ArkeolojiBalat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

Balat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

24.01.2022 - 12:05 | Son Güncellenme:

Anadolu’da 2700 yıllık bir geçmişe sahip olan Yahudilerin İstanbul’daki tarihi ve kültürel mirasını Balat, Hasköy ve Galata’dan keşfetmeye başlayabilirsiniz

Balat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

Mois Gabay - Profesyonel Tur Rehberi

Haberin Devamı

Anadolu’da aralıksız devam eden en eski inancın Yahudilik olduğunu, bu topraklardaki Yahudi varlığının 2700 yıl kadar geriye gittiğini biliyor musunuz? Yahudilerin tarihteki en eski üçüncü sinagogunun Manisa yakınlarındaki Sardes Antik Kenti’nde bulunduğunu ve 2000 yıllık bu sinagogun günümüzde dünyanın birçok ülkesinden turist çektiğini duymuş muydunuz? Gelin şimdi sizlerle İstanbul’da, Avrupa yakasındaki nostaljik Yahudi mahallelerinde Yahudi izlerinin peşinden gidelim!

Balat ve Hasköy rekabeti

Balat ve Hasköy, İstanbul’daki en eski Yahudi yerleşimleri kabul edilir. Yüzyıllarca Haliç’in iki yakasında yaşayan Hasköy ve Balatlı Yahudi toplumları arasında zaman zaman tatlı bir rekabet de yaşanmış. Şu sıralar Kulüp dizisi ile gündeme gelen Ladino (Yahudi İspanyolcası) dilindeki bir deyişte de bu rekabeti görebiliriz; “Balatlı mansevo, Hasköylü pasiko!” yani “Balatlı genç yakışıklı, Hasköylü pasaklı!”

Haberin Devamı

Balat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

 Adını Ohri’den alıyor

 Balat’ta günümüzde aktif durumda olan iki ayrı sinagogumuz bulunuyor; Yanbol ve Ahrida sinagogları. Bu yazıda Ahrida Sinagogu’nu tanıyalım. 15. yüzyılın başlarında yapılan sinangog adını, kurucularının İstanbul’a göç ettikleri, bugün Kuzey Makedonya’da yer alan Ohri kentinden alır. Ahrida Sinagogu, bugün de İstanbul’daki en geniş kapasiteli sinagogdur. Romanyotlar (Roma Dönemi’nden itibaren Balkanlar, İstanbul ve Anadolu’da yaşayan Yahudiler) tarafından kurulan bu sinagog, Romanyotların Sefaradların (İspanya’dan göç eden Yahudiler) altında asimile olmalarıyla zamanla Sefarad sinagogu haline gelmiştir. Sinagog, tuğla ve yığma taştan inşa edilmiştir. Sinagogun “teva”sı (dua kürsüsü) bir gemi pruvasını andırır. Sinagogda 93 Harbi esnasında Rus ordularına karşı savaşan Türk askerleri için dua tertip edilmiş, söz konusu törene ilişkin ayrıntılı haberler The Illustrated London News ve L’Illustration dergilerinde de yayımlanmıştır. Sinagog 1992 yılında, Sefaradların Osmanlı topraklarına göç etmesinin 500. yıl dönümü vesilesi ile restorasyondan geçmiştir.

Balat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

Maalem Sinagogu

Haberin Devamı

 Hasköy ve Balat semtleri; Cumhuriyet’in ilk yıllarında orta ölçekli sanayi bölgesi olarak konumlandırılması, burada yaşayan gayrimüslimlerin zamanla yaşadıkları travmalarla farklı yerlere göç etmesi ve terk edilmiş sinagogları ile bizlere günümüzde hüzünlü bir tablo sunuyor. Geçmişin görkemli Yahudi mahallesi Hasköy’de günümüzde sadece tek bir sinagog, Maalem Sinagogu aktif olarak kalabilmiş durumda. Sinagog, bir zamanlar yörede nüfusu 30 bine yaklaşan Yahudilerden kalan bir miras. “Maalem” sözcüğünün anlamını veya kökenini açıklayan herhangi bir belgeye rastlanmamış ama bu sözcüğün mahallelerine sahip çıkan Yahudilerin gururla kullandıkları “mahallem” kelimesinin kısaltması olduğuna dair bir iddia var. Sinagogun kubbesinin göbeğinde altın varaklı güneş motifi, sekiz dilime bölünmüş hayal ürünü manzara resimleri yer alır. “Teva”, Ahrida Sinagogu’ndaki gibi bir gemi pruvasını andırır ve “Nuh’un Gemisi”ni simgelediği söylenir. Sinagog 1991 yılında başlayan ve Mimar Jak Rodikli’nin gerçekleştirdiği 7-8 aylık bir restorasyon sonrasında günümüze orijinal hali ile ulaşabilmiş. Günümüzde artık Yahudi toplumunun aktif olarak yaşamadığı bu bölgedeki tek faal sinagogu ayakta tutmak ve metruk durumdakilerinin de restorasyonunu gerçekleştirmek hepimizin ortak görevi.

Haberin Devamı

Balat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

Saldırıların hedefi oldu

Türk Yahudileri için şüphesiz manevi önemi en yüksek olan sinagoglardan biri de adı “barış vahası” anlamına gelen ancak maalesef kısa tarihinde üç kez terör saldırısı yaşamış Neve Şalom Sinagogu’dur. 1986, 1992 ve 2003’te meydana gelen terör saldırılarına rağmen bugün Galata’daki adresinde tüm görkemiyle bizleri karşılayan Neve Şalom Sinagogu, Yahudi toplumu için adeta “Buradayız!” demenin bir simgesidir. 1. Karma Musevi Okulu’nun tören salonunun bulunduğu alana iki Türk Yahudi’si, mimar İliya Ventura ve Bernar Motola tarafından inşa edilen yapı, muazzam avizesi, terör saldırılarından kalan anı köşeleri ile Türk Yahudilerinin önemli törenlerine ev sahipliği de yapıyor.

Müze ziyaretçilerini bekliyor

Haberin Devamı

2001 yılında Türk Yahudilerini doğru tanıtmak gayesi ile kurulan ve nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkedeki Yahudi müzesi misyonu ile önem teşkil eden 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi de 2013 yılından beri faaliyetlerini Neve Şalom Sinagogu ile aynı komplekste devam ediyor. İnteraktif ekranları, tarihi koleksiyonları, süreli sergileri, kafe, hatıra dükkânı, Yahudi mirası tanıtım gezileri ve enerji dolu kadrosuyla müze tüm komşularını ziyarete bekliyor. Sizler de bu topraklardaki zengin Yahudi yaşamının tarihsel izlerini keşfetmek isterseniz gelin hep birlikte Galata’da buluşalım!

Balat’tan Galata’ya tarihi keşif gezisi: İstanbul’daki Yahudi mirası

Kadın figürlü kap sergide

İzmir Müze Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen “12 Ay 12 Sergi” projesi ile müze envanterine kayıtlı olan ancak daha önce sergiye çıkarılmamış eserler, ziyaretçilerle buluşturulmaya başlandı. Yetkililerin müze koleksiyonundan seçtiği kült ve ritüel eserleri, Arkeoloji Müzesi Hazine Odası’nın merkezi konumundaki vitrin ile etrafında ve fuayede konumlandırıldı. Bu kapsamda Ulucak Höyüğü (Kemalpaşa), Yeşilova Höyüğü (Bornova) ve Ege Gübre Höyüğü’nde (Aliağa) bulunan 10 eser, tarih meraklılarının ilgisine sunuldu. Bu eserler arasında en çok ilgi çeken ise 1999 yılında Ulucak Höyüğü’nde bulunan 8 bin 200 yıllık kadın figürlü pişmiş toprak kap... 21 santimetre yüksekliğindeki kap, oturan ve kollarını göğsünün üstüne koyan bir kadın şeklinde. Kabın, Geç Neolitik Dönem’e ait olduğu belirtiliyor. Etnografik ve etimolojik araştırmalar ile mitler üzerinde yapılan araştırmalar, seramik kapların formu ile kadın karakteri arasında kültürlerarası bir ilişkinin yaygın olarak görüldüğüne işaret ediyor. İnsan biçimli bu kaplarda külte özgü içecek ya da kutsal buğdayın saklandığı düşünülüyor.