18.04.2022 - 15:02 | Son Güncellenme:
Mahmut Altuncan | mahmutaltuncan@hotmail.com
Arkeolog / Konya Ereğli Müzesi
Adını Yunan mitolojisinin yarı tanrı kahramanı Herakles’ten alan Konya Ereğlisi, Anadolu’da kurulmuş, kökenini koruyarak değişimlerle günümüze ulaşmış aynı isimli üç antik yerleşmeden biridir. 1980 yılında Ereğli merkezine yakın bir yerde bulunan sikkeler de “Herakleia Definesi” olarak isimlendirilir. Bildik hikâyelere benzese de Herakleia Definesi’nin müzeye geliş serüveni hayli ilginç… 1980 yılında bahçesini süren bir çiftçi, tesadüfen bir çömlek içerisinde yüzlerce sikke bulur ve bunları yanında bulunan iki kişi ile paylaşır. Müzeye gelen ihbar sonucu olaya kolluk kuvvetleri ile birlikte el konulur. İlk etapta 298 adet gümüş Athena tetradrahmisi (Drahmi, Antik Yunanistan’ın para birimidir. Tetradrahmi, dört drahmiye eşdeğer gümüş sikkedir.) ele geçirilir. Paylaşımcılardan birinin elindeki sikkeleri eksik teslim ettiğinden şüphelenilerek takibata devam edilir. Bir yıl sonra yapılan ihbar üzerine, aynı gruba ait 207 sikke daha müzeye kazandırılır. Böylece Herakleia Definesi’nde sikke sayısı 505 olur. Konya Ereğli Müzesi’nde sergilenen bu sikkeler, Helenistik Çağ’da “yeni stil Athena sikkeleri” olarak adlandırılır.
Athena sikkeleri
Antik nümismatik (Antika değerindeki para, sikke ve madalya gibi tarihi eserleri inceleyen bilim dalı) tarihinde Athena sikkelerinin özel bir yeri vardır. Yeni stil ortaya çıkıncaya kadar belli bir aşama kaydeden Athena sikkeleri, M.Ö. 6. yüzyıl ortaları, yaklaşık M.Ö. 545 yıllarında basılmaya başlanmıştır. Arkaik, Klasik ve Helenistik çağlar boyunca, dönemlerin sanatsal özelliklerine göre sikkenin bir yüzünde Tanrı Zeus’un bilge kızı, savaş tanrıçası, Atina’ya adını veren Athena, diğer yüzünde de Athena’nın sembolü baykuş ve zeytin dalı betimlenmiştir.
Roma etkisi
M.Ö. 2. yüzyıla gelindiğinde Helenistik dünyaya, Romalıların ilgisi damga vurur. Atina şehri için Roma ile ittifak, bir iyileşme dönemini başlatır. Romalılar, M.Ö. 166’da bir Yunan adası olan Delos’u ele geçirir. Bu durum Atinalıların işine yarar; zira Atina’ya bağlı olmakla birlikte, Roma’nın çıkarlarını esas alan kent, önemli bir dini, ticari merkez ve liman kenti haline gelir. Roma etkisi, madeni paralar üzerinde de hissedilir. Üç yüz yılı aşkın bir süre sonra ilk kez, sikkelerin tipleri değiştirilir. Yeni tetradrahmi serisinin ön yüzündeki Athena başı, Yunan Heykeltıraş Phidias’ın Atina’daki Parthenon tapınağı için yaptığı, Athena Parthenos heykelinin özelliklerini taşır. Arka yüzdeki baykuş ise, sivri bir amfora üzerinde, zeytin çelengi içinde betimlenmiştir. Yeni stil Athena sikkelerin başlangıç tarihi tartışmaya açık olmakla birlikte, serinin M.Ö. 165 civarında piyasaya sürüldüğü kabul görmektedir. M.Ö. 89-85 yılları arasında -Roma’ya karşı yapılan- I. Mithridates Savaşı’na karıştığı için Atina’nın zenginliği kısa ömürlü olur. M.Ö. 1. yüzyılda üretilen ve piyasalara hâkim olan Atina gümüşlerinin basımı azalır, M.Ö. 45-42 civarında da biter. Ancak M.S. 1. yüzyıla kadar etkisini sürdürür.
Üzerindeki bilgiler
Eski Dünya’ya (Avrasya ve Afrika) yayılan yeni stil Athena sikkeleri, günümüzde büyük defineler halinde ele geçiyor. “Konuşan sikkeler” kategorisinde değerlendirilen bu sikkeler, nümismatların işini oldukça kolaylaştırıyor. Sikkelerin üzerinde değişmeyen ana figür ve yazılar dışında her yıl değişebilen yönetici isimleri, sikkenin basıldığı ay ve atölye damgası bulunuyor. Böylece sikkeleri yılı yılına tarihlemek mümkün olduğu gibi hangi yıllarda Atina’yı kimin yönettiği de tespit edilebiliyor. Yatık amfora üzerindeki harfler basım ayını gösterirken, alttaki iki harf ise kontrol damgası olup basımı yapan atölyenin işaretidir.
27 yıl, 25 farklı tip
Ereğli Müzesi koleksiyonunda yer alan Herakleia Definesi’ne ait sikkelerin -tarihlendirmeye göre- başlangıcı M.Ö. 133-132, bitişi ise M.Ö.106-105’tir. Yaklaşık 27 yıl içinde basılmış 25 farklı tipten oluşur. Farklılık her yöneticiyle birlikte değişen sembollerden kaynaklanır. Sembolsüz olanlar ile Yunan mitolojisi kahramanları ve simgelerine yer verilmiş olanları da vardır.
Ereğli’ye nasıl ulaştı?
Çeyrek asırlık bir dönemi kapsayan bu sikke grubu, Konya Ereğli topraklarına nasıl ulaşmış olabilir? Konuya ışık tutabilecek kaynak, 1974 yılında Konya Müzesi tarafından gerçekleştirilen Göztepe Tümülüs kazısında ortaya çıkarıldı. Kazıda bulunan Efes darplı, M.Ö. 133-88 yıllarına tarihlendirilen altın sikke ile söz konusu grup aynı dönemlere aittir. Her iki buluntu bize, Güney Kapadokya’da yer alan ve Doğu Akdeniz’e bağlanan yol üzerinde bulunan Ereğli’nin, Helenistik Dönem’de önemli bir şehir olduğunu gösterir.