CaddeFatih Kısaparmak: Ben de halkın bir parçasıyım

Fatih Kısaparmak: Ben de halkın bir parçasıyım

21.11.2022 - 07:02 | Son Güncellenme:

Yaklaşık 40 yıldır sektörde olan Fatih Kısaparmak, samimi ve mütevazı bir hayat sürdürdüğünü söyledi. “Ben de halkın bir parçasıyım. Minibüse ve vapura biniyorum. Hiçbir zaman korumalarla gezmedim” diyen sanatçı, "Bundan da büyük onur duyuyoruz ve yetinmeyi biliyoruz" açıklamasında bulundu.

Fatih Kısaparmak: Ben de halkın bir parçasıyım

SERCAN KISMET - Sanat camiasının duayen isimlerinden Fatih Kısaparmak, ‘Bu Şehir Benden Sorulur’ albümüyle dinleyicileriyle buluştu. 40 yılda 20 albüme imza atan sanatçı, “Nicelik değil nitelik önemli...” diyor. Kısaparmak’la yeni albümünü, kendisi gibi müzikle uğraşan ailesini ve sektörü konuştuk.

Haberin Devamı

Fatih Kısaparmak için 40 yılda 20 albüm az değil mi?

Kişisel albümüm 20 olabilir ama bu süreçte başka sanatçılara, eşime ve oğluma destek oldum. 300’den fazla bestem var. 80 ve 90’lı yıllardaki kaset döneminde her sanatçı, hemen hemen her yıl albüm çıkarırdı. Ben her yıl çıkarmadım. Repertuvarımı ve kendimi tam hazır hissettiğimde albümümü sundum. Nicelik değil nitelik önemli… 

Tüm albümlerinizin sizin için yeri ayrıdır ama son çıkardığınız ‘Bu Şehir Benden Sorulur’ daha özeldir herhalde... Tam bir aile albümü diyebilir miyiz?

Bu albümde çok kıymetli sürprizlerim var. Stüdyoda oğullarım Kaan ve Ozan’la birlikte çalıştık. Ozan bu albümün tamamında bas gitar, Kaan ise hem bağlama hem de buziki çaldı. Kaan ayrıca iki eserde benimle düet yaptı. Kaan’ın dört bestesini seslendirdim ve üç tane parçaya aranje yaptı. ‘Bu Şehir Benden Sorulur’un sözlerini eşim Şebnem yazdı. Aile dayanışması oldu. Aslında en büyük ailemiz olan dinleyicimize güvenerek yola çıktık. Halktan da ilgi görmesi beni çok mutlu etti.

Haberin Devamı
Fatih Kısaparmak: Ben de halkın bir parçasıyım

Çocuklarınızın müzik serüvenini nasıl buluyorsunuz?

Kaan’a el ve yol verdim. Ozan zaten kendi yolunda yürüyen bir müzisyen. İkisiyle de gurur duyuyorum. Şımarmayan, kişilikli ve karakterli genç oldukları için de ayrıca gururluyum. Her ikisi de müzikal anlamda, benim onların yaşındaki olduğum durumumdan çok daha ilerideler. 

Fatih Kısaparmak’ın oğlu olduğu için albüm çıkaran Kaan’dan beklenti çok yüksek. Bu durum çocuğunuzda baskı yaratır mı?

Ünlü ailelerin çocukları sanıldığı kadar avantajlı değil. Tam tersine dezavantajlılar. Ağızlarıyla kuş tutsalar, ‘Falancanın kızı ve oğlu’ diye anılıyor. O gençleri tek başına birey olarak değerlendirmek gerekiyor. Onların şevklerini kırmayıp, motive etmek lazım. 

‘Gençleri beğeniyorum’ 

Bu dönemde şarkıların çabuk tüketildiği konusuna katılıyor musunuz? 

Yapılan işlerin birçoğunu başarılı buluyorum. Hayatın ritmi arttı ve dünyanın ekseni değişti. Yeni kuşaklar meydana çıkıyor. Her şey eskisi gibi değil, hızlı bir süreçteyiz. Bu sadece müzik sektöründe değil, tüm alanda öyle... Gençleri bu noktada kınayamayız, bu dönemde dünyaya geldiler. Kötü örnekler de var ama gençlerin müzik kalitesini beğeniyorum. Kaan’dan önce bazı genç isimlere beste verip, onlara vokalistlik yaptım. Sadece Kaan ile Ozan benim çocuğum değil, tüm gençler bizim ortak paydamız. 

Haberin Devamı

Sanat dünyasında 40 yılı geride bırakıyorsunuz, bu çizgiyi korumayı nasıl başardınız?

Evdeki Fatih ile sahnedeki, stüdyodaki veya dışarıdaki arasında bir fark yok. Doğal yaşıyoruz. Samimi ve mütevazı hayat sürüyoruz. Şeffafız. Eşim ve ben, memur çocuklarıyız. Bundan da büyük onur duyuyoruz ve yetinmeyi biliyoruz. Hırslarımız ve telaşımız yok. Bu insanlar gönüllerinde bize yer ayırdı, onlara layık olmaya çalışıyoruz. Ben de halkın bir parçasıyım. Minibüse ve vapura biniyorum. Hiçbir zaman korumalarla gezmedim.

Fatih Kısaparmak: Ben de halkın bir parçasıyım

40 yılda müzik sektöründeki değişimi nasıl değerlendirirsiniz?

Sekiz kanallı, kayıtlı günleri gördüm. 16 kanal geldiğinde, ‘Vay be ne büyük teknoloji’ dediğimi hatırlıyorum. Şimdi kanal sayısı sonsuz ama teknoloji insanları yalnızlaştırıyor. Teknolojinin iyi tarafını alıp, insani yanlarımızı ıskalamamalıyız.

Haberin Devamı

‘Şöhret tehlikelidir’

300 besteniz var ama neredeyse telif geliriniz olmuyordur. Bu durum sizi üzmüyor mu?

Maalesef bizim ülkemizde hayat pahalılaştıkça, insan yaşamı ve emek ucuzluyor. Uluslararası tekelleşmiş yayın ağı ve onlara bağlı telif örgütleri, bizi maalesef üçüncü dünya ülkesi olarak bile görmüyor. Onların telif ödemeleri bize geçmiyor. Ülke olarak bu konularla ilgili yasaları yeterince güncelleyemiyoruz. Ülke olarak dijital çağı ıskaladık. İnşallah bizden sonraki kuşaklar yararlanırlar. Şartlar değişmez böyle devam ederse ve müzik emekçilerin maddi durumları düzeltilmezse, korkarım ilerleyen zamanlarda yeni parçalar çıkmayacak. Maddi anlamda alamadım ama manevi anlamda çok değer kazandım. Halkımız bizi bağrına bastı, bundan da çok mutluyum. 

Sizin ‘Çağdaş Ozan’, ‘Bay Kilim’ ve ‘Türkü Baba’ gibi lakaplarınız var. Siz kendinizi hangisine yakıştırıyorsunuz?

Bunlar sevenlerimizin gönüllerinden kopan sevgi ifadeleri... İlk konserimde yaklaşık 65 bin kişi vardı ve ‘Allah’ım beni şöhret olmaktan koru’ demiştim. Bu işler çok tehlikelidir. Bana emanet edilmiş bir mikrofon var. Oradan zehir değil; birlik, sevgi ve insanlık onuru gibi güzel mesajlar sunmalıyım halkıma... Her sanatçının sorumluluğu vardır.