25.03.2012 - 20:06 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN/senem.aydin@milliyet.com.tr
Sesiyle olduğu kadar oyunculuk yeteneğiyle de adından söz ettiren Ateş, “Şarkı söylemek, sahnede olmak, hikayemi anlatabilmek benim için çok önemli” diyor
* Sizi tanıyarak başlayalım röportaja...
İzmir’de doğdum. Küçüklüğümden beri Ajda Pekkan hayranıyım. Televizyonla konuşurmuşum kendi kendime, “Anne bak o da bana bakıyor, o da beni seviyor” diye. Bütün hayatımı Ajda Pekkan şekillendirdi. “Ben de şarkıcı olmalıyım” dedim. Şan dersleri almaya başladım ve opera yeteneğim ortaya çıktı. Dokuz Eylül Üniversitesi konservatuar bölümüne girdim. Kontrtenor olmak istiyordum. Ama konservatuarlarda bu bölüme yönelik bir müfredat yoktu. Bir sürü okul değiştirdim; Mimar Sinan, Yıldız Teknik Üniversitesi... Sonra üzülerek operayı bıraktım ve tezgahtar olarak Ada Müzik’te işe başladım.
* Sonra...
Şarkı söyleyerek müşterilere CD satmaya çalışırdım. Bir gün Murat Daltaban geldi. Ona bir sürü CD dinlettim, bir yandan da kendimden bahsettim. Altı ay sonra işten ayrıldım ve bir gün Cihangir’de Murat Daltaban’la karşılaştık. “Ben de sana gelecektim” dedi. “5. Sokak Tiyatrosu’ndan Mustafa Avkıran ve Övül Avkıran ‘Neos Cosmos’ isimli bir oyun hazırlıyor. Kontrtenor arıyorlar, gelir misin?” dedi, ben de “Tabii” deyip gittim. Bir yıl sonra sahnelemeye başladık. Turne kapsamında gittiğimiz Zürih Tiyatro Festivali’nde oyunu dört kere sergiledik. Ve festivalin özel performans ödülünü kazandım.
* Bu ödülle birlikte hayatınızda neler değişti?
Hayatımı tamamen değiştirdi. Oradan burs aldım ve Avrupa’da kendi seçtiğim bir okulda okuma şansını yakaladım. Bir yıl İsviçre’de ses eğitimi aldım. Türkiye’ye döndüğümde İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na kontrtenor bölümü açılmıştı. Güzin Gürel’le çalışmaya başladık. Hâlâ devam ediyor okul sürecim, mezun olmama iki yıl var.
“Dansöz gibi oynuyorum”
* Garajistanbul’un bir parçası olduğunuzu söyleyebiliriz...
Evet, oluşumun en başından beri varım. 5. Sokak Tiyatrosu’ndan sonra Mustafa Avkıran burayı açmaya karar verdi. Evim gibi.
* İki ayrı gösteriyle seyircilerin karşısına çıkıyorsunuz. Öncelikle ‘Kafası Karışık Kontrtenor’dan bahsedebilir misiniz?
Bütün şarkıcılık serüvenimle ilgili bir proje bu. Hayatımdaki kırılma noktalarını anlatıyorum. Sahnede sürekli kostüm değiştiriyorum. Repertuarın da şöyle bir garipliği var. Dümbelekler çalmaya başlıyor ve ben dansöz gibi oynuyorum. Sonra birden Carmen söylemeye başlıyorum. Onu ‘Bağdat Yolu’na bağlıyorum. Sezen Aksu’dan bir şarkı söylerken, Kayahan’dan ‘Mor Menekşe’ye geçiyorum. Tam kafası karşık kontrtenor’u anlatan bir repertuarım var. Beş kişilik bir orkestra bana eşlik ediyor, ‘kalp kırmayan erkekler orkestrası’. Aryalar, cazlar hepsi birbirine girmiş. Bir operacı olarak pop şarkıları söylüyorum. Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Yıldız Tilbe... O divalardan şarkılar söylerken, şahit olduğum hikayelerini de anlatıyorum. 60-70 ve 80’lerden de parçalar var. İstediğim şarkılar, istediğim kostümler... Benim cennet projem bu.
* ‘Feminen de Cabera / Edepsiz Varyete’...
O kaberede Marilyn Monroe kılığında sahneye çıkıyorum. Murat İpek’in yazdığı bir hikaye. Galatalı Melahat’ın kulübünde yakışıklı bir DJ, bir dansçı, şarkılar, kahkahalar... Ben Şilşila Tenay rolündeyim, şarkılar söylüyorum. Aynı zamanda küçük skeçler oluyor. Çok eğlenceli bir iş.
* Seyircilerden gelen geri dönüşler nasıl?
Kemik bir kitlesi var, onlar sürekli geliyor garip bir şekilde. Bir yıldır devam ediyor bu proje. Seyirci benim samimiyetimle bir bağ kurmuş durumda. Çok güzel vakit geçiriyorlar; eğleniyorlar, şaşırıyorlar, gülüyorlar... Aryayı çok yabancılaşmamış haliyle dinliyorlar.
“Yıllarca psikolog psikolog dolaştırıldım”
* Hayal ettiğiniz yerde olduğunuz düşünüyor musunuz?
Bu bir süreç. Son noktam yok. Şarkı söylemek, sahnede olmak, hikayemi anlatabilmek benim için çok önemli. İnsanları duygulandırmak ve aynı zamanda onların karşısında duygulanabilmek... Bunlar benim motivasyon noktalarım. Hazırlığı devam eden bir albüm projem var. Herhalde sonbahara çıkmış olacak. Sözler bana ait. Birkaç cover şarkı var. Murathan Mungan ve Mehmet Bilal’in sözlerini yazdığı birer şarkı, bir Fikret Kızılok şarkısı ve Yıldırım Türkerin sözleri olacak albümde.
* Seçimlerinizi aileniz destekledi mi?
Küçükken “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorduklarında, bir diğer cevabım da “Dansöz olmak istiyorum”du. ‘Azize’ şarkısını duyunca başlıyormuşum oynamaya. Hemen psikoloğa götürdüler tabii. Yıllarca psikolog psikolog dolaştırıldım. Yıllarca beni anlamaya çalıştılar ve sonunda anladılar. Hep de destek oldular. Ama hiçbir şey kolay olmuyor. Benim için zor bir süreçti.
“Boynumda Ajda Pekkan dövmesi var”
* Hayranı olduğunuz Ajda Pekkan’la tanıştınız mı?
Billur Kalkavan tanıştırdı ama çok da tanıştık sayılmaz. Etrafı kalabalıktı. Onu görünce kala kaldım, konuşamadım. Boynumda dövmesi var. Billur gösterdi ona dövmeyi. Ben de sesim titreyerek “Sizi seviyorum” diyebildim. Çok özel bir kadın benim için. Sadece dinleyerek çok şey öğrendim ondan.