19.06.2023 - 04:53 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler
Seray Şahinler- İstanbul’un merkezinde, Saraçhane Arkeoloji Parkı’nda devam eden Aziz Polieuktos Kilisesi kazılarından heyecan verici haberler gelmeye devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Miras ekipleri tarafından geçen yıl başlatılan kazı çalışmalarıyla 1500 yıllık yapının büyük bölümü gün yüzüne çıkarıldı. Daha önce yer altı dehlizi ve Roma Dönemi’ne ait heykel buluntularıyla gündeme gelen Polieuktos’un son sürprizi Pan heykeli oldu. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın duyurduğu keşif haberi meraklıların gözünü yeniden Saraçhane’ye çevirdi. Biz de aynı heyecanla soluğu Polieuktos kazılarında aldık. (Bu satırları yazarken bir Erken Bizans Dönemi heykel başının daha topraktan çıkarıldığı açıklandı.) Geçmişi Ayasofya’dan öncesine uzanan Polieuktos’un dönemin mimarisinde ihtişamlı, siyasi arenasında ise çetrefilli bir öyküsü var. (Kendine özgü kubbeli bazilika yapısı ile tarihe not düşen Polieuktos’un, varlığıyla ve mimarisiyle Ayasofya’ya ilham verdiği düşünülüyor.) Malatya’da öldürülen Aziz Polieuktos’a adanmış kilise 524-527 yıllarında, Doğu Roma Prensesi Anicia Juliana tarafından kendisinden sonra iktidara gelen İmparator Justinianus (Jüstinyen) ve hanedan mensubu olmayan eşi Theodora’ya karşı güç gösterisi için inşa edilmiş. 500’lü yıllarda ihtişamın ve zenginliğin zirve yaptığı kilisenin mimarideki iddiası da çok güçlü. Fakat 1010 yılındaki İstanbul depremi ve ardından gelen Latin istilası ile Polieuktos’un çöküş dönemi başlıyor. Bu süreçte birçok bölümü yağmalanıyor ve kilisenin kaplamaları, heykelleri ile çok değerli parçaları yurt dışına kaçırılıyor. Venedik’teki San Marco Bazilikası’nın ana yapı malzemesinin büyük bölümü buradan götürülmüş. Bu da Polieuktos’un dönemindeki yeri ve öneminin güçlü bir göstergesi. Kilise, 13. yüzyılda iyice tahrip oluyor. İstanbul’un fethi ile birlikte alt yapıları kullanılarak üzerine mescit ve hamamlar inşa ediliyor. Cumhuriyet sonrasında, 1940’lı yıllarda ise tarihi alanın etrafındaki cadde ve bulvarların inşa sürecinde mevcut yapılar yıkılıyor.
Keşif süreci
Gelelim keşif serüvenine... Kilise kazılarının temeli 1960’lara dayanıyor. Kaynaklarda varlığı bilinen kiliseye dair ilk çalışma Haşim İşcan Altgeçidi’nin inşası sırasında tesadüfen ulaşılan kalıntılarla başlıyor. Martin Harrison ve Nezih Fıratlı’nın öncülüğünde yapılan kazılarda yapıya dair bölümler açığa çıkarılıyor. Fakat 60’ların sonunda kazı çalışmaları bitiyor ve kentin merkezindeki tarihi alan zamanla kaderine terk edilerek evsizlerin evi oluyor.
Bukoleon Sarayı, sarnıçlar, türbeler, gazhaneler başta olmak üzere kentin hafızasındaki önemli ve sembolik alanları tekrar kent hafızasına işleyen İBB Miras ekibi, 8 Haziran 2022’de başlayan kazı çalışmalarıyla Polieuktos Kilisesi’nin büyük bölümünü gün yüzüne çıkardı. Belediye binasının tam karşısında yer alan Arkeolojik Park, ziyaretçilere ilk bakışta bütünlüklü bir Polieuktos panoraması sunuyor diyebiliriz.
İlk kez açılan bölümler
Mahir Polat’tan edindiğimiz bilgiye göre 60’larda kazılan ve zamanla kaybolan alanlar temizlenip tekrar görünür hâle getirildi. Çalışma kapsamında ilk kazıdan sonra doldurulmuş alanlar açıldı, sonradan yapılan eklentiler kaldırıldı. Daha önce kazılmayan Osmanlı yapılarına dair bölümler açıldı ve elde edilen buluntular kayıt altına alındı. (Kazı ekibinin elde ettiği buluntular İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilerek müze envanterine giriyor.) Mezar alanları, sarnıç gibi alanların alt yapıları ile ek yapılar tespit edildi. Önümüzdeki süreçte ise Anika Juliana döneminde saray olduğu düşünülen ama buluntularda Roma Dönemi’ne ait olduğuna işaret edilen saray yapısı tarafına geçilecek. Polieuktos sadece kendi alanıyla değil çevresiyle de konuşur hâlde... Dolayısıyla alanın etrafını çevreleyen caddeler ve tarihi alanlar da sürece dâhil. Polieuktos ile eş zamanlı olarak Haydarhane Tekkesi’nin kazıları da tamamlanmış ve türbe bölümü de açığa çıkarılmış. Burmalı Mescit, belediye binası ve Şehzadebaşı Camii bölgenin diğer bileşenlerinden.
