ArkeolojiGeleceğe ‘yürüyen’ miras

Geleceğe ‘yürüyen’ miras

22.05.2023 - 02:38 | Son Güncellenme:

Binlerce yıla, savaşlara, doğa koşullarına direnen Hasankeyf’teki kültürel mirasın bir kısmı bugün sular altında. Cami, türbe, hamam gibi bazı tarihi yapılar ise yerlerinden çıkartılarak Yeni Hasankeyf’te, Kültür Park’a taşındı.

Geleceğe ‘yürüyen’ miras

Mustafa Kılıç | mustafa_kilic@ktb.gov.tr /Müze Uzmanı-Hasankeyf Müzesi - Şeyhmus Genç | şeyhmus.genç@ktb.gov.tr /Hasankeyf Müze Müdürü-Batman’ın Hasankeyf ilçesi, geçmişte coğrafi ve stratejik açıdan önemli konuma sahip bir yerleşimdir. Bu nedenle tarih boyunca bu kenti ele geçirmek isteyen çok olmuştur. Onu önemli kılan nedenlerden biri, Yukarı Mezopotamya’dan Anadolu’ya ve Doğu’dan Batı’ya geçiş güzergâhlarından biri üzerinde bulunmasıdır. Diğer bir neden de Dicle Nehri’nin kıyısında yer almasıdır. Elazığ’ın Sivrice ilçesinden doğan nehir, Hasankeyf çevresinde tabanını genişletmiş; burayı hem yaşamaya uygun yerleşim yeri hem de uygun bir liman haline getirmiştir. Kent de geçmişte Diyarbakır’dan başlayıp Musul’a ulaşan nehir taşımacılığında önemli bir liman olarak yer almıştır. Onu değerli kılan bir diğer özelliği de nehrin güney yamacında yükselen yalçın kaya kütlesidir. Uzun yıllar bu doğal korunak sayesinde varlığını sürdüren yerleşimde daha sıkı önlemlere ancak Roma Dönemi’nde ihtiyaç duyulmuştur.

Haberin Devamı

Geleceğe ‘yürüyen’ miras

Kültür Park maketi

Kentin adı

Orta Çağ İslâm kaynaklarında yerleşimin adı “Hısn Keyfa” olarak geçmektedir. Arapça kökenli “Hısn” kelimesi “kale” anlamına geliyor. “Keyfa”nın ise Asurca, İbranice, Arapça ve Süryanice gibi Arami dil ailesinde “kaya” anlamına “kepa, kipas, kefa, kaifa” köklerinden türediği tahmin ediliyor. “Kaya Kale” anlamını taşıyan bu ad, kayalığın üzerindeki kaleden dolayı verilmiş olabilir. Yerleşime ilk kale, Roma İmparatoru II. Konstantin tarafından inşa ettirilmiş. Yerleşim de Roma Dönemi’nde “Castrum Kepha” ismiyle anılmış.

Bölgenin sakinleri

Paleolitik ve Neolitik dönemlere dair izler bulunsa da kentin ilk sakinlerinin Hurriler olduğu tahmin ediliyor. Anadolu’nun doğusunda yaşayan Hurriler, M.Ö. 2500’lerde Kuzey Mezopotamya’ya iner ve Hint-Avrupalı Mitannilerle birleşerek bölgeye hâkim olurlar. Fakat yayılma hırsıyla kuzeye yönelen Asurlular, onları rahat bırakmaz. Hurriler, 200 yıl varlık gösterdikten sonra Asurlulara boyun eğer. M.Ö. 1100 yılında bölgeye Aramiler gelir. Zaman içinde güçlenip beylikler kurarak Asurluları bu bölgeden kaçırırlar. Amedi’yi (Diyarbakır) başkent yaparak burada BitZamani Beyliği’nin kurarlar. Daha sonra güçlenen Asurlular geri döner ancak İran topraklarında yaşayan Medler, bölgede 650 yıldan fazla hüküm süren Asurluları tarih sahnesinden siler. M.Ö. 550 yılından sonra Medlerin yerini yine İran topraklarında gelişen Persler alır. Yunanistan’a kadar ilerlemeye kalkan Persleri, Makedonyalı Büyük İskender durdurur. Bölge M.Ö. 331’den sonra Yunanların/Helenlerin hâkimiyetine geçer. İskender’in ölümünden sonra bu bölge, İskender’in generallerinden biri olan Seleukos’un (Selevkos) payına düşer. Selevkosları, İran üzerinden gelen Partlar ve Ermenistan’dan gelenler izlemiş. Onlara Romalılar da eklenmiş. Bölge, M.Ö. 85-M.S. 231 yılları arasında Ermeni, Roma ve Part krallıkları arasında el değiştirip durmuş. İran topraklarında yaşayan Sasaniler, 224 yılında Partları yenerek 2. Pers İmparatorluğu’nu kurmuşlar. Bölgenin kaderi bu kez de Romalılar ile Sasanilere bağlı kalmış. Sasaniler ve Doğu Roma İmparatorluğu arasındaki çekişmeler neredeyse 400 yıl sürmüş. Bölgeye 639 yılında Halife Ömer zamanında Müslüman Araplar gelmeye başlamış. Müslüman Araplar, Sasanilere son vermiş. Bölge sırasıyla Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervanilerin hâkimiyetine girmiş. Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya yayılmaya başlayan Selçuklular, 1085 yılında bölgeyi ele geçirmişler. Selçuklu Dönemi’nde kent, Artuklu Beyliği’nin yönetimine bırakılmış. 1102 yılında kurulan Artuklu Hanedanlığı, kente 120 yıl egemen olmuş. Artuklulardan sonra bölge Selahaddin Eyyubi tarafından kurulan Eyyubi Devleti’nin hâkimiyetine girmiş. Bu dönemde yaşanan Moğol istilası ile tahribe uğrayan kent, yeniden onarılıp ayağa kaldırılmış. Eyyubileri Akkoyunlular, onları da Safeviler izlemiş. Bir süre de Safevi ve Osmanlı çekişmeleri arasında kalan kent, Yavuz Sultan Selim zamanında, 1515 yılında Osmanlı topraklarına katılmış. Binlerce yıla, sayısız yıkım ve savaşa, doğa koşullarına direnen kent, artan enerji ihtiyacına direnememiş, eserlerinden bir kısmı koruma altına alınsa da bazılarını sular altında bırakmak zorunda kalmıştır.

Haberin Devamı

Ilısu Barajı

Haberin Devamı

Yapımı, 1954 yılında planlanan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi’nin inşasına 2006 yılında başlanmış, 2019 yılında da inşaatı tamamlanarak hizmete girmiştir. Batman da Siirt, Şırnak, Diyarbakır ve Mardin ile birlikte barajın su tutma alanı içinde yer alıyor. Bu nedenle 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanı olan Hasankeyf için özel bir proje tasarlanmıştır. Proje kapsamında, yerleşimin sembolleşen anıt eserleri için koruma teknikleri belirlenmiş, üç kilometre uzaklıktaki yeni yerleşim alanında tasarlanan Kültür Park’a taşınmaları kararlaştırılmıştır. Yerinde kalan eserlerin su altında korunması, Kültür Park Alanı’na taşınmayan eserlerin Hasankeyf Müzesi’nde sergilenmesini de içeren projenin önemli bir kısmı hayata geçirilmiştir. Eserler, Türkiye’de ilk defa uygulanan yöntemle yerlerinden çıkartılarak Yeni Hasankeyf’teki yerlerine yerleştirilmiştir.

Haberin Devamı

Tek örnek

Haberin Devamı

Geleceğe ‘yürüyen’ miras
ZEYNEL BEY TÜRBESİ: Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın 1473’te Otlukbeli Savaşı’nda ölen oğlu Zeynel Bey için yaptırılmıştır. Zeynel Bey Türbesi, Anadolu mimarisinde, Orta Asya geleneğinin Anadolu’daki plan, dış görünüş ve bezemeleri bakımından tek örneğidir. Zeynel Bey Türbesi’nin külliye kısmı, eski yerinde koruma altına alındı, bir örneği de Kültür Park Alanı’na inşa edildi.

Geleceğe ‘yürüyen’ miras

Zeynel Bey Külliyesi’nin bir birimi olan Artuklu Hamamı’nın bir bölümü yerinde koruma altına alındı, bir bölümü de Kültür Park Alanı’nda yeniden inşa edildi.

ARTUKLU HAMAMI: Zeynel Bey Külliyesi’nin bir birimi olan Artuklu Hamamı, külliyedeki yapı topluluklarından yaklaşık 200 metre uzakta, Dicle Nehri’nin kuzeyinde yer alır. Artuklu Hamamı’nın, 12. yüzyılın ortalarında, Artuklular Dönemi’nde inşa edildiği ve Osmanlı Dönemi’nin farklı tarihlerinde yapının onarıldığı, soğukluk bölümünün yeniden inşa edildiği biliniyor. Yapının bir bölümü yerinde koruma altına alındı, bir bölümü de Kültür Park Alanı’nda yeniden inşa edildi

İMAM ABDULLAH ZAVİYESİ: Hz. Muhammed’in soyundan geldiğine inanılan ve yöre halkı tarafından büyük saygı gösterilen İmam Abdullah’a ait türbe, etrafında zamanla gelişen yapılar topluluğundan oluşur. Asıl zaviyenin 12. yüzyılda Artuklular zamanında yapıldığı ancak zaviyenin yıkılması sonucu türbenin bulunduğu mekân esas alınarak Eyyubiler zamanında yeniden inşa edildiği düşünülüyor. Türbe girişindeki kitabeden, 1478 tarihinde Akkoyunlular tarafından tamir edildiği anlaşılıyor. İmam Abdullah Zaviyesi’nin türbesi, minaresi ve eyvan kısmı, üç parça halinde Kültür Park alanına taşındı.

 

KIZLAR (EYYUBİ) CAMİİ: 14. yüzyıl sonlarına, Eyyubi Dönemi’ne tarihlendirilen yapının bir anıt mezar ve külliyesi olduğu düşünülüyor. Kare planlı bir avlunun dört köşesinde, üst örtülerinin kubbe olduğu tahmin edilen, kare planlı türbelerden oluşuyor. Kızlar Camii’nin batı bloku, doğu bloku ve arasındaki duvarlar, altı parça halinde Kültür Park Alanı’na taşındı.

ORTA KAPI: Anıtsal kapının üzerinde bulunan tek sıra nesih kitabeye göre 1423 yılında, Eyyubi Dönemi’nde Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilmiştir. Yukarı şehirde, kaleye doğudan ulaşılan rampa yolun üzerinde yer alan ve günümüzde “Orta Kapı” ismiyle adlandırılan anıt, Hasankeyf sit alanında ayakta kalabilmiş Eyyubi Dönemi mimarlığının önemli bir örneğidir. Orta Kapı, üç parça halinde Kültür Park Alanı’na taşındı.

SÜLEYMAN HAN CAMİİ: Kitabesine göre, Eyyubilerden Şehabeddin Gazi Bin Muhammed 1351 yılında camiyi, 1409 yılında da minareyi yaptırmış. Çeşme ise oğlu Süleyman tarafından 1416 yılında yaptırılmış. Süleyman Han Camii kare planlı avlusu ve süslemeli minaresiyle cami ve medreseden oluşan bir külliyedir. Yapıya ait taç kapı ve çeşme bütüncül olarak, kubbe iki parça halinde, minare ise taş taş sökülerek taşınmıştır. Yapıyı süsleyen alçı bezemeler müzede sergileniyor. Ana yapı ve kalıntıları yerinde (su altında) koruma altına alınmıştır. Alçı bezemelerin imitasyonları ve mimari unsurlar eklenerek Kültür Park Alanı’na yapının bir örneği yeniden inşa edilmiştir.

KOÇ CAMİİ: 14-15. yüzyıllara tarihlendirilen yapı, mihrap duvarı önünde doğudan batıya doğru uzanan ince uzun dikdörtgen planlı bir ibadet yeri ile bu mekânın önünde bulunan bir avludan oluşuyor. Alçı süslemelerinden Eyyubilere ait olduğu tahmin ediliyor. Kitabesi olmadığından kesin olarak kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. Yapıya ait alçı bezemeler müzede sergileniyor. Cami ana yapısı ve çevresindeki kalıntılar yerinde (su altında) korunma altına alındı. Kültür Park Alanı’nda, müzeye taşınan dekoratif unsurların imitasyonları eklenerek mevcut yapının bir örneği inşa edildi. Geçmişe yolculuk yapmak, Eski Hasankeyf’te yerinde korunan, Yeni Hasankeyf’te Kültür Park’ta sergilenen eserleri görmek isterseniz; biz buradayız, sizi bekliyoruz.

Geleceğe ‘yürüyen’ miras

Kızlar Camii, 14. yüzyıl sonlarına tarihleniyor.

Taş taş söküldü

ER-RIZK CAMİİ: Eski Hasankeyf’te Dicle Nehri’nin güneydoğu kıyısında, kale ile tarihi köprü arasında yer alan Er-Rızk Camii, kitabelerine göre 1409 yılında Eyyubi Sultanı Süleyman bin Gazi tarafından Hacı Muhammed ve kardeşi Ömer adına yaptırılmıştır. Camiye ait harim duvarı dört parça halinde, taç kapı ile birlikte ana yapı bütün olarak, minare ise taş taş sökülerek taşınmış; eksik parçalar eklenerek Kültür Park Alanı’nda yeniden inşa edilmiştir. Yeni yerinde cami işlevi ile kullanıma açılacaktır.

Geleceğe ‘yürüyen’ miras