19.09.2024 - 03:52 | Son Güncellenme:
Bahri Doğukan Şahin
Bahri Doğukan Şahin- Avusturya’nın başkenti Viyana’da bulunan ve Viyana Sanat Müzesi’nin bir parçası olan Efes Müzesi, isminden de anlaşılacağı üzere, Anadolu’nun Antik Dönem’deki en büyük kentlerinden biri olan Efes’ten getirilen eserlerle oluşturuldu. Viyana’daki “Efes Müzesi”, Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan “Bergama Müzesi” ile benzer bir hikâyeye sahip.
Berlin’e götürülen Pergamon Antik Kenti’ne ait eserlerin yasal yollarla götürülüp götürülmediği bugün hâlâ tartışma konusudur. 1991’den beri eserlerin Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğine dair çalışmalar devam eder etmesine fakat somut bir başarı elde edilemez. Müzede ayrıca Miletos, Priene ve Didim gibi yine Anadolu kentlerinden kaçırılmış pek çok eser bulunuyor.
Viyana’daki Efes Müzesi’nde ise yalnızca Efes’ten değil, Antik Çağ’da “Likya” olarak adlandırılan bölgede yer alan antik kentlerden de eserler var. Bugün kazısı yapılmamış bir şekilde Antalya’nın Toros Dağları’nda bulunan Trysa Antik Kenti’nden kaçırılmış olan “Trysa Heroonu” frizleri de müzede karşımıza çıkar. Likya’nın 12 tanrısının bulunduğu kabartmalı mimari parçalar da yine müzenin koleksiyonu içinde yer alır.
Efes kazıları
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün 1895’te başladığı Efes kazıları çok zengin bir koleksiyonun toprak üzerine çıkarılmasını sağladı. Dönemin Türk makamlarının verdiği izinler neticesinde, çıkarılan yüzlerce parça buluntu 1896-1906 yılları arasında Avusturya’ya taşındı. Eserlerin büyük bir çoğunluğu sergileyecek yeterli alan olmadığı gerekçesiyle 80 yılı aşan bir süre Viyana depolarında bekledi. 1972 yılından itibaren halka açık müzelerde sergilenmeye başlanan eserler, 1978’de ise kendine ait bir müzeye taşındı. Hofburg Sarayı’nın bir eki olan Neue Burg binasında “Ephesos Musum” adıyla oluşturulan müze bugün Avrupa’nın sayılı Antik Çağ müzeleri arasında yer alıyor.
Efes, çağının en zengin kentleri arasında yer alıyordu. Roma’dan günümüze kalan zengin heykeller ve çeşitli yapılara ait mimari parçalar Efes Müzesi’nde sergileniyor. Geç Klasik Dönem’in en önemli örnekleri arasında gösterilen eserlerin müzeyi zenginleştirdiği bir gerçek.
Efes’in Avusturyalı arkeologlar tarafından kazılmasından önce benzer bir olay daha yaşanmıştır. 1869’da İngiliz demiryolu mühendisi ve arkeolog John Turtle Wood, Efes’teki Artemis Tapınağı’nın kalıntılarını keşfeder ve o dönemde pek çok mimari parça İngiltere’ye götürülür. Bugün dünyanın hemen her yerinden götürülen eserlerle oluşturulan British Museum’da da Efes Antik Kenti’ne ait birçok kalıntı mevcuttur.
Hediye mi, çalıntı mı?
Dönemin Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamid’in Avusturya İmparatoru Franz Joseph’e Efes’ten çıkarılan bütün eserleri hediye ettiği iddia ediliyor. Avusturya hükümetinin resmi olarak cevabı bu yönde. Dönemin tarihi kaynaklarına baktığımızda ise Abdülhamit’in katiplerinden Arap İzzet Holo Paşa’nın kaleme aldığı mektup karşımıza çıkar. 24 Ağustos 1896 tarihinde yazılan mektup Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’e gönderilmiştir. Mektupta şu ifadeler kullanılır:
“Ekselanslarına… Majesteleri Sultan'ın, Majesteleri Avusturya-Macaristan İmparatoru'nu memnun etmek istediğini ve ekselanslarının Efes'teki değerli buluntulardan istediğini seçebileceğine karar verdiğini bildirmekten onur duymaktayım. Majestelerinin bahşetmek istediği bu izin bir süreyle sınırlı olmakla birlikte, gerektiği ölçüde uzatılabilecektir."
Bugün Türkiye’de en çok ziyaret edilen antik kentler arasında bulunan Efes’in Selçuk’ta bulunan bir müzesi de var. Antik kentte yapılan kazılarda elde edilen buluntuların sergilendiği müze, şu anki haliyle bile geniş bir envantere sahiptir ve gezmesi oldukça keyiflidir. Viyana’daki Efes Müzesi’nde bulunan eserlerin de burada olduğunu hayal ettiğimizde ortaya çıkacak olan görüntülerin daha da muazzam olabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Umarız günün birinde anavatanından uzaklaştırılan ve binlerce kilometre uzakta kimliksizleştirilen tüm o eserler yeniden İzmir sınırları içine döner ve bizim müzemizdeki yerini alır.
Hangi eserler var?
Peki, Viyana’daki müzeyi ziyaret edecek kişileri hangi eserler karşılıyor? İşte onlardan bazıları…
HOMEROS’UN BAŞI: Bilindiği üzere, Antik Çağ’ın en önemli yapıtları arasında yer alan ve bilinen haliyle Yunan mitolojisinin temelini oluşturan eserlere (İlyada ve Odysseia) imza atmış olan Homeros, İzmirlidir. Viyana’da bizi ilk karşılayan eserlerden biri ise bu ölümsüz yazarın heykelidir. Kaynaklarda gözleri görmediği ifade edilen Homeros bu şekilde betimlenmiştir. Biraz deforme olan heykel, M.S. 1. yüzyıldan günümüze ulaşmıştır.
BRONZ ATLET HEYKELİ: Yine M.S. 1. yüzyıldan kalmış olan bu heykelin en büyük özelliği tabii ki bronz olmasıdır. Bir atleti temsil eden heykel tüm ihtişamıyla müzenin merkezinde yer alarak ziyaretçileri selamlar. Antik Dönem’den günümüze pek fazla bronz heykel kalmaz. Birçoğu Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) Dönemi’nde eritilmiş ve başka amaçlar için kullanılmıştır. Bu sebeple Efes’ten bronz bir heykelin sapasağlam toprak altından çıkarılmış olması oldukça değerlidir.
CELCUS KÜTÜPHANESİ’NİN HEYKELLERİ: Efes dendiğinde akla ilk gelen yapılardan biri olan Celcus Kütüphanesi bugün hala ihtişamlı bir şekilde ayakta durmaktadır. Antik kente gelenleri büyüleyen bu yapının Efes’in en ihtişamlı dönemlerinde çok daha eşsiz olduğu kesindir. Kütüphanede yer alan heykellerin kopya olduklarını bilmek ise muhakkak arkeolojiye gönül veren herkesi üzen bir gerçektir. Heykellerin orijinallerinin Viyana’daki Efes Müzesi’nde olması ise bir başka üzücü nokta. En azından Selçuk’ta bulunan Efes Müzesi’nde olduklarını bilmek içimizi rahatlatırdı.
PART ANITI: 1903 yılında Efes kazılarında Celcus Kütüphanesi önündeki alanda bulunan Part Anıtı, Roma Dönemi’nden kalma büyük bir anıttır. İmparator Lucius Verus’un Part İmparatorluğu’na karşı yaptığı seferlerden birini temsil ettiği düşünülen anıttan parçalar bugün Efes Müzesi’nde yer alıyor. Kabartmaların Partları temsil ettiği tahmin edilerek bu isim verilse de, kimi uzmanlara göre bu durum o kadar da net değildir. Kabartmaların kimi temsil ettiğinden daha önemli olan ise elbette bu eserin de Türkiye’den çok uzakta yer almasıdır. Son derece zengin bu anıtın Anadolu topraklarındaki bir müzede yer alması çok daha güzel olurdu.
AMAZON HEYKELİ: Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’ndan bugün yalnızca bir sütun ayakta kalmıştır. Bir zamanların görkemli yapısından geriye kalan bir mimari parça ise yine Viyana’ya götürülmüş olan Efes eserleri arasında yer alır. Tapınağın sunağında yer alan bir kabartma Yunan mitolojisinde karşımıza çıkan Amazon kadınlarından birisini betimler. M.Ö. 340 yılına tarihlenen kabartma Helenistik Dönem’den günümüze kalan Efes kalıntılarından biridir.
KUŞAKLI ÖRDEKLİ ÇOCUK HEYKELİ: “Mısır Kazı Olan Çocuk Heykeli” olarak da anılan heykel, M.Ö. 3. yüzyılda yapmış olan bir eserin M.S. 2. yüzyıl Roma’sında yapılmış bir kopyasıdır. Minik bir çocuk kaza yaslanmış ve bir eli havada durmaktadır. Yüzünde ise şaşkın bir ifade gözlemlenir. Paramparça bir haldeyken toparlanıp yeniden bir araya getirilen eser, Efes kazılarında spor salonu olarak adlandırılan yapıda, mermer salon içinde bulunmuştur.