24.04.2023 - 04:32 | Son Güncellenme:
CÜNEYT SADIÇ
Cüneyt Sadıç | cuneyt@destinationsforever.com- “Baba bir şey istesem alır mısın? Elbette yavrum, söyle ne istersin? Aşık isteyeceksin besbelli.” (Aristophanes, Eşek Arıları - M.Ö. 422)
21.yüzyılın dünyasında sokaklarda oynayan çocuklara rastlamak zor artık. Genç beyinler kendilerini ruhsal ve fiziksel olarak geliştiren oyunlar yerine bir hayal dünyası içinde harcamakta zamanlarını. Binlerce yıla kafa tutarak günümüze kadar gelmiş pek çok oyun ve oyuncak, artık kitap ve makalelerde mi yaşayacak, yoksa teknolojiye kafa tutarak tarihsel yolculuğunu bugüne kadar olduğu gibi mi sürdürecek? Oyun ve oyuncaklar çocukları hayata hazırlayan, kendilerini ifade etmeyi öğreten, onları sosyalleştiren adımlar esasında. Oyun, “serbestçe kabul edilmiş fakat bağlayıcı kuralları olan, belli bir alan ve zaman süreci içinde sürdürülen, gerilim ve sevinç duygularını içeren, gerçek hayattan farklı olduğu bilinci ile yapılan gönüllü hareket ya da faaliyet” şeklinde tanımlanırken, oyuncaklar ise bu oyunlar sırasında kullanılan tüm araç ve gereçlere verilen genel addır.
Tarihi serüveni
Genel olarak oyuncak denilebilecek araçların Tarihi Çağların başlangıcı olan Antik Çağ ile birlikte ortaya çıktığı kabul edilse de, Tarih Öncesi Çağlara ait duvar resimleri, taş ve kemik aletler ya da çıngırakların oyuncak olabileceğini iddia eden akademisyenler de var. Oyun ve oyuncağa dair buluntuların Klasik Antik Çağ ile birlikte arttığı görülüyor. Vazo resimlerinde, mezar buluntularında, yazılı kaynaklarda oyun ve oyuncaklarla çeşitli bilgilere ulaşılabiliyor. Sokrates, Herodotos, Demosthenes, Aristophanes gibi Antik Çağ yazar ve filozoflarının eserleri de, dönemlerinde oynanan oyun ve oyuncaklar hakkında bizlere bilgiler veriyor. Her ne kadar eldeki arkeolojik bilgiler oyun ve oyuncağın çocukların yanı sıra yetişkinler arasında çok yaygın olduğunu gösterse de oyun, oyuncak ve oynamak kelimeleri genellikle çocuklarla birlikte anılıyor tarih boyunca. Örneğin eski Yunancadaki “pais” (çocuk), “paizo” (oynamak) ve “paidia” (oyun) kelimeleri aynı kökten türetilmişlerdir. Dolayısı ile de her daim oyun çocuğu, çocuk ise oyunu getiriyor aklımıza. Oyun ve oyuncaklar bebeklikten başlayarak çocukların el becerilerini geliştirir, onlara sosyalleşmeyi, mantıklarını kullanmayı öğretir. Platon’a göre oyuncakların çocuklar üzerinde gelecekteki mesleklerini ve toplum içindeki rollerini benimsemeleri gibi önemli bir işlevi vardı. Bu görüş günümüz pedagogları tarafından da destekleniyor. Çocukların yetişkinliklerindeki rollerine oyun ve oyuncaklarla hazırlanabildiklerinin farkına varan ana babalar, Antik Çağ’dan bu yana çocuklarına oyunlar öğretmiş, oyuncaklar almışlardır. Saklambaç, salıncak, ip atlama, top sektirme, körebe, bilye, topaç çevirme gibi pek çok oyun da günümüze kadar adları dahi değişmeden gelebilmiştir.
Antik Dönem oyunları
Aiora: Bildiğimiz salıncak o dönem de çocukların çok sevdiği bir oyundu.
Askoliasmos: Ayak üzerinde sekerek mümkün oldukça çok mesafe kat etmek, en çok seken kişi olmaya çalışmak, ebenin tek ayak üzerinde zıplayarak kaçan kişileri ebelemeye çalışması gibi çeşitleri olan bir oyundu.
Epostrakismos: Antik Yunan’da suda taş kaydırma oyunudur.
Kryptinda: Günümüzdeki saklambaç oyununun antik dünyadaki karşılığıdır.
Miada: Bugün körebe olarak bilinen bu Antik Yunan oyununun Roma zamanındaki adı “collabizare” olup bugüne kadar değişmeden gelen oyunlardan biridir.
Micatio: Aynı anda iki oyucunun sağ elinin parmaklarıyla bir sayı oluşturduğu ve her ikisinin oluşturduğu sayının toplamını doğru tahmin eden oyuncunun kazandığı bir oyundu.
Ostrakinda: İstiridye kabuğu ile oynanan bir takım oyunuydu. Kabuğun iç yüzeyine gece, dış yüzeyine ise gündüz denirdi. Ortaya bir çizgi çizilir ve çizginin iki tarafına geçen takımlardan biri istiridye kabuğunu gece veya gündüz diyerek çizgiye atar, doğru tahmin eden takımın oyuncuları kaçarken, bilemeyen takım oyuncuları onları kovalar, tümünü yakaladıklarında ise oyun biterdi.
Topla oynanan oyunlar
Top oyunları tarihin her döneminde vazgeçilmez olmuştur. Antik Çağ’da da çok popülerdiler. Bu oyunlardan biri “ourania” idi. Kuralları bilinmeyen bu oyunda top yukarıya doğru fırlatılır, düşerken oyuncular topu tutarak tekrar yukarı atmaya çalışırdı. “Phaininda” ise dikdörtgen bir sahada oynanırdı. Bu oyunda amaç kuştüyü ile doldurulmuş deri veya bezden yapılmış, Yunanlıların “harpaston”, Romalıların “paganica” adını verdikleri yumuşak bir topun şaşırtmalı bir şekilde karşılıklı atılıp düşürülmeden tutulmasıydı. “Trigon” da topların havaya atılarak döndürüldüğü bir oyundu. Bu oyun günümüzdeki üç top çevirme oyununu anımsatır. Oyunun Roma versiyonunda yere bir üçgen çizilir, üçgenin köşelerine geçen oyuncular deri veya kumaştan yapılmış “pila” veya “follis” adı verilen topu yere düşürmeden bir elleri ile tutup diğer elleri ile birbirlerini yanıltarak atmaya çalışırlardı.
En eski oyuncaklar: Kurutulmuş meyveden bilyeler
Bu dönemde çocuk oyuncaklarına, oynamak, eğlenmek anlamına gelen “athiro” fiilinden türetilen “athirma” denmiştir. Romalılar ise büyüklerin kullandığı oyuncaklara “ludi maiores”, çocukların oynadığı oyuncakları “ludi minores” diyordu. En eski oyuncaklar taştan, kilden ya da kurutulmuş meyveden yapılan bilyelerken, ilerleyen yıllarda bunları kil, kemik ya da pişmiş topraktan yapılan hayvan ve bebekler izler. M.Ö. 5. yüzyıla kadar elle, sonrasında ise kalıp kullanılarak üretilen oyuncakların malzemeleri de doğal olarak ailelerin alım gücüne göre değişiyordu. Antik Çağ’dan bazı oyuncaklar şöyle:
Iygks: Üzerinde iki veya dört delik bulunan ince bir disk şeklinde olan bu oyuncağın deliklerinden geçirilen ipin uçlarından tutulur, kendi etrafında döndürdükten sonra ipin uçlarının zıt yönlerde çekilmesiyle ters yöne dönen diskin çıkardığı sesle çocuklar eğlenirdi.
Kore, nymphe, plangones: Romalıların pupa adı verdikleri oyuncak bebekler bugün olduğu gibi o zaman da kız çocuklarının en önemli oyuncağı idi. En eski Yunan bebeği ise Troya’da kazılarda bulunmuştur.
Krotalos: Çoğu hayvan biçiminde olan, ahşap, kemik, pişmiş toprak ve bronz gibi malzemelerden yapılan çıngıraklar. Çoğunlukla bebeklerin ilgisini çekip oyalamak için kullanılırlardı. Ses çıkarması için pişmiş toprak parçacıkları, tohum, boncuk veya kurt dişi kullanılırdı.
Peteuron: Çocuklarca çok sevilen bu oyuncağın bugünkü adı tahterevalli.
Strobilos: Her yaş grubunun favorisi olan topaçlar ahşap ve pişmiş topraktan yapılıyor ve çevrilme yöntemlerine göre farklı isimlerle anılıyordu.
Yoyo: Antik Çağ’daki ismi bilinmeyen yoyo, ahşap, pişmiş toprak, bronz veya fildişi iki parçadan yapılır, bu iki parçayı birbirine bağlayan çubuk üzerine bir ip sarılırdı. Ucu parmağa geçirilen ipten aşağı sarkıtılan makara, inerken kazandığı enerjiyi kullanarak kendisini yukarı çekerdi.