22.01.2014 - 19:40 | Son Güncellenme:
Makyöz, kuaför, şarkıcı, oyuncu, yemek kitabı yazarı... Liste böyle uzayıp gidiyor. Hafta Sonu dergisinden Nuriye Kırma, bu yeteneğe bürünmüş, başarılı ve eğlenceli kadınla yıllar öncesindeki hatıralara, hatta Sezen Aksu’yla olan dostluğuna ve anılarına dayanan bir röportaj yaptı.
Oyunculuk, makyözlük, şarkıcılık, kuaförlük... Söyler misiniz, bunlardan hangisi sizin mesleğiniz? Tabii ki makyözlük ve kuaförlük. Daha sonra şarkıcılık ve oyunculuk gelir. Ben onları kendi üzerime almıyorum. Hatta televizyonda kendimi ‘şarkıcı-oyuncu’ olarak yazdırmam çünkü gerçek şarkıcı ve oyunculara haksızlık olur.
Bir de mekan işletmeciliği yapmışsınız...İşletmecilik de aile mesleği. Onun dışında yemek kitabı yazmıştım. Aşçı olduğumdan değil, bir restoranım vardı ve orada yaptığım yemeklerin kitabını yazdım.
Peki saç-makyaj hikayeniz nasıl başladı?
Aslında teyzemin kızının kuaför dükkanında yetiştim. Babam vefat edince kuaför dükkanımı kapattım, Türkiye’deki en önemli kuaför salonlarından Hilton Figaro’da çalışmaya başladım. Oraya Şan Tiyatrosu’nun genel müdürü Lisa Tuna geliyordu. Bir gün manikür pedikür yaparken, “Sen aslında ne kadar bizim camiaya ait birisin. Öğlen tiyatroya gel. Akşam kullanılması gereken peruklar var onları yaparsın” dedi. Orada çalışmaya başladım; yine yerimde duramadım, oyuncuların prova yaptığı alt fuaye alanının işletmesini aldım.
“Sezen Aksu’ya minnettarım”
Yıllarca oyunculara makyajı yaptınız. Makyözlük bu işlere başlayabilmek için bir basamak mıydı?
Kim bilir...
Sanat camiasının bana kattığını kelimlerle anlatamam. Sezen Aksu’ya ömrüm boyunca teşekkür edeceğim. Ben hikayesi olan biri olduğumu bilmiyordum; bunu bana Sezen Aksu anlattı. Albüm yapma fikri aklımda hiç yoktu. Sezen Hanım, stüdyoya girdiğimde önüme kocaman bir repertuvar koydu ve “Oku” dedi. “Yok ben okuyamam” dedim. “Okursun okursun, düşünsene ben yaşlanmışım, İzmir’de oturuyorum, senin albümünü dinliyorum, kimseye değil bana yapıyorsun” dedi.
Sezen Aksu’yla nasıl tanıştınız?‘Çalıkuşu’ fotoromanı çekiliyordu, o sırada tanıştık. Onda en sevdiğim şey tanıdığım günden bugüne kadar hiç değişmedi, bir gün bile “Şunu versene!” demedi, hep “Verir misin?” der.
Peki ya oyunculuk?Oyunculuk demeyelim ama bir sürü filme girip çıkmışlığım vardır.
İlk roüm; ‘Bir Demet Tiyatro’da penceredeki kadın rolüdür. En yeni ‘Aşk Oyunu’ diye bir filmde oynadım, o da bu yıl gösterilecek. Burcu Güven’le de kliplerde birlikte çalıştık. ‘Seksenler’ dizisi için beni aradı “Böyle bir rol var. Oynar mısın?” dedi. “Aa, seve seve oynarım” dedim. Böylece ‘Seksenler’e dahil oldum.
Bir röportajınızda “Kurduğum hayallerin hepsi gerçek oldu” demişsiniz. Şimdilerde yok mu ilerisi için gerçekleşmeyi bekleyen hayaller?
Yok canım onu dediğim gün öleyim ben! Bosna’daki Srebrenitsa Katliamı hakkında müzikal yapmak gibi bir hayalim var. Yine bu konuyla alakalı bir albüm yapmak istiyorum. Bu albüme Boşnak derneklerini de dahil etmek istiyorum. Bir de büyük bir konser yaparsam bununla alakalı kendimi çok iyi hissederim. Ben değilim ama anneannem Boşnak. Bir bağ hissediyorum, ne olursa olsun doğduğun yerden, küçükken beslendiğin şeylerden vazgeçemiyorsun.
Bu kadar güzel aşk şarkıları söyleyen bir kadının hayatında aşk nerede duruyor?Şu an hiçbir yerde, sadece mazide... Çünkü kendi çevremde yaşıyorum. Mesela kızım Londra’daydı o geldi, eksikler de tamamlandı. Aşk da gelirse hoş gelir, gelmezse umurumda değil!
Geçen zamanla birlikte aşktan beklentileriniz nasıl değişime uğruyor?
Yani derdim şu, kendi çayını kendisi yapsın (gülüyor). Neden biliyor musun? Biraz fazla hizmet seven bir ilişki yaşamışsa insan, yorulmuş oluyor. Kendi çayını kendisi yapsın demek de sadece o değil zaten, bu bir nevi “Gezi Parkı sadece bir ağaç demek değil” gibi. Kendi çayını kendisi yapsın ve hatta onu bana verse ne iyi olur (gülüyor).
“KIZIM BENiMLE KAFA BULUYOR”
Kızınızla ilşkiniz nasıl? Çok eğlenceli bir annesiniz gibi geliyor bana.
Ona eğlenceli geliyormuşum. Şimdiki gençler bizlerle dalga geçiyor. Çok şey öğretiyor bana. Her anne gibi kendi yaptığım hataları onun yapmasını istemiyorum. Ama dönüp bakınca “Anne sen yaptın, ben neden yapmayayım?” diyor. Mesela “Kilo vermen lazım” diyorum, o da bana karşılık “Karşımda öyle bir anne var ki, kalkmış 47 yaşında ünlü olmuş! Yani öyle bir örneksin ki bana umut veriyorsun, zorlama beni, ben seni görüyorum, sen yaptıysan ben ohoo neler yaparım” diyerek kafa buluyor benimle. “Evlenemeyeceğim, annesi şarkıcı diyecekler” diye dalga geçiyor. Terlik atasım geliyor (gülüyor).
“BKM’NiN FiLMiMi ÇEKMESi HAYALiM”
İleride kağıda döker misiniz anılarınızı?
Yok. Ama BKM’nin filmimi çekmesi hayalimdir mesela. Biz o kadar iç içeyiz ki, benim içinde olduğum bir hikayeyi senaryo haline getirsem ve koysam Yılmaz’ın (Erdoğan) önüne kesin ilgilenir. Ama hazırlamadım henüz. Bir de gerçekten şanslı olduğumu düşünüyorum. Düşünsene, küçükken hayalini kurduğun yere geliyorsun, sonra filmlerde seyrettiğin kadınlara, adamlara dokunuyorsun, onlarla yaşamaya başlıyorsun. Sana izin veriyorlar, tenlerine dokunuyorsun.
Röportajın tamamı Hafta Sonu dergisinde.