Edebiyat dergileri ve kitap eklerine göre, bütün yeni çıkanlar ‘okunmaya değer’... Sosyal medyada yazılanlar da olmasa, neredeyse ‘bir kitaptan hoşlanmama’ diye bir gerçeğin olduğunu unutacağız

Geçen gün Twitter’da biri, “Kötü kitap yoktur” diye yazınca, sayısız RT aldı. İnanamadım ve anlayamadım; neden? Bir kitabı son derece yalın ve net olarak, ‘beğenmeme’ ihtimalimiz bile olamaz mı? İlla, “Bana hitap etmiyor ama elbette çok kıymetli” tavrı mı takınacağız? Bazen birkaç sayfalık yazı, sırf ‘basıldı’ diye ona ‘kitap’ diyebiliyoruz. Halbuki her basılı malzeme, sırf basıldı diye, ‘kutsal-iyi’ değildir. Nasıl ki her şarkı, her fotoğraf, her film, her gösteri iyi olamazsa; her kitap da iyi olamaz... Anlaşılan, bizde ‘kitap okuyanlar’ olduğu kadar, kitabın kendisi de ‘kutsal’ sayılıyor ve herhangi birinin kötü olabileceği ihtimali bile düşünülmek istenmiyor.
Edebiyat dergileri ve kitap eklerinde gördüğümüz, “Okumaya değer”, “Bilgilendirici bir kitap”, “Mutlaka kütüphanenizde olmalı”, “Hoşunuza gideceği kesin” gibi kalıplara o kadar alışmışız ki, hangimiz tahmin edebilir, “Okumaya değer” lafının aslında “Vakit harcamanıza değmez” anlamına da gelebileceğini? Zor! Eleştirmenin “Okumaya değer” dediği kitabı alır, 20 sayfa sonra vaat edilen atmosferi, üslubu bulamayınca, bırakın okumayı, 5 dakika bile ayırmaya değmeyeceğini fark edersiniz bazen. Zevk meselesidir... Eleştirmen beğenir, siz beğenmezsiniz. Ama eleştirmen de bazen beğenmediği kitapları, aksini yapmayı bilmediği için, yarım ağızla da olsa, över! Ne yapsın? ‘Kötü eleştiri yazma’ diye bir kavramın bizde mevcudiyeti bile olmadığı için, mecbur övecek... Aksinin
mümkün olmadığı bir ‘eleştiri’ dünyası bu. Ama ille de ‘eleştiri’ dünyası!
Kötü eleştiri nasıl yazılır?
Anlıyorum, kimse yazı yazarken karşısındakini kırmak ve üzmek istemez. Ama olumsuz eleştiriyi kırıcı olmadan yapabilmenin yolları da var. Geçen hafta yazar J. Robert Lennon’ın kaleme aldığı ‘kötü eleştiri nasıl yazılır?’ başlıklı makale bu konuya değiniyordu. İşte Lennon’a göre, kötü eleştirinin olmazsa olmazları...
1- Yazarın sadece eleştiri yapacağınız kitaplarını değil, tüm kitaplarını, notlar alarak okuyun.
2- Görüşünüze biraz alçakgönüllülük ekleyin.
3- Eleştiri yapacağınız kitap, yazarın ilk veya ikinci eseriyse, ağırdan alın.
4- Düşmanlarınızın ve arkadaşlarınızın kitaplarını eleştirmeyin.
5- Gerizekalı gibi davranmayın. Kitabın hiçbir şeyinden hoşlanmamış olabilirsiniz. Söyleyecek tek bir iyi lafınız bile olmayabilir. Ama lütfen horoz gibi ötmeyin! Alt tarafı kitap eleştiriyorsunuz, gösteriye çıkmıyorsunuz.
6- Kitap yüzde 5 kötü, yüzde 95 iyiyse; eleştirinizin yüzde 75’lik bölümünde kötü yanlarını anlatmayın.

Haberin Devamı

HAFTANIN NOTLARI

Haberin Devamı

* Marcel Proust’un ‘Kayıp Zamanın İzinde’ serisi, Naxos AudioBooks tarafından sesli kitap haline getirilmiş.
153 saatlik sesli ‘Kayıp Zamanın İzinde’, haftaya cumartesi, 600 dolardan piyasaya çıkacak. Seriyi, internetten de indirebileceğiz.
* Yaşar Kemal’in ‘Çıplak Deniz, Çıplak Ada’ romanı
4 Ekim’de çıkıyor. Elinizde ne var ne yoksa bitirip rafa kaldırmanın zamanı geldi. Yeni Yaşar Kemal romanı için temiz bir sayfa açmak gerek.
* Tanpınar Edebiyat Festivali’nin başlamasına daha bir hafta var ama hangi etkinliğe gideceğimizi şimdiden belirlememiz gerek. Benim favori etkinlilerim, katılımcılarıyla iddiasız ama konularıyla iddialı olan Tanpınar Müze Edebiyat Kütüphanesi’ndeki söyleşiler... Yardımcı olması açısından: www.itef.com.tr/tr/etkinlikler
* Avrasya Maratonu bu sene 11 Kasım Pazar günü koşulacak. Her sene kaçırıyorum ama bu sene Boğaz Köprüsü’nü koşarak geçmenin zevkini kaçırmamaya kararlıyım! Hatta bunun için şimdiden Intersport’un oluşturduğu Running Team takımına katıldım. 100 kişilik ekipte siz de yer almak isterseniz, salı gününe kadar www.intersport.com.tr/tr/runngdty adresine girip formu doldurabilirsiniz.

Haberin Devamı