07.04.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
Çeviri: Itır Ilgaz
Michael Corleone, tıpkı babası gibi yalnız bir adam olarak öldü. Erkek kardeşleri Sonny ve Fredo zaten artık hayatta değil. Kızı Mary opera çıkışında vuruldu. Güvenilir ‘Consigliere’si Tom Hagen da artık emekli edilmişti.
Açıkçası ‘Baba’ üçlemesi kimseyi memnun etmeyen bir finalle bitti. Herkesten çok da Francis Ford Coppola için. Ama ünlü yönetmen reddemeyeceği bir teklif alınca mafya serisine geri dönmüştü. Ve sinema tarihinin en iyileri arasında gösterilen iki filmin ardından izleyenleri büyük hayal kırıklığına uğratan bir final yapmak zorunda kalmıştı.
Coppola “‘The Godfather’ın seri olabileceğini hiç düşünmemiştim” diyor. “Eksiksiz bir kitaptı. Tek sebep yaptıkça çok para getirmesi. Sinema sektörünün formülü artık bu. Devam filmleri ilkinden daha çok para getiriyor.” Bu Coppola’nın 38 yıldır kullandığı bir savunma taktiği. “Ben ikinciyi dahi çekmek istememiştim. Değil ki üçüncü ve dördüncüyü... Bana kalsa bir tek The Godfather olurdu.”
Peki o zaman üçüncüyü neden yaptı. İlk iki film 400 milyon dolar ve dokuz Oscar kazandırmıştı. Paramount iştahla bir devam filmi bekliyordu. Ancak ‘One From The Heart’ adlı müzikalin yarattığı hayal kırıklığı ve kendisine ait Zoetrope stüdyolarının içine düştüğü mali kriz, kararını değiştirdi.
En çok beklenen devam filmi
Los Angeles Times, ‘The Godfather 3’ü en çok beklenen devam filmi olarak ilan etti. Filmin sürprizi rahatsızlığı yüzünden kadrodan çıkan Winona Ryder’ın yerini alan Coppola’nın kızı Sofia’yaydı. Eleştirmen Roger Ebert, üçüncü bölümün hak ettiğinden daha iyi iş yaptığını söyledi. Diğer eleştiriler daha acımasızdı. Çoğu üçüncüyü izlemenin ilk ikisine yapılan kişisel bir ihanet olduğunu ileri sürdü. Tıpkı Rollings Stones’dan Peter Travers’ın dediği gibi: “Bir Godfather filmi seyretmek sıradan bir iş değildir. Kişiseldir.” Ya da Washington Post’tan Hal Hinson’un “Sadece hayal kırıklığı yaratmıyor, yüreğini de burkuyor.”
Kârlı çıkan tek isim Andy Garcia
Ama bütün olumsuz yorumlara rağmen film açılış haftasını 19.5 milyon dolarla kapattı. Ama önceki iki filmin yanına bile yaklaşamadı. Bir diğer şanssızlık aynı yıl vizyona giren Martin Scorsese imzalı şiddet oranı yüksek ‘Good Fellas’tı. İnsanlara bekledikleri soğuk kanlı mafyayı sunuyordu. Ve sonuçta yedi dalda aday gösterilen ‘The Godfather 3’, Oscar Töreni’nden eli boş döndü. O yılın en iyisi Kevin Costner’ın ‘Kurtlarla Dans’ı oldu. Üçüncü filmden kârlı çıkan tek kişiyse Andy Garcia oldu. Hatta Haziran 1999’da Hollywood Reporter, Garcia’nın dördüncü filmde başrolde oynayacağını açıkladı. Oyuncu, verdiği bir röportajda “Dördüncü filmi yapma fikrimiz vardı. Paramount’a sundum ancak ilgilenmedi. Mario Puzo, hastaydı ve çocuklarına biraz para bırakmak istiyordu. Paramount’a ‘Mario’ya senaryoyu yazması için bir milyon dolar verin ben bedava da çalışırım’ dedim.”
Garcia’nın dördüncü filmle ilgili arzusunu açıklamasından 10 gün sonra Puzo öldü. ‘The Godfather 4’ün yarım kalan hikayesi hakkında, Puzo’nun avukatı Bert Fields “Mario, Paramount’tan gelen teklif ve yeniden Coppola ile çalışacağı için çok heyecanlıydı. Ancak şu anda Paramount’un ne yapacağı Francis’in projeye devam edip etmeyeceği belli değil” şeklinde açıklamada bulundu. Ancak Coppola sessizliğini korudu.
“Francis’le her şeye varım”
Coppola “Dördüncü filmin olacağından şüpheliyim” dedi. Onun isteksizliği filmi başka bir yönetmenin çekebileceğini gündeme getirdi. Garcia ise bu konuda şöyle diyordu: “Bana sürekli, The Godfather 4’ün ne zaman çekileceğini soruyorlar. İnsanlar neler olduğunu merak ediyorlar. Francis ile her şeye varım. Ama asıl soru onun niyeti var mı?”
Coppola’nın reddi sadece film endüstrisini mutsuz etmedi. Ekim 2002’de Mario Puzo’nun Random House Yayınevi’ndeki editörü Jonathan Karp ‘The Godfather Returns / Babanın Dönüşü’ adlı yeni bir kitap yazdırmak istediğini açıkladı. Karp, Puzo’nun asıl kitabı yazdığı yaşlarda, kariyerinin ortasında, iki edebi roman yazmış, birinci sınıf, kara mizaha hakim bir yazar arıyordu. Karp arayışını medyadan gizli tutmak istese de olay duyuldu ve çok eleştirildi. Coppola bile sessizliğini bozdu. Serinin yapımcısı Robert Evans bunu klasiklere bir hakaret olarak addetti.
Bu korkutucu görevi üstlenecek kişi Mark Winegardner olacaktı. Winegardner’in İrlanda kökenli bir Amerikalı olması başta onun İtalyan mafya ailelerinin yapısını anlamasına engel olacağını düşündürse de, profesör pragmatik bir adamdı.
Winegardner talep üzerine iki Corleone hikayesi yazdı: 2004’te The Godfather Returns /Babanın Dönüşü, Godfather: The Lost Years in Uk / Baba: İngiltere’deki Kayıp Yıllar ve 2006’da The Godfather’s Revenge/ Babanın İntikamı.
Bilgisayar oyunu tepki çekti
The Godfather’ı diriltme çalışmalarına son müdahale 2006’da EA Games firmasının seriden bir bilgisayar oyunu yaratmasıyla gerçekleşti. Oyunda James Caan, Robert Duvall ve hatta Marlon Brando’nun diyaloglarına yer verildi. Coppola bu işten hiç hoşlanmadı ve tamamen uzak durdu. Hatta verdiği bir röportajda “Bence bu filmi suistimal etmektir” dedi.
Coppola ne kadar uzak durmaya çalışsa da Godfather serisiyle ilgili
her tartışmanın odağı olmaktan kurtulamadı. Kendisine sorulduğunda “Bu yaşımda, büyük bütçeli bir film yapacağım ve yapımcının biri bana direktif verecek. Hiçbirinde bir yıl boyunca bununla uğraşmama yetecek kadar para yok. Hatta dünya üzerinde bana ‘The Godfather 4’ü çektirecek kadar para yok.” Ya başka bir
yönetmen önerebilir mi? İlk final tartışmaları varken Coppola, Martin Scorsese’yi önermiş, “O doğuştan yetenekli” demişti. Peki şimdi? “Yönetmen ben olmasam da, buna bulaşmak bile çok alengirli. Bu işi devredebileceğim bir yönetmen bilmiyorum. Beğendiğim yönetmenler var ama onlar da daha çok kişisel işler yapıyorlar.”
Coppola doğacak sorunları sıralıyor: “Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ‘Godfather’ tamamlanmış bir filmdi. Bir seri değildi. Dördüncünün konusu ne olacak onu bile bilmiyorum. Filmdeki herkes öldü. Bunu ancak para için yaparsın.” Bir an duraklayıp devam ediyor, “Ve muhteşem olabilir.”
Tom Hagen’in eksik hikâyesi
Winegardner iki konuya odaklandı. Birincisi Tom Hagen’in eksik hikayesiydi. Winegardner şöyle anlatıyor: “Tom Hagen’in asıl hikayesini asla öğrenemedik. Sonny onu neden eve getirdi bilmiyoruz. İtalyan değil, İrlandalı ve hikayede başta ne olduğuyla ilgili hiçbir açıklama yok.” Profesörün yoğunlaştığı ikinci konuysa Fredo’nun muhtemel biseksüelliği.
Winegardner Coppola’nın rızası olmazsa dördüncü filmin ölüme mahkum olacağını biliyor. “Beyazperdede mutlaka Al Pacino’yu, Andy Garcia’yı izlemek isteyecekler. Bence en iyisi ilk filmde olduğu gibi başarılı, genç ve hırslı oyuncular bulmak.”