01.09.2018 - 10:17 | Son Güncellenme:
“Haberciliğin en altını da en tepesini de gördüm” diyen Buket Aydın, Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence'ye röportaj verdi.
Buket Aydın'ın açıklamaları şöyle:
Bir yandan Milliyet’te pazar röportajları yapıyor, bir yandan haber sunuyor, bir yandan iki üniversitede ders veriyorsunuz. Bu motivasyonu nasıl sağlıyorsunuz?
Hayattaki en büyük motivasyonum da düşmanım da kaybetme korkum oldu.
Kaybetme korkusu derken, neyi kastediyorsunuz?
Kültür Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı mezunuyum. Yüksek lisansımı aynı dalda Marmara Üniversitesi’nde yaptım. Öğretmen olmak istiyordum ama okurken sunuculuğa başlayınca içimde kaldı. Bu sırada üniversitelerden teklif gelince değerlendirdim. Gerçi artık derslere ara vereceğim. Ardından gazeteden röportaj teklifi gelince yazmak bana çok cazip göründü. Bir baktım bir sürü işkoluna bölünmüşüm. Ama “Bırakırsam ne olur” diye düşünürken işte o kaybetme korkusuyla işler içinde boğulmaya başladım.
Peki bu kariyer yolculuğunun ne kadarı mücadele, ne kadarı şanstı?
Hiçbir şey önüme tepsiyle gelmedi. Bursalı bir ailenin kızıyım. Babam elektrik mühendisi. Annem ev hanımı. Babamın oradaki işlerinde problem yaşadıktan sonra İstanbul’a geldik. Burada var olma çabası benim için çok zordu. Sektöre girdiğimde tek bir tanıdığım bile yoktu.
'MEHMET ALİ BİRAND'IN KOLTUĞU'
En başa dönelim. Gazetecilik hikâyeniz nasıl başladı?
İlk olarak Kanaltürk’te staja başladım. O dönem Kerimcan Kamal genel müdürdü. Çok karlı bir günde görüşmeye gittim. Ortaklar Yokuşu’ndan taksi beni çıkarmayınca karlara bata çıka, sırılsıklam olmuş halde kanala girdim. Kerimcan Bey beni görünce “Bu karda gelen kişi her şeyi yapar, haftaya başla” dedi. Stajyer olarak muhabirlerin yanında habere gidiyordum. Haberciliğin en altını da gördüm ve şimdi en tepesini de. Rahmetli Birand’ın koltuğu olduğu için Kanal D Haber bence bu işin en tepesidir. Önemli olan bu noktaya layık olmak, onu da başarabilecek miyim; zamanla göreceğiz.
Demek ki genç yaşta gelen bu başarı dışarıdan göründüğü kadar kolay elde edilmiyor...
Bu algının sebebi belki Kanal D Haber koltuğunda oturan isimlerin genelde erkek ve belli bir yaşın üzerinde olmaları. İlk defa bir kadın geldi ve 33 yaşında. İnsanlar da bunun altında ister istemez bir şeyler aradı. Ancak sabahtan akşama kadar arasalar hiçbir şey bulamazlar. 19 yaşımdan beri çalışıyorum, çok itildim, çok ağlatıldım, çok ezildim; hiç durmadım, tırnaklarımla kazıdım, hak edilmiş bir başarı olduğunu düşünüyorum.
'YILLARCA SON DAKİKA YAYINLARI YAPTIM'
Anchorwoman’lık yapmak için nasıl bir dönem?
Özellikle bir dönem kadın ana haber sunucuları çok fazlaydı; Defne Samyeli, Jülide Ateş, Sonay Dikkaya... Onların hiçbirine laf söylemiyorum ama güzel ya da güzellik yarışmasından gelen, iyi diksiyonu olan, habere çok dahil olmasa da düzgün şekilde okuyan isimlere yeterli gözüyle bakılıyordu. Bu bir süre sonra insanları sıktı ve biraz daha baskın, habere daha hâkim görünen erkek sunucular dönemi başladı. Ama kadın anchor’ların en az erkekler kadar haber hâkimiyeti var ve kadınlar artık ekranda bunu görmek istiyor.
Siz ne kadar haberin içindesiniz?
Ben haberin içinin de içindeyim. Bundan önce NTV’de çalıştığım sekiz yıl boyunca Türkiye ve dünyadaki bütün büyük olaylarda haber sundum. Buna 15 Temmuz darbe girişimi de dahil. Mesela o gece Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘kalkışma’ ifadesini televizyonda kullandığı ilk kişi bendim. Yıllarca son dakika yayınları yaptım. Şimdi de günüm haber okuyarak başlıyor ve öyle geçiyor. Erken saatte kanala gidip, bütün haber toplantılarına girerek akışı ekiple hazırlıyoruz.
Bu dönemde habercilik zor mu?
Devamlı üzücü haberleri sunmak açısından zor. Ama bir açıdan da çok avantajlı çünkü o kadar fazla malzeme var ki. 60 dakika içinde 40 haber giriyoruz.Hangi memlekette bunu yaparsınız?
'İSTEYİP GİREMEDİĞİM HİÇBİR HABER OLMADI'
Basın özgürlüğünün bu kadar tartışıldığı bir dönemde haberin başında olmak sizde tedirginlik ve baskı hissi yaratıyor mu?
Bunun için belki beni mahvedecekler ama ben hiçbir şey hissetmiyorum. Kanal D’de mayıs ayında çalışmaya başladım ve isteyip giremediğim hiçbir haber olmadı. Bir de burada büyük bir reyting savaşı var. Anchor’lar ve haber merkezi çalışanları sabah saat 10.00 olsun, reytingler açıklansın diye bekliyor. Bu sebeple anaakım medya üzerinde bir basın özgürlüğü baskısı olduğunu düşünmüyorum çünkü burada bambaşka bir habercilik formatı sergileniyor.
Peki bir gün karşılaşırsanız... Sansür karşısında tavrınız ne olur?
Direnirim. Eğer haberin yayınlanmasının doğru olduğuna inanıyorsam ve biri bana sansür yapmaya kalkarsa elimden geleni yapar ve sonuna kadar haberin arkasında durmaya çalışırım. Şunu da söyleyeyim, devletin bekasıyla alakalı, gizlilik içeren bilgilerle ilgili haberlerde de başka türlü düşünürüm.
Geçen sene röportaj yaptığımız Ahmet Hakan, haber sunucularının başarısının sırrını karizmatik olmalarına bağlamıştı. Sizce?
Mehmet Ali Birand karizmatik miydi? Değildi. O ekranın en samimi televizyoncusuydu, bu yüzden yıllarca birinci oldu. Bence başarının sırrı samimi olunması.
'KANAL D HABER KOLTUĞU KİMSEYE VERİLMEZ. O KOLTUK HAK EDİLİR VE HAK EDİLEREK ALINIR'
Erdoğan Demirören vefat ettiğinde çok duygulu bir paylaşım yaptığınız. Sizi onun cesaretlendirdiğini yazdınız, o hikâyeyi anlatır mısınız?
Ben, Demirören’lerin sahibi olduğu Özel Ata Lisesi’nde öğrenciydim. Birinci sınıftayken Milliyet’in her sene düzenlediği ‘Liselerarası Müzik Yarışması’na katılmayı kafaya koydum. Okulda bir klavye çalan bir kız ve bir elektrogitarcı buldum. Yarışmaya katılmayan başka bir okuldan da bir baterist aldık. Ben solist oldum ve grubumuzu kurduk. Destek almak için okul yönetimine gittik, bize “Kendiniz ne yapıyorsanız yapın” dediler.
Sonuç?
Kendi çabalarımızla, harçlıklarımızla hazırlandık ve yarışmada ilk 16’ya kaldık. Milliyet finalistleri benim fotoğrafımla manşetten verdi. Rahmetli Erdoğan Demirören o gün gazetede Ata Lisesi ismini ve fotoğrafı görünce okula geldi. Yönetimin bize yardımcı olmadığını öğrendikten sonra beni çağırdı ve “Sana kimse yardım etmediği halde bunu yaptın demek, sana ve grubunuzdaki diğer arkadaşlarına yüzde 100 burs veriyorum” dedi.
Ne güzelmiş...
Yıllar sonra mezuniyetimde ellerimi avcunun içine alıp “Sana hayatımın sonuna kadar tüm şirketlerimin kapısı açıktır ama senin buna ihtiyacın olmaz” demişti. Ben sonra hiç kapılarını çalıp bir şey istemedim. Seneler sonra yolumuz aileyle kesişti. Ama bunun sebebi Demiören Medya Grubu’nun CEO’su Mehmet Soysal’dır. Çünkü benim NTV’de çalıştığım dönem bana Milliyet gazetesinde hafta sonu röportajları yapmamı teklif etti. O vesileyle, birlikte çalışma fırsatımız oldu. Sonra bana Kanal D haber koltuğunu teklif eden de yine kendisidir. Soysal, Demirören Medya içerisindeki tüm kurumların yönetiminde değişikliğe gitti. Kanal D Haber’de de bu değişiklik yapıldı. Bundan daha doğal ne olabilir? Değişim hayatın bir parçası. Ayrıca şunu kimse unutmasın ki ben 14 yıldır bu işi yapıyorum. Beni tanıyan herkes bu işi ne kadar severek yaptığımı bilir. Senelerce gece gündüz demeden devamlı çalıştım. Yaptığım işler, yayınlar ortada. Özetle; Kanal D Haber koltuğu kimseye verilmez. O koltuk hak edilir ve hak edilerek alınır. Ben de bu koltuğa böyle geldim. Bu konuda vicdanım çok rahat.
Adınızı Google’da aradığımda medya sitelerinde karşıma çıkan konu başlıklarından biri de “Buket ve reyting krizi” haberleri oluyor. İşin aslı nedir?
Bu konu hakkında ilk ve son kez konuşuyorum. Ben Kanal D’nin Demirören Medya’ya geçmesiyle transfer olmuş isimlerden biriyim. Haberlerde adı geçen Ramazan Kurnaz da aynı şekilde Show Haber’den buraya transfer oldu. Birbirimizi tanımıyorduk. İşe başladığımızda tanıştık. Ne kavgamız, ne tartışmamız ne de iddia edildiği gibi benim yönetime bir şikâyetim oldu. Onun gitmesi; reytingle ya da onun bana, benim ona söylediğim bir şeyle de alakalı değil. Çünkü reytingden dolayı gitseydi en az bir yıl sonra giderdi. Mehmet Ali Birand’ın bile reytingleri ilk bir yıl yerine oturmamıştı. Mayısta gelmiş bir insanı, yönetim haziranda reytingden dolayı neden göndersin?
Bu haberlere üzüldünüz mü?
Evet, çok üzüldüm. Haber koordinatörü olarak alınan birinin ayrılığı, yönetimsel bir karardır. Bir açıklama yapmadığım için hikâyeler yazıldı ve herkes bunu doğru kabul edip paylaştı. Olmayan bir şeydi.
'KARŞIMDAKİ BİR HATA GÖRÜP DÜZELTİLMESİ İÇİN ELEŞTİRİYORSA BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE'
Ekran önünde olduğunuz için saçınız, makyajınız ve kıyafetleriniz hakkında izleyicilerin olumlu olumsuz yorumları oluyor. Bunlara ne kadar takılıyorsunuz?
Karşımdaki bir eksik, bir hata görüp onun düzeltilmesi için eleştiriyorsa başım üstüne. Ama sadece beni incitmek, nefret kusmak için bel altı, çirkin şeyler yazıp çiziyorsa o başka. Mesela “Hep saçın toplu, bıktık artık saçından, seni izlemek istemiyoruz” diyenler vardı. Bende saçımı yarım toplamaya başladım ve izleyici mutlu oldu.
Böyle bir şey reytingi etkiliyor mu?
Etkiliyor. Mesela NTV’de gece bülteni sunuyordum. İzleyicimin çoğu erkekti. Burada izleyicinin çoğunluğu kadın. Ne yapmak lazım diye düşündüm, renkli renkli kıyafetler giyindim. Instagram’da bile kadın takipçilerimin sayısı arttı. Benim hedefim o eşitliği sağlamak. Kadın izleyicinin beni orta vadede seveceğini düşünüyorum.
Dış görünüşten konu açılmışken... Hiç estetiğiniz var mı?
Ufak tefek dokunuşlar yaptırıyorum, 30’lu yaşlardan sonra zamana karşı koymalı. Ama dozu önemli. Onun dozunu kaçıranların rezil olduğunu görüyoruz, kimse uzaylı gibi bir insanı haber sunarken ekranda görmek istemez. Eğer estetikten komaya girersem, botokstan kaşımı çatamayacak hale gelirsem karşımdakine samimiyeti nasıl geçiririm?
'BU SEZON KADINLARIN SESİ OLACAK SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ YAPACAĞIZ'
3 Eylül’de yani bir çok kanaldan önce yeni sezona başlıyoruz. Zaten ben bu yaz tatil de yapmadım, neredeyse 15 gün ara verdim sadece. Geç bırakıp erken başlıyorum ve bunu avantaja çevireceğimi düşünüyorum. Yeni sezona yeni stüdyomuzda başlayacağız. Işıl ışıl çok kaliteli bir stüdyo hazırladık. Ayrıca Kanal D haber olarak ‘Mutluluk Hareketi’ başlatıyoruz. İzleyicilerimizin yüzünü güldüreceğiz. Bizi izlesinler ve sürprizlerimize hazır olsunlar. Eylülde CNN Türk’te bir programa başlıyorum. Daha önce görmediğimiz bir program. Ben soracağım, karşımdaki cevaplayacak ama bu sırada izleyiciye “Yok artık” dedirtecek kurallarımız olacak. Gündemde o hafta kim varsa konuk olarak katılacak. CNN Türk’e marka bir program geliyor iddiasındayım. Bu sezon kadınların sesi olacak sosyal sorumluluk projelerimiz de olacak. Kadınlar artık seslerini daha çok duyurmak ve iş hayatında aktif olmak istiyor. Ben de kadınların sesi olmayı ve arkalarında durmayı amaçlıyorum. Elimi taşın altına koyacağım.