19.12.2022 - 01:00 | Son Güncellenme:
Tiyatronun ortaya çıkarılması için antik kentte 2006 yılında başlayan çalışmalar belirli dönemlerde sürdürüldü. 10 yıl ara verilen çalışmalar, bu yıl Karadeniz Ereğli Müze Müdürlüğü başkanlığında yeniden başladı. Bilimsel çalışmalar, Doç. Dr. Şahin Yıldırım’ın koordinatörlüğünde yürütülüyor. Doç. Dr. Şahin Yıldırım, Roma Tiyatrosu’nda daha önce yürütülen çalışmaların, kara yolunun tiyatronun oturma sıralarının önemli bir bölümünün üzerinde bulunması ve hem elektrik hem de fiber optik kablo hatlarının buradan geçmesi nedeniyle durduğunu belirterek “10 yıl aradan sonra tekrardan çalışmaları başlattık” dedi. Çalışmalarda tiyatronun önemli bir bölümünün sağlam olduğunu gördüklerini belirten Yıldırım “19. yüzyılda bölgeyi ziyaret etmiş olan önemli gezginlerden William Francis Ainsworth hatıratında Anadolu’nun en güzel tiyatrolarından birisinin burada olduğunu ve günümüze kadar çok sağlam durumda kaldığını belirtmekte” dedi. Yerbilimci, coğrafyacı ve gezgin Ainsworth, hatıratında Tios’tan “Karadeniz’in küçük mücevheri” olarak bahsediyor.
7 bin kişilik
Tiyatronun oturma sıralarındaki taşların Cenevizliler Dönemi’nde surların inşaatında, 1940’lı yıllarda da evlerin yapımı sırasında temellerde kullanıldığını kaydeden Yıldırım, “Buna rağmen hâlâ tiyatro oldukça görkemli bir vaziyette. 7 bin kişilik kapasitesinin olduğunu düşünüyoruz. Karadeniz sahillerindeki günümüze kadar gelebilmiş tek antik tiyatro. Amasra’da da bunun benzeri bulunmakta ama orada tek bir tonozu kalmış durumda. Burada ise oturma sıralarının olduğu bölümün neredeyse hepsi görünür durumda” dedi. Buradaki kazı çalışmalarını birkaç yıl devam ettirmeyi düşündüklerini belirten Yıldırım “Sonrasında ise rölöve ve restorasyon projelerini hazırlayarak bu tiyatroyu tekrardan bilim ve kültür hayatına dahil etmeyi planlamaktayız. Uzun soluklu bir çalışma” diye konuştu.
3600 yıllık batıkta bir ilk: Kurşun ağırlıklar
Akdeniz Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Öniz, kazı başkanlığını yaptığı Tunç Çağı batığı çalışmaları kapsamında kazı çalışmalarını sürdürdükleri M.Ö. 16. yüzyıla tarihlenen batığın dünyanın en eski batıklarından biri olduğunu belirtti. Öniz, 3500-3600 yaşlarında olan batığın muhtemelen Girit’e giderken fırtınadan kaçamayan bir gemiye ait olduğunu söyledi. Geminin muhtemelen Kıbrıs’taki madenlerden toplanan bakır külçelerle batıya hareket ettiğini ifade eden Öniz, “O günlerde bölgeye egemen olan güç Mısırlılarsa bölgedeki devletler, örneğin Kıbrıs ya da Minos sarayları ya da Asurlular vergilerini Mısırlılara bu bakır külçelerle ödüyorlar” dedi. Batıkta bir buluntunun kendilerini çok sevindirdiğini ve şaşırttığını belirten Öniz, “Bugüne kadar tespit ettiğimiz yaklaşık 350 batık arasında hiç görmediğimiz kurşun ağırlıkları bulduk” dedi. Biri 22, diğeri 44 gram olan kurşun ağırlıkların gemide muhtemelen Suriyeli bir tüccarın bulunduğuna işaret ettiğini kaydeden Öniz şunları söyledi: “Muhtemelen tüccarlar her yere kendi ağırlıklarıyla birlikte gidiyorlar. Bu ağırlıkların sahibi olan tüccar, muhtemelen Kıbrıs’taki değişik bakır madenlerine gidip örneğin 10 külçe bir madenden, 20 külçe bir başka madenden bakırları toplayıp gemiye yüklemiş. Buradan anladığımız, iş sadece deniz ticareti değil, tüccarın madenleri tek tek dolaşıp onları satın alıp, belki de kendi ağırlık birimlerini de başka bir şeyi ölçmek için kullanmış olması.