24.08.2023 - 02:22 | Son Güncellenme:
Doç. Dr. Adnan Baysal
Doç. Dr. Adnan Baysal/ abaysal@ankara.edu.tr/ Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi - Canhasan, İç Anadolu Bölgesi’nde insanlığın 10 bin yıllık geçmişine ait hafıza kaydını bulabildiğimiz ender arkeolojik yerleşmelerden biri. Geçmiş yıllarda yapılan kazı çalışmalarıyla elde edilen bilgiler, Anadolu arkeolojisinin neredeyse tek ciltlik ders kitabına sığacak nitelikte görünse de burada ortaya çıkarılan höyükler, insanlara kesintisiz 10 bin yıl ev sahipliği yapmış yerleşimlerdir. Karaman’ın 13 km kadar uzağındaki Alaçatı köyünün yakınında yer alan Canhasan; Canhasan I, Canhasan II ve Canhasan III olarak adlandırılan üç höyükten oluşuyor. Burada ilk yerleşim, Canhasan III Höyüğü’nün olduğu yere, Buzul Çağı sonrasında oluşan bir gölün çekilmesinden sonra kurulmuş. Yaklaşık M.Ö. 6500’lerde kurulan yerleşim, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlendiriliyor. Bu da, yerleşimin, yerleşik yaşama geçen, tarım ve hayvancılık yapan ancak henüz çanak çömlek yapmaya ve kullanmaya başlamayan bir topluluk tarafından kurulduğu anlamına geliyor. Yerleşme daha sonra Canhasan I ve Canhasan II höyüklerinde devam etmiştir. Can Hasan I Kalkolitik Çağ’da, Can Hasan II ise Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim görmüştür. Bugün neredeyse unutulmaya yüz tutan Canhasan Höyükleri, insanların yerleşik hayata geçişine, tarım ve hayvancılık sürecine, ilk yönetici sınıfın ortaya çıkışına, metal kullanımının başlangıcına, Mezopotamya ile ticari ve kültürel ilişkilerin gelişmesine, tunç kullanımına ve daha sayılamayacak birçok şeye şahitlik etmiştir. Neolitik’ten günümüze tüm dönemlerde, ekonomik, teknolojik ve kültürel açıdan, birinden diğerine geçiş süreçlerinin birebir tanığı olmuştur. Canhasan’ın insanın kesintisiz 10 bin yıllık geçmişine tanıklığı son derece önemlidir; zira bu höyükler, insanlık tarihinin, özellikle Yakındoğu ve Anadolu’nun 10 bin yıllık karakutusu durumundadır.
Canhasan‘ın keşfi
Höyükler hakkındaki ilk bilgilerimiz arşivlerde “Canasun” olarak geçtiğidir. İlk arkeolojik bilgiler ise 1952 yılında K. Kökten tarafından bu bölgeye yapılan bir ziyarette varlığına işaret edilmesidir. 1950’li yıllarda İç Anadolu Bölgesi’nde araştırma yapan İngiliz arkeologların isimleri bugün, dünyanın ünlü arkeologları arasında anılıyor. Aralarında James Mellaart, Alan Hall, David French ve Ian Todd gibi genç arkeologların bulunduğu grubun keşfetme heyecanı, o yıllarda onları Çatalhöyük’e kadar getirir. Mellaart, burada kazı yapma kararı verirken, French, Çatalhöyük’ten daha da öteye giderek araştırmaya devam eder ve Canhasan’a ulaşır. French ve Mellaart senkronize olarak kazılara başlar. İç Anadolu ve Yakındoğu arkeolojisinin sınırlarını aşacak, hatta arkeoloji tarihinin yeniden yazılmasına neden olacak iki arkeoloğun, iki yerleşmede aynı anda kazıya başlaması onların ne kadar vizyoner olduğuna işaret ediyor. İki kazının aynı anda başlaması ilk bakışta rastlantı gibi görünse de bugün baktığımızda bunun Konya Ovası’nın arkeolojik açıdan kronolojisini anlamak için en etkin metodoloji olduğu anlaşılıyor. Canhasan’da uzun yıllar kazı çalışmaları yürüten French, Hellenistik-Roma/ Bizans olarak tanımladığı II no’lu höyükte kazı yapmamıştır. Araştırmalarını, Çanak Çömleksiz Neolitik olarak tanımladığı Canhasan III ve Canhasan I’in Kalkolitik’e tarihlendiren tabakalarına ağrılık vererek sürdürmüştür. Canhasan I, günümüzde Neolitik-Kalkolitik dönemler arası kesintisiz geçişin Anadolu’da en iyi izlendiği yerlerden biridir. 1970’li yıllarda Türkiye’nin doğusunda başlayan baraj projelerine destek vermek üzere önce Aşvan, daha sonra Tille Höyük’te kazı çalışmalarını yürüten French, görev yaptığı İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden emekli olduğu yıllara kadar Canhasan çalışmalarına ara vermiştir. Emekli olduktan sonra Canhasan I yayınlarını hazırlamaya başlayan French, 2017 yılında vefat etmiştir.
Çalışmalar yeniden başladı
1993 yılında başlayan Çatalhöyük kazı çalışmaları Konya Yüzey Araştırması, Boncuklu Höyük ve Pınarbaşı Kayaaltı Sığınağı’ndaki çalışmalarla daha da genişletilmiştir. Elde edilen veriler bir yandan Konya Ovası’nın arkeolojik ve kültürel zenginliğini ortaya koyarken bir yandan da Canhasan gibi önemli bir merkezi yeniden gündeme getirmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Canhasan Höyüklerinin bölgedeki çalışmalar açısından önemine dikkat çekerek 2021 yılında verdiği izinler doğrultusunda, Ankara Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları yeniden başlatılmıştır. Kazı ve araştırmalar 50 yıl aradan sonra daha gelişmiş kazı metot ve araştırma teknikleriyle daha verimli bilgiler üretecek ve hâlihazırda Konya Ovası’ndaki diğer çalışmalarla entegre olabilecektir. Canhasan III Höyüğü üzerinde geçmişte gerçekleştirilen tarımsal faaliyetler höyük yüzeyinde ciddi tahribatlara neden olmuştur. Tahribatın boyutlarını anlamak ve höyüğün yayılım alanını belirlemek üzere yoğunlaştırılmış sistematik yüzey toplaması yapıldı. Daha sonra başlayan çalışmalarla toprağın hemen altında, yaklaşık M.Ö. 7000’li yıllara ait yapıların duvar izlerinin ortaya çıkması da 2022 sezonunun en önemli çalışması olarak değerlendirilebilir. French’in ortaya koyduğu gibi duvar izlerinin tek sıralı kerpiç yapılara ait olduğu anlaşılıyor. Canhasan III’te bu çalışmalar 2023 sezonunda da devam ettirilirken, I no’lu höyük üzerinde yer alan eski kerpiç yapının tamir ve bakım işleri ve French’ten kalan kazı alanlarının erozyona uğrayan kesitlerinin temizlenmesi çalışmaları da başlatılacak. 1960’lı yıllarda kazı gerçekleştirilen alanların ileride ziyarete açılması planlanıyor.
Bulmacanın eksik parçası
Canhasan Höyükleri bugün Kalkolitik Dönem için en iyi verilere sahip, sistematik kazıların yapıldığı ender yerlerden birsidir. Canhasan III ve I höyükleri Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’den günümüze kadar uzanan 10 bin yıllık kesintisiz insan iskânını ortaya koyuyor. Bir bulmacanın parçalarının tamamlandığı Pınarbaşı, Boncuklu, Çatalhöyük gibi bölgenin ilk yerleşik hayata geçen insan gruplarının bölgedeki konumlarını anlamak; Çatalhöyük’te gözlenen Neolitik Dönem’e ait sembolik düşüncenin ve sanatın en yüksek seviyesine ulaşan gelişimi kesintisiz olarak takip edebilmek açısından Canhasan Höyükleri, anahtar yerleşim yeri haline gelmiştir. Özellikle Canhasan III; Boncuklu, Pınarbaşı ve Çatalhöyük yerleşimlerinde görülen kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişimin anlaşılmasında eksik olan tek halka olarak karşımıza çıkıyor. Canhasan Höyüklerinin bugün Konya Ovası tarih öncesi kültürlerinin kayıp halkası olmasının yanı sıra Mezopotamya ve Anadolu kültürlerinin kaynaşma noktası olduğunu da söylemek mümkün. Hatta gerek French’in verilerinden gerekse yakın çevresinde yürütülen araştırmalar sonucu elde edilen verilerden, Canhasan’ın batıya doğru olan kültürel, teknolojik ve sanatsal gelişim ve etkileşimlerde de “baz istasyonu” konumunda olduğu anlaşılıyor. Yakındoğu’dan Balkanlara uzanan kültürel süreci ve gelişimi takip edebileceğimiz Canhasan Höyüklerindeki çalışmalar, sadece yerel ve bölgesel anlamda değil çok daha geniş coğrafyalara uzanan bir alanda kültürel iletişim ağlarının daha iyi anlaşılmasına da katkı sağlayacaktır.