Ayasofya’nın ilhamı
Ayasofya’nın yapımına ilham veren gerilim ve iktidar çatışmasının en önemli ürünü Polieuktos” diyen Polat, tarihi yapının İstanbul’dakini yerini şu sözlerle anlatıyor: “İktidarda olmayan bir asilzade, imparatorluğun kendi hakkı olduğunu iddia etmek için dönemin en görkemli yapısını yapıyor. Ardından gelen Nika ayaklanmasıyla yakılan Ayasofya’nın tekrar inşa sürecinde Jüstinyen’in önünde rekabet edeceği tek yapı var, o da Polieuktos. Ayasofya’yı bugün borçlu olduğumuz bir yapıdır burası çünkü planın üzerine kubbe alarak şekillendiği, mimarlık tarihinin sıçrama noktasının ilk yapısıdır. Kentin tam merkezinde, bu aksta oluşmuş arkeolojik izleri görmek çok önemli. Kentin merkezinde inşaat yapmaya kalkıyorsunuz ve altından bir tarih fışkırıyor. O tarih öyle bir şey ki zamanla yükselmiş bir topografya olduğunu kazınca anlıyorsunuz. İstanbul’un hayal gücünde ‘Bu şehrin altında bir şehir daha var’ fikri vardır. Onu ispatlamak istediğinizde bundan daha iyi bir örnek bulamazsınız. Yıpranmış, yok edilmiş, imar süreçleriyle ortadan kalkmış dünya kadar yer olmakla beraber korunmuş, iyi tesadüflerle bugüne ulaşmış yerler de var. İstanbul’un tarihini düşünmek için iyi bir yapı burası.”
Ziyarete açılıyor
Kentin tam ortasında, kendini korumayı başarabilmiş eserlerin varlığı heyecan verici. Saraçhane şehrin en dinamik, en hareketli yerlerinden biri. Polieuktos’un buradaki varlığı ise İstanbul’un kendi geçmişiyle bugünkü mevcudiyetini pekiştiriyor. Bugünü ve geleceği inşa etmede geçmişten alınan güç, yaşadığımız kenti ve hayatı anlama konusunda iyi bir referans. Polieuktos’un içinde bulunduğu Saraçhane Arkeoloji Parkı’nın iki ay sonra ziyarete açılacağı müjdesini de verelim. Yerli-yabancı turistlerin rotasına ekleyebileceği park, kültürel mirasın gelecek nesillere doğru aktarılması için çocuklara da seslenecek. Simülatif kazı bölümlerinde çocuklara kazı aşamaları ve antik yapıların önemi aktarılacak. Parkın içindeki Arkeoloji Kütüphanesi ise mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
“Heykellerin devamı gelecek”
Yüzeyden yaklaşık 2.60 metre derinde, dolgu toprak içerisinde bulunan Pan heykelinin 1700 yıllık olduğu düşünülüyor. Pan’ın keşfi Polieuktos sürecinde de yeni bir sayfa açıyor denebilir. Mahir Polat, “Pan ile beraber İstanbul’un Roma Dönemi sarayına ulaşmış oluyoruz. İstanbul üç imparatorluğun başkenti ise Roma, Bizans ve Osmanlı dönemi yapısının aynı alanda buluştuğu bir İstanbul özetini bulmaya başlıyoruz. Roma Dönemi sarayını açığa çıkardıkça, muhtemelen bulduğumuz heykeller bize bir mimari programı içerisindeki heykelleri vermeye başladı. Arkası çok yoğun gelecek bir heykel grubu toprağın altında bizi bekliyor. Apsis bölümü indikçe kendini dolgulamış ama kazıda ulaşılamamış diğer etabı bulup açığa çıkaracağız ve oradaki dolguyu boşaltacağız. Parkın içine doğru ise saray ve ek yapıların altyapılarını bulmaya başlayacağız. Bunların tamamı bugüne kadar kazılmamıştı. Heykel ve diğer buluntular da buradan gelmeye başladı” diyor.