilgili destek aldım, bir dönem çok hızlı kilo aldım ama toplamda 16 kiloda tamamlamayı başardım. Haftada altı gün yürüyüş yaptım.
Aynaya baktığınızda nasıl bir kadın görüyordunuz o dönem?
Bence eşinizin sizi nasıl gördüğü önemli. Ben çok şanslıydım, doğum sonrasında bile beni hep güzel bulduğunu söyledi, iltifatlara boğdu. O yüzden minnettarım, kendimi iyi hissetmediğim, şişkinliklerimin çok arttığı, vücudumun deforme olduğu dönemlerde dahi bana çok güzel bir ayna tuttu.
Siz de doğum sonrası depresyon yaşayanlardan mısınız?
Bebek üzüntüsü denilen bir sendrom var, “Bu kadar güzel bir şey yaşadım ama sevinemiyorum” denildiği bir dönem. Üzüntü, iştah kaybı oluyor. Bende iştah kaybı oldu, öyle ki 10 gün boyunca hiçbir şey yemedim, annem zorla su içirdi. Hamileliğim de bitmeyecek gibi gelmişti. Hatta son ayımda gidip yaz kreasyonundan giysiler almıştım. Ama toparlıyorsun sonuçta.
Doğum oldu, izin bitti, sonra?
Elinde süt pompasıyla dolaşan çalışan bir kadın oldum. Dört ay sonra hasteneye döndüm, nereye gitsem, “Bir saniye pompalayıp geliyorum” demeye başladım.
İkinciyi düşünüyor musunuz?
2-3 yıl ara vermek doğrusu, sonrasında istiyoruz, en azından cesaretimiz var.
İleri yaş gebelikler için kitap yazdı
Sosyal medya fenomeni Aleyna Dalveren, geçtiğimiz akşam evlendi. Aşiret düğünü yapan ismin sosyal medya paylaşımları ağızları açık bıraktı. İbrahim Tatlıses ve Şafak Sezer de kilolarca altının yarıştığı düğüne katıldı.