GERÇEK BiR ROMANTiĞiM

Alman model Christina Gottschalk, 12 senedir mesleği gereği dünyayı dolaşıyor. Modelin son duraklarından biri de İstanbul oldu. ‘Panzehir’ filminde rol alan mankeni yakından tanıyalım istedik...

Modellik kariyeriniz nasıl başladı?
14 yaşındayken Almanya’da bir yarışmaya katıldım ve kazandım. Ödül, Almanya’nın en büyük modellik ajansıyla bir kontrattı. Ardından Paris ve Londra’da başka ajanslarla anlaştım.

Filme nasıl dahil oldunuz?
Tamamen rastgele gelişti. Alper (Çağlar) yurt dışındaki oyuncu/modellik ajanslarında bakınırken, beni senaryodaki Alman kıza yakıştırıp seçmiş. Bana sonradan gösterdiği konsept çizimlerine çok benzediğimi söyledi. Üstelik ısrarcıydı. Senaryoya, konsepte ve filmin atmosferine bayıldım. Bir haftalığına İstanbul’a gelip ekiple tanışınca, bu projeye kesinlikle dahil olmak istediğimi anladım.

İlk oyunculuk deneyiminiz miydi?
Daha önce Amerika ve Avrupa’da birçok reklamda oynadım ama bu benim ilk uzun metraj film tecrübem. Çekimlerden önce yönetmenle haftalarca detaylı olarak çalışmaya başladık.

OYUNCULUK ÇOK ZOR
Peki oyunculuk mu, modellik mi?
Kesinlikle oyunculuğu tercih ediyorum. Fotoğraf çekimlerine kıyasla bir film kamerasının karşısında olmak daha güzel. Bambaşka bir zorluğu var oyunculuğun. Ben de bu yönünü seviyorum.

Filmde görme engelli bir sanatçıyı oynadınız... Ne hissettiniz?
Çok uğraşlı ve zorlu bir roldü benim için. Görmek bir insanın tamamen içgüdüsüne yansıyan bir duyu ve onu kaybetmenin gerçekliğini anlamak hatta hayal etmek çok zor.

Bu role nasıl hazırlandınız?
Beden dilimi değiştirmem gerekti. Boyun hareketlerim, göz takibim durumumu yansıtmalıydı. Diğer duyularıma önem vermem ve görme algımın dikkatini sürekli dağıtmam gerekti.

Çekimler için İstanbul’a geldiniz... İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?
İstanbul bana New York’u çok hatırlatıyor. Biraz daha doğulu, renkli ve dostane bir versiyonu sanki. Türkler çok dürüst, sıcakkanlı ve kaos dolu ama şeytan tüyü olan bu zihniyete aşık oldum.

TÜRK ERKEKLERİ ASABİ VE KISKANÇ

Favori mekanlarınız var mı?
Karaköy’ü çok beğendim. Bebek ve Ulus tepeleri de çok keyifliydi. Sanki bir megaşehirde değil, kuytu güzel mahallelerde gibi hissettim kendimi.

Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aşk bence dünyadaki en önemli şey. Hayatın bilmecesinin anahtarı. Her şey, sevdiğiniz zaman anlamlı.

İlk görüşte aşka inanıyor musunuz?
Ben gerçek bir romantiğim ve hepimizin mükemmel dengimizi eninde sonunda bulacağımıza inanıyorum. Ama bazen ilk tanıştığınızda, o insanı ilk gördüğünüzde; onun ruh ikiziniz olup olmadığını anlayabiliyorsunuz.

Bir erkekte sizi ne çeker?
Güç, bilgelik, hırs, hazır cevaplık. Hele biraz da espri anlayışı varsa... Hayat zaten çok ciddi ve biri sizi ömrünüz boyunca gülümsetebiliyorsa, siz de bağımlısı olmaz mıydınız?

Türk erkekleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Asabi, kıskanç, tutkulu, fütursuz ve çok gururlu.

Bir Türkle birlikte olmak ister misiniz?
Alper (Çağlar) erkek arkadaşım olduğu için sanırım bu, sorunuzun cevabını veriyor.

Dünyayı dolaştım

“Stuttgart’ta doğdum, 26 ya-şındayım ve New York'ta yaşı-yorum, en azından kağıt üze-rinde. Son 12 senedir işim gereği sürekli dünyayı dolaştım, il-ginç insanlarla tanıştım. Dur-madan kitap okuma ve yeni şeyler öğrenme hevesimden dolayı biraz inek sayılabilirim. Teknolojiye ve güzel şaraplara büyük merakım var. Bir yandan da üniversitede ekonomi bölü-münü bitiriyorum. Koşmayı ve doğayı çok seviyorum.”