13.01.2018 - 18:19 | Son Güncellenme:
Gupse Özay'ın, Posta Gazetesi'nden Oya Çınar'a verdiği röportaj şöyle:
Kadınlar gittikçe estetik meraklısı olurken siz Instagram’a beyaz saçlı halinizi bile koyuyorsunuz...
Doğallık büyük bir özgürlük. Kız çocuklarına doğal görünmekten korkmamaları gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Özgüvenle de ilgisi var. Tüm genç kızlara sesleniyorum: Her zaman biblo gibi olmak, kusursuz görünmek zorunda değilsiniz.
Ama bu kez de sevgiliniz Barış Arduç’un hayranları yakışmadığınızı söylüyor, kırıcı yorumlar yapıyor...
Çünkü ben güzellik kaygısını tersine çeviriyorum! Çocuklar beni seviyor ama o ergen kesim beni görmek istemiyor ve reddediyor. Valla gülüyorum hallerine. Keşke doktora gitseler, orada bana abuk subuk yorumlar yapacaklarına.
Bu kadar beğenilen bir erkekle olmak sinir bocuzu oluyor mu?
Popüler olduğu için değil ama sürekli ilişkimizin merak uyandırması, konuşulması sinir bozucu. Stres yaratıyor. Aşkın çirkin/güzel, popüler/değil diye bir hesabı olmaz ki. Öyle denk geldi ve aşık olduk. Ne yapalım yani.
'Kontrol manyağıyım' demişsiniz. İlişkinizde de öyle misiniz?
Her türlü ilişkimde öyleyim. Yapımla ilgili.
İnsanlar bu ilişkide en çok neden rahatsız oluyorlar?
Mutlu, aşık ve başarılıysan, karşıdaki mutsuz ve bedbaht bir insan için rahatsız edici olabiliyorsun. Bu durum onları, “Sen de mutsuz olsan da bir rahatlasak” durumuna itebiliyor. Bana gelen saldırı ve eleştiriler genelde bu yönde. “Ölsen de kurtulsak” diyorlar herhalde. Hahaha!
"BÜTÜN MİMİKLERİMİ KULLANMAKTAN ERKEN YAŞLANDIM"
'Zeliha' için çirkinleşmekten hiç çekinmediniz…
Yeni nesil güzel olmazsa hayatta hiçbir şeye ulaşamayacağını düşünüyor. Filme başlarken özellikle çocuklara benzeyen bir tip yaratmak istemiştim. O dönem tombuldum. Sonradan onu güzelleştirme klişesine düşmeyişim de özellikle yapılmış bir tercih.
Evet, genelde filmlerdeki ‘çirkin kız’ sonradan güzelleşir...
Bana da, 'Hadi artık güzelleşsin' dediler. Ben de 'Hayır, böyle bir insan var ve böyle de mutlu' demek istedim. Sürekli kamerada nasıl gözüktüğünü düşününce oradan gerçek bir oyunculuk çıkmıyor. Ben de kendimi tebrik ediyorum bu konuda. Mimiklerimi sonuna kadar kullanıyorum. Erken yaşlandım bu yüzden. Hahaha!
"GÖZ GÖZE SÖZ VERMEK DAHA ANLAMLI"
Evlilik için ne söylersiniz?
Şu an evlilik diye bir kurum olmasaydı ve bana, ‘evlilik’ diye bir kurum oluşturacağız deselerdi, “Ya ne gerek var” derdim. Ama şimdi toplumların kabul ettiği, anne babalarımızın ve akrabalarımızın uygun gördüğü bir şeyin tersini yapmak da mantıklı gelmiyor.
Bu da biraz toplum baskısına boyun eğmek değil mi?
Öyle görünüyor ama değil. Bu bir seçim. Bir yere imza atmak yerine göz göze söz vermek daha anlamlı olabilir. Ama toplumun tam tersi hareket etmek benim dışımdakileri üzecekse atarım o imzayı yani. Sorun değil.
"ZELİHA ŞİMDİ İŞİNİN PEŞİNDEN KOŞUYOR"
Hülya Duyar, siz filmde Zeliha’nın arkadaşı Fatma’yı canlandırıyorsunuz...
Hülya Duyar: Senaryo ilk geldiğinde klasik bir komedi bekliyordum açıkçası. Gupse şaşırttı beni. Kız çocuğunun her şeyden önce işine ve kendine sahip çıkması gerektiğinin altını çiziyor.
Gupse Özay: Evet. Kız çocuklarına, 'Aşktan ve evlilikten öncelikli dertlerimiz var bizim' diyoruz. İlkinde aşkın peşinden koşuyordu. Şimdi, 'Yav bir dakika! Benim önce kendimi mutlu etmem lazım' diyor.
H.D.: Sadece aşk ve ilişki bizi doyurmaz. Kendim de 25 yıllık evli ve mutlu bir insan olarak söylüyorum. Önce mesleğim gelir. Bunu eşim de bilir.
İlk filmde yoktu bir sosyal mesajınız değil mi?
G.Ö.: Yoktu. Hatta ilkini izleyince 'O cinsiyetçi şakaları niye yapmışım' diyorum. Arada ben de büyüdüm. Feminist bir kadın oldum.
"GENÇLERİN TEK AMACI İYİ BİR KOCA"
Filmdeki söyleminiz düzene çomak sokmak gibi biraz...
G.Ö.: Yeni nesil hayatta tek amacı iyi bir koca bulmakmış gibi hareket ediyor. 'Evleneyim, çocuk yapayım' Eee? Kendini nasıl var edeceksin?
'Kocacım, kocacım diye dolaşan kadınlardan olmayın' diyorsunuz...
H.D.: Aslında gayet de, 'Kocacım kocacım' diyelim yani. Hahaha! Ama hayatınıza bir erkeğin girmesi hayatın başka alanlarının durması anlamına gelmemeli.
Sizin ‘beyaz atlı prens’i beklediğiniz bir dönem olmadı mı?
G.Ö.: Ben de Türk filmlerindeki aşkları izleyip iç geçirdim. Beyaz atlı prensi bekledim. Üniversiteye başladığımda, “Ne oluyor ya?” dedim. İstanbul’a geldiğimde artık tamamen, “Güçlü kadın olmalıyım” durumuna geldim